Multi; Arda *-*
Yüzümü dehşete düşmüş, gözlerimi ise korkar bir ifade sarmıştı. Kapının hemen giriş kısmında aynı Gül, Zişan abla ve Egemen'in annesi gibi hiçbir şey yapamamaksızın bağıra çağıra tartışan grubu izliyordum. Egemen'e gelen telefon ile birlikte cümbür cemaat buraya akın etmiştik ve kendimizi kavganın tam arasında bulmuştuk.
Egemen ''Baba...'' diyerek dişlerinin arasından konuştuktan sonra ''Artık bu kızı sıkmayı, üstünde baskı kurmayı bırakacaksın.'' diye eklemiş ve işaret parmağını öne arkaya doğru sallamıştı. Egemen'in neredeyse hiç görmediğim bu hali fazlasıyla garipsememe yol açıyordu. Onu geldiğinden bu yana daha çok sırıtırken veyahut gülerken gördüğümden dolayı olsa gerekti...
Egemen'in bu cümlesi üzerine Haluk amca önce Özgür'ün kolunun üzerine koyduğu elinden bir çırpıda kurtulmuş, sonrasında ise ortamın dahada çok gerilmesine sebep olacak sözleri sarf etmişti. ''Buna sen karar veremezsin evlat.''
''Sende o kızın adına karar veremezsin o zaman!'' deyip bir hayli fazla yüksek tonda çıkan sesiyle konuşan Egemen'e Haluk amca tekrar aynı sakinlikte cevap vermişti. ''Sen öyle san.''
''Dayı, lütfen.'' diyen Arda'nın sesindeki çaresizlik fark edilmeyecek gibi değildi. Özgür ile ikisi Egemen'in aksine bağırıp çağırmak yerine daha çok ortamı yumuşatmaya yönelik çaba içerisindeydiler. Tamam, bu konuda pek sakin kalamıyordu lakin doğru olan onların yaptığıydı...
''O öyle ricadan, tatlı konuşmadan falan anlamaz kardeşim. Buna bildiği dilden konuşmak lazım.''
Şahit olduklarımdan çıkardığım sonuca göre Egemen İnci konusunda babasına karşı gelecek kadar çok hassastı. Söylediklerinden ve hatta kendine hakim olamayıp ters bir şey yapmasından korkmuyor değildim. Umarım böyle bir şey gerçekleşmez, sadece içimde bir korku olarak kalırdı...
''Ya ben senin kuklan değilim ve artık kendi aldığım kararlarla yaşamak istiyorum. Aldığım kararların sonucu iyi veya kötü olsun hiç fark etmez, yeter ki artık bana karışmaya son ver.''
İnci'nin sesi Egemen'in sesinin aksine fazlasıyla alçak çıkmış, eş zamanlı olarak da gözlerinden yanaklarına doğru birkaç damla yaş süzülmeye başlamıştı. Bunu görmemle birlikte hemen yanına doğru hareketlendim ve ulaştıktan sonra kollarımı o cılız bedenine sardım. O adamın burnuna buz sokasım vardı yahu!
''Benim soyadımı taşıdığın her saniye istediklerimi yapmak zorundasın İnci, bunun başka bir yolu yok.''
Böyle 'babayım' diye ortalıklarda dolaşan lakin bu sıfat üzerine hiçbir şekilde yakışmayan şahsiyetler var mıydı cidden? Nasıl olur da kızının kendi hayatını istediği gibi yaşamasını engeller, zorla onun adına geleceğini etkileyecek önemli kararlar alırdı ki? Büyük hayretler içerisindeydim...
Egemen tekrar olaya dahil olarak ''Bana bak adam,'' dedikten sonra gözlerini kapatıp derin bir nefes almış ve konuşmaya kaldığı yerden devam etmişti. ''İnci'nin öyle bir zorunluluğu yok, bu konuda anlaşalım. Ayrıca onu şu an buradan götüreceğim ve sen onun hayatına bir daha asla burnunu sokamayacaksın.''
Egemen'in cümlesini bitirmesiyle birlikte Özgür ''Bak bu böyle olmaz kardeşim, birbirinizi kırmayın.'' deyip bir süre duraksadıktan sonra o antiloplara yem ettiğimin adamına doğru dönmüş ve ''Hem Haluk amca sana da bu tarz davranışları hiç yakıştırmıyorum, bilesin.'' diye ekleyerek kendine has naifliğiyle şu gergin ortamı azda olsa yumuşatmaya çalışmıştı. Umarım başarılı olurdu...
Haluk amca Egemen'in ve Özgür'ün söylediklerini kâle almamaksızın İnci'den tarafa doğru hareketlenmeye başlamış, yanına vardıktan sonra kolundan tutup çekerek tek bir hamle ile ayrılmamıza neden olmuştu. ''Hiçbir yere gitmiyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Medya Dili
HumorBir kız tanıdım ekranın diğer ucunda, Hırçın tavırları arasında çocukça. Kimi zaman ağladım onunla, Kalbinden tuttum zamanla. Ama bu hem ciddi anlamda çok hoştu, hemde tam olarak bizi anlatıyordu. Her satırı ayrı ayrı güzeldi lakin sanırım en beğend...