ON YEDİ - LAUREN'I TANIMAK/AŞIK OLMAK

972 108 46
                                    

Şiir içteki 'ben'in patlaması derler,
Yazamıyorum bu yüzden şiirler.
İçimde benden yok eser,
Sadece sen olmuş her yer.

- Biz Gibi Bir Şey

On beşinci bölümdeki bazı olayların devamını anlatacağı için bu bölümde de intihar, depresyon gibi konulara karşı hassas olanların okumaması gereken bir yer var. Oraya da bir not bıraktım. Bir şey kaçırmış olmayasınız diye özet geçeyim: O kısım, Lauren'ın daha önce intihara kalkışmasını anlatıyor.

"Adım Lauren Jauregui. 27 Haziran 1996'da Amerika Birleşik Devletleri'nin Florida eyaletinde doğdum." Bol tişörtünün kolunu kıvırdı ve XXVII yazan dövmesini gösterdi. "İkinci dövmemin doğum tarihim olma sebebi o tarihin benim için önemli olduğuna inanmam. Yani, bilirsin, sonuçta dünyaya gözlerini açıyorsun. Sayıların insanlar üzerinde etkileri olduğunu düşünürüm ve 27 kesinlikle bende bir etki bıraktı." Ardından resimdeki küvetin içinde yatan kızı gösterdi. "Bu ben, Lauren."

Camila onaylarcasına başını salladı. Sanatın sanatçıyla bütünleştiği noktayı anlatıyordu Lauren kendisine, Camila ise bunun büyüleyici olduğunu düşünüyordu. Karşısındaki kızla geçirdiği vakit göz önünde bulundurulursa, onu tanıyor olmalıydı. Ama Lauren şimdi ona dünyasının ve geçmişinin kapılarını aralamaktaydı. Camila yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle resimdeki bedene ve gözleri heyecanla ışıldayan kadına baktı. Bunu istiyordu.

"Sağ bacağımın yanında duran silüetler annem ve babama ait; Clara ve Mike Jauregui. Resimde bu kadar yakınımda durmaları seni yanıltmasın, varlıklarını hiçbir zaman yanımda hissetmedim. Bir nevi... Ben kovalayıp durdular, hâlâ da kovalıyorlar." Clara ve Mike Jauregui ilk bakışta Lauren'ı andırıyorlardı. Lauren'ın duygusal ve düşünceli yüz ifadesinin aksine katı ifadeleri vardı. "İşleri her zaman benden ve kardeşlerimden daha önemliydi. Onları bu yüzden yargılamıyorum, biliyor musun? Yani, elbette, bir şekilde para kazanmaları gerekiyordu. Ama küçüklüğümden beri hiçbir zaman değer verilmiş hissetmedim. Maçlarımı, yarışmalarımı, başarılarımı hep görmezden geldiler. Bir hiçmiş gibi hissettim, öyle büyüdüm."

Bunları söylerken ne sesi titredi, ne de gözleri doldu. Lauren son iki gününü bu resim üzerinde çalışarak ve söyleyeceklerini tekrar ederek geçirmişti. En kötü kısım ise her seferinde hıçkırarak ağlamaya başlamasıydı. Boyadığı sürenin neredeyse yarısında nefessiz kalana dek ağlamıştı. Yemek yememişti, sanatı bir noktada karnını doyuruyordu. Camila'nın önünde ağlamaktan çok Camila'nın ona acımasından korkuyordu ama Camila'nın yüz ifadesi okuyamayacağı kadar karmaşıktı.

"Onların arkasındaki softbol sopam. Kendimi resim yapmaya adamadan önce sahip olduğum sayılı şeylerden biriydi." Kıkırdadı. "Gençken —yani, tamam, hâlâ gencim, ama daha gençken bir sürü spor yaptım ve aralarında sıkılıp bırakmadığım bir tek softbol vardı. Sanat icra etmeden önce öfkemi, heyecanımı, sevincimi sahada yansıtırdım. Yani, evet, softbol benim için önemliydi." Di. Lauren bu sporu yapmayalı yıllar olmuştu.

Camila kaşlarını kaldırdı. "Softbolun nasıl bir spor olduğu hakkında hiçbir fikrim yok," dedi ardından. "Sanırım topun yumuşak olması gerekiyor? Bilirsin, soft ball."

Lauren tuvaline oldukça odaklanmış olsa bile Camila'nın yorumuna gülmeden edemedi. "Eh, çok da uzak olduğun söylenemez. Beyzbola benziyor, artık bir olimpiyat sporu bile değil. Devam ediyorum." Derin bir nefes aldı ve parmaklarını resmin sol tarafına doğru sürükledi. "Bu... İncil. Aslında böyle kutsal bir kitabı bu çalışmaya dahil etmek istemezdim ama kendisi hayatımın birçok noktasında her şeyi sorgulamama sebep oldu."

mona('s) lisa ☆ camrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin