ON BEŞ - VAZGEÇİŞ

905 100 30
                                    

UYARI: Bu bölüm bazıları için hassas olabilecek şeyler içeriyor (intihara meyilli düşünceler, kendine zarar verme vs.) bu yüzden eğer etkilenecekseniz lütfen ***'dan sonra bırakın okumayı. Eğer konuşmak isterseniz de mesaj kutum hep açık. Sizleri seviyorum. 💖

"Eğer beni seviyorsan bile, anlayamadığım bir şekilde seviyorsun beni."
― Richard Siken, Crush

beş bin altı yüz kırk dakika kala

"Yani... Sen de onlardan birisin?"

Dinah telefonunu masaya bırakıp gözlerini Camila ile kenetlediğinde sesinde iğrenmeden çok acıma vardı. Kendisi onlardan biri olmadığı için minnettarmış gibiydi. "Sanırım," diye mırıldandı Camila ne demesi gerektiğini bilerek, "Evet." Normani ise sadece çayından bir yudum alıp önündeki görüntüyü izliyordu.

Dinah bu olaydan olması gerekenden daha fazla etkilenmiş görünüyordu. Camila bu sebepten dolayı onunla tartışmak ve bunun onu kesinlikle etkilemediğini, sadece saygı duyması gerektiğini söylemek istiyordu ama işe yaramazdı. Dinah dar görüşlüydü, herkes öyleydi.

"Bu... Normal, sanırım? Vermem gereken tepki bu mu?" Camila'nın kahvesi çoktan soğumuştu. Arkadaşlarıyla, en yakın arkadaşlarıyla, bu konuşmayı yapmanın o kadar zor olacağını düşünmemişti. "Ah, tamam," dedi Dinah en sonunda. "Yine de arkadaşımsın, Camila."

Arkadaş... Sahiden öyle miydiler? Karşısında oturan ve beraber içip (genelde içen sadece Dinah olurdu) dedikodu yaptığı, bazen birlikte derslere girdiği Dinah Jane, onun gerçekten arkadaşı değildi. Yalnızca bir tanıdığıydı. Ve Normani Kordei: Lisenin ikinci senesinden beri delicesine aşık olduğu, erkeklerle oynamayı seven, insanları eğlendirmeyi iyi bilen güzel kız. Hayır, onlar kesinlikle arkadaş değillerdi. Hiç de olmamışlardı.

Camila derin bir nefes aldı. "Peki sen, Mani?" Normani kafasını hafifçe kaldırdı. Büyük ihtimalle sevgilisi (artık nişanlısı) ve onun teklifine aşırı tepki veren ailesiyle ilgili düşünüyordu. Camila onu yıllardır dikkatle incelediği için gergin olduğunu gözlerine bakarak anlayabilirdi.

"Ben ne?" diye sordu.

"Senin de arkadaşın mıyım?"

Camila alacağı cevaptan korkuyordu çünkü sevdiği kızın kendisini arkadaşı olarak görmesini istemiyordu. Ama bir yandan da eğer onun arkadaşı bile değilse, bu Normani için hiçbir anlam ifade etmediği anlamına gelirdi. Tam bir hiç olduğu. Ve bu acıydı, özellikle de Normani'nin hâlâ bir yanıt vermediği düşünülürse. Ufak masalarını bir süreliğine sessizlik kapladı, söylenmesi gereken şey ne kadar kolay olursa olsun siyahi kızdan bir cevap alamadı.

Normani saatine bir bakış attı ve "Ders başlamak üzere," dedi. Cüzdanından biraz para çıkartıp masanın üzerine bıraktı. "Hadi Dinah," diye devam etti ardından, "Senin de 202'n var, değil mi?" Dinah başını sallayarak ayağa kalktı.

Onlar beraber ilerlerken Camila hışımla kalkıp bağırdı. "Normani!" Siyahi kız gergin bir ifadeyle ona döndü. Camila o an, karşısındaki kızın onuncu sınıfın ilk günü koridorda konuştuğu kızdan çok farklı olduğunu düşündü. Bütün duygularından arınmış bir şekilde Normani'ye baktığında aşık olduğu kızın artık orada olmadığını fark etti. Yıllardır onun hakkında düşündükleri ve hissettikleri gözünün önünden geçerken öpmeyi hayal ettiği, korktuğunda elini tuttuğu, geceleri telefonda konuştuğu kızın masum yüzü karşısındaki acımasız simaya dönüştü. "Sorun değil," dedi en sonunda, "Seni anlıyorum."

mona('s) lisa ☆ camrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin