SEKİZ - MONA OLMAK

1.1K 91 38
                                    

Ruhu parçalanmış olanlar için konuşmak çok zordur.
- Elizabeth Smart, Benim Hikayem

sekiz bin yüz yirmi dakika kala

Camila o gece üç şey fark etti:

1) Aşk lisedeyken zannettiği şeyden çok daha farklıydı. Birisine aşık olmak, hızla atan bir kalp, uyandığında mutlu olmak için bir sebep veya yüzündeki o nedensiz gülümseme değildi. Aksine birisine aşık olmak, onu metreler uzaktan bile görüp yanında başka birisi olduğunu fark edince surat asmaktı. Aşk, o kişi seni seçmediği için saaterce ağlamaktı. Aşk, seçtiği kişide olup sende olmayanın hangi boktan özellik olduğunu anlamaya çalışmaktı. Aşk güzel bir şey değildi.

2) Camila aptalın tekiydi. Normani mükemmel bir kızdı, harika bir sevgiliydi, ilginç ve konuşkan biriydi. Ona aşık olmak o kadar kolaydı ki. Onun dudaklarını öpmeyi hayal etmek, çikolata rengi tenine dokunmak istemek çok kolaydı. Camila sevmesi kolay biri değildi. Normani gibi her şeyiyle muhteşem birisinin Camila'yı sevmesi imkansızdı, bunu bilmesi gerekirdi.

3) Ağlamak o kadar da kötü bir şey değildi. Ama kimse ağladığını duymasın diye hıçkırıklarını içinde tutup sessiz kalmaya çalışmak kötüydü işte. İnsanın kalbini asıl acıtan, ne kadar acınası bir durumda olduğunu fark etmesini sağlayan da oydu. (Ve etrafında 'arkadaş' dediği kişiler olmasına rağmen hiçbirini arayıp onlardan kendisini teselli etmelerini isteyemeyecek olması gülünçtü.) (Saat sabahın üçünü gösterirken Camila, Lauren'ı arayabilmeyi diledi ama bunu kendisine itiraf etmeyi denemedi bile.)

Aslında gece o kadar da kötü değildi. Dinah her zamanki gibi sigara içiyor, Normani komik olmayan hikayeler (bunlara tek gülen kişi Camila oluyordu) anlatıyor, Camila ise yüzünde bir gülümseme ile Normani'ye bakıyordu. Onun omzunun biraz altına gelen saçlarının ne kadar dokunulası olduğunu, üzerindeki deri ceketin ona ne kadar çok yakıştığını, konuşurken istemsizce ayağıyla ritim tutmasının ne kadar tatlı olduğunu düşünüyordu. Normani bir melek gibiydi.

"Size güzel bir haberim var," derken kocaman gülümsemiş, saçlarını sol omzuna atmış ve ceketinin önünü açmıştı. Dinah sigarasını söndürmüştü. Ceketinin içine girdiği kırmızı büstiyer karın kaşlarını ortaya çıkarıyordu. Ama Normani'nin asıl bakmalarını istediği boynunda asılı duran gümüş kolyeydi. Üzerinde iki kalp içerisinde N ve J harfleri yazıyordu. Olamaz, diye geçirmişti içinden Camila. Olamazolamazolamaz. "Joe bana çıkma teklifi etti. Hem de bu kolye ile!"

Hayırhayırhayır. Bu oluyor olamazolamazolamaz. "Sen ne dedin?" diye sorarken sesi hevessizdi. Normani güldü. "Elbette evet dedim!" Camila bakışlarını Normani'nin gözlerinden boynundaki kolyeye indirdi. Sana belki bir kolye alamazdım ama seni ondan çok daha güzel sevebilirdim. Eğer izin verseydin. Camila'nın tek söyleyebildiği ise "Tebrikler," olmuştu. (Kısa süre içinde kızlardan ayrılmak için bir sebep bulmuş ve normalde hiç dönmek istemediği evine gitmişti.)

Saat şimdi sabahın dördüydü ve Camila hala tavanına bakıyordu. Nerede yanlış yaptığını, o lanet olası Joe'dan neyinin eksik olduğunu düşünüyordu. (Büyük ihtimalle eksik olan bir penisti çünkü anlaşıldığı üzere Normani kızlardan hoşlanmıyordu.) Gözleri ağlamaktan kızarmış olmalıydı, eve geldiğinden beri ağlıyordu çünkü. Normani'ye bağırmak istemişti, ona kendisini görmediği için çığlık atmak istemişti. Camila onu çok daha fazla seviyordu. (Camila dünyadaki başka kimsenin Normani'yi kendisinden daha fazla ve daha güzel sevemeyeceğinden emindi.)

mona('s) lisa ☆ camrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin