GİRİŞ

3K 172 52
                                    

Lauren, depresyonda olmadığından emindi.

İnsanları sevmiyordu. Bunun yaşanan travmatik bir tecrübeden çok, insanlar arasında geçen 20 yılın kendisine ne kadar çok acı verdiği ile alakası vardı. Eğer elinde olsaydı hiç doğmamayı seçerdi. Kendisine doğmadan önce doğmak isteyip istemediği sorulmamıştı, o da bu yüzden sabahın erken saatlerinde bu müzeye kaçarken kimseden izin istemiyordu.

Eski bir müzeydi. Çok fazla ziyaretçisi olmazdı ama bir sürü ressamın tablolarını sergiliyorlardı. 19. yüzyıldan kalma eserler, şu on yıl içerisinde yapılan yepyeni çizimlerle buluşuyordu. "Merhaba," derdi Lauren duvardaki eserlere. Deliceydi.

Sabahın erken saatlerinde orada bulunan tek görevli olan minyon kız ürkek bakışlarla kendisini süzdüğünde kısa bir kahkaha atar ve ona da "Günaydın," derdi. "Günaydın, beni o yavru köpek bakışlarınla süzmeyi kes." Kız esnerken çekip giderdi.

Lauren ne deliydi, ne de depresyondaydı. Sadece sanat, gerçek hayattan çok daha güzeldi o kadar.

***

Camila, okuma yazmayı öğrendiğinden beri kendini kelimelere adamıştı.

Zamanının çoğunluğunu odasına kapanarak geçirdiği için insanlar onu asosyal olarak tanımlamayı tercih etmişti. Camila asosyal olmadığını biliyordu. Yazmak, onu özgür hissettiriyordu.

Babası annesini aldatıyordu, küçük kız kardeşi Sofi olanları anlamasa da ebeveynlerini kavga ederken duyunca ağlamaya başlıyordu ve Camila kardeşini kollamak zorundaydı. Ayrıca annesi hala onun kızlardan hoşlandığını algılayamamış ve "kendisine uygun erkeği bulması gerektiğini" söylüyordu. Saçmalık.

Bu yüzden Camila boş vakitlerinde odasına kapanıp yazarken, bir kelebek kadar özgürdü. Ama üniversitede aldığı yaratıcı yazarlık derslerine giren Bayan Anderson kemikli gözlüklerinin üstünden bakıp Camila'yla konuştuğunda kanatlarını kırmıştı.

"Seni sınıfta bırakmak istemiyorum Camila, sen en parlak öğrencilerimdensin." Camila bunun bir umut olabileceğini düşünmüştü. "Ama 'dönem sonu ödevi' adı altında teslim ettiğin iki sayfalık yazıyı kesinlikle kabul edemem ve eğer notunu F olarak girersem kalıyorsun." Camila sesli bir biçimde yutkunmuş ve ellerini yumruk yapmıştı.

"Bayan Anderson, lütfen-"

"Sana bir hafta süre vereceğim." Camila derin bir nefes aldıktan sonra dolu gözlerini aşağıya dikmişti. "Ben 50 yaşında, çocuklarını evlendirmiş bir kadınım Camila. Senden beni şaşırtmanı istemiyorum. Senden bana bir şeyler hissettirmeni istiyorum. Çünkü sanatın yapması gereken budur. Hissettirmek. İstersen ağlat beni, istersen gülümset, ya da beni korkuya boğ. Anlıyor musun?"

Genç kız başını sallamış ve gözlerini yavaşça yukarı kaldırmıştı. "Anlıyorum efendim, teşekkürler. Yüzünüzü kara çıkarmayacağım."

Camila sabahın yedisinde yarı kapalı gözlerle çalıştığı müzede otururken kendisine "Günaydın, beni o yavru köpek bakışlarınla süzmeyi kes," diyen kızla sadece bu sebepten dolayı konuşmak istemişti. Sadece bu sebepten dolayı.

Camila kanatlarını geri istiyordu. Bu kanatlar duvardaki tablolarla konuşan deli bir kızda saklı olsa bile.

merhaba! yine ben. mart'tan beri taslaklarımda duran bu kurguyu sonunda yayınlamaya karar verdim. kafamda epey şey kurguladım, umarım beğenirsiniz. ^-^

mona('s) lisa ☆ camrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin