YEDİ - LİSA'YI BULMAK

1.2K 109 83
                                    

dokuz bin seksen dakika kala

"Sence Mona Lisa'nın sırrı ne?"

Yine buradaydılar, yine saat sabahın yedisiydi ve Camila yine uykusuzdu. Ama şükürler olsun ki bu sefer uykusuzluğunun sebebi gece boyunca yazmaktı. (Camila şu an bir enkaz gibi hissetse bile bunun yazmaktan olduğunu bilmek onu mutlu ediyordu.) "Bir sırrı olduğunu düşünmüyorum. Sadece Da Vinci'nin muntazam eserlerinden biri." Hikâyesi fazla ilerleyememişti çünkü diğer karakterine bir ad koyamamıştı. Camila isimlere karşı farklı bir takıntı besliyordu. Ama yine de karakterlerinin nerede tanışacağı ve hikayenin nasıl bir yol izleyeceği gibi önemli şeylere karar vermişti.

Lauren karşısında duran Louvre Müzesi'de çekilip çerçeveletilmiş Mona Lisa'ya bakıyordu. Bu sefer elinde defteri yoktu, sanki her şeyiyle Mona Lisa'ya odaklanmak istiyormuş gibiydi. "Muntazam kelimesi yanlış kaçar."

"Afedersin?"

"Muntazam düzgün, düzenli demek." Camila sakin hissettiği için zaten İngilizce bildiğini alaycı bir şekilde söylemedi. "Mona Lisa tablosu muntazam değildi çünkü Da Vinci onu gerçekçi çizmek için fazla vakit harcadı, bu yüzden tabloyu bitirmeye zamanı kalmadı. Ayrıca Mona Lisa'nın gülümsemesinin farklı yorumlanabilme sebebi de arkadaki ufuk çizgisinin iki yanının tutarlı olmaması." Camila bunları bilmiyordu ama Lauren çoğu konuda kendisinden daha bilgili gibiydi, o yüzden şaşırmadı. "Hem mutlulukla gülümsüyor, hem de buruk bir zorlamayla dudaklarını kıvırıyor gibi."

Camila yorgunca kıkırdadı. "Sanırım bunun nasıl hissettirdiğini biliyorum." Lauren karşılık olarak gülümsedi ama her zamanki gibi dalgın değildi. Yani, yine dalgındı, odaklanamıyordu ama... Her zaman olduğu gibi değil. Normalde Camila onun milyarlarca şey düşündüğünü, ressamları ve tabloları zihninden geçirdiğini bilirdi ancak şimdi kız sadece uzaklara bakıyordu. Sanki hiçbir şey düşünmüyor gibiydi. "İyi misin?" diye sordu en sonunda bunu sormak istemese de. (Çoğu kişi bu soruya düpedüz bir yalan olan 'iyiyim' cevabıyla karşılık verirdi ve Camila, Lauren'ı zor duruma sokmak istemiyordu.)

"Beni korkutuyorsun," dedi Lauren tereddüt etmeden.

Bunu bir cevap olarak beklemeyen Camila kaşlarını çattı. "O ne demek şimdi?" Lauren ile arkadaş sayılırlardı sonuçta. Tamam, Van Gogh ve Dali tablolarıyla (ve eski sevgililerle) ilgili konuşmak sağlam bir arkadaşlık başlatmak için harika bir hamle olmayabilirdi belki. Ama yine de birlikte bir sürü saat geçiriyorlardı ve Camila aralarında bir tür bağ olduğunu düşünmeyi yeğlerdi.

Lauren ellerini kucağında birleştirince Camila onun karşısındaki tablodaki kadına benzediğini düşündü. "Ben böyle şeylere alışık değilim, Camila. İnsanların yanında tamamen kendim olup karşılığında yadırganmamaya alışık değilim. Sen... Farklısın." Camila gülümsese mi, yoksa kaşlarını mı çatsa bilemedi. "Şu ana kadar karşıma çıkmış her insandan farklısın ve... Bu beni hem korkutuyor, hem de kendime öfkeleniyorum." Kahverengi saçlı kız kaşlarını çatmanın daha mantıklı olacağına karar verdi. "Çünkü senden iğreniyorum Camila. Kendinden hiç bıkmadan koşman beni iğrendiriyordu. Kendine bu kadar kötü davranman, kendin olmaktan korkman..."

"Kendim olmaktan korkmuyorum," dedi Camila. Ressamın kurduğu her cümle kendisini apayrı bir şoka sokuyordu. Camila onun saydığı bu şeyler olmadığından emindi.

Lauren başını iki yana salladı. "Sadece benim yanımdayken." Duraksadı çünkü kurmak istediği bu cümle değildi. Fazla iddialı bir şey demişti. Yutkundu. "Özür dilerim, öyle demek istemedim. Demek istediğim şuydu ki-"

mona('s) lisa ☆ camrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin