Tanıtımımsı 1. Bölüm

1K 216 318
                                    


MERHABA! Asıl 'yazar notu' en altta ama buraya, okumaya başladığın tarihi ve istersen saati bırakırsan çok güzel olmaz mı?

Uçak sonunda indiğinde derin bir nefes aldım ve buradan kurtulmama sadece dakikalar kaldığını kendime hatırlattım. Sadece kırk beş dakikalık bir yolculuk bile midemi alt üst etmeye yetiyordu. Yalnız yolculuk ediyordum bu yüzden yanımdakilere sızlanma gibi bir şansım yoktu, ufak çaplı bir panik atak geçirdiğime ikna olmuştum. Fakat bana panik atak geçirten uçak ya da kapalı alan değildi, herkesin içinde kusmak zorunda kalmak beni panik ediyordu.

Derin bir nefes aldım ve uçağın önden hemen ikinci sırasına oturduğuma milyonuncu kez şükrettim. Her seferinde uçağa binmeden önce merak ettiğim iki şey olur, ilki kaçıncı sırada ve cam kenarında mı olacağımdır. Bu sefer cam kenarında değildim maalesef. Diğeri ise yanıma kimin oturacağıdır.

Havaalanına giderken bunun yakışıklı bir erkek olması için dua ederim ama yine bu dualarım kabul olmadı ve çok sevimli yaşlı bir amcayla oturdum. Daha yerime oturmadan bana ''Günaydın!'' dedi, tam olarak yirmi iki saattir uyumadığımı göz ardı ederek ona büyük bir neşeyle ''Günaydın!''diyerek cevap verdim.

Ben bu yolculuğu baştan sona gözümün önünden geçirirken insanlar inmeye başlamıştı. Uçaktan ne zaman ineceğime hiç karar verememişimdir, en önde olsam bile. Önce yaşlılar, küçük çocuklar, bebekli anneler derken hep sona kalırım. Küçük bir ara bulup oraya sıvıştım ve sıranın ilerlemesini bekledim. Sonunda bu güzel şehrin, İzmir'in, havasını içime çektiğimde ne mide bulantım kalmıştı ne de uykusuzluğum.

Bu sene hepsinden daha güzel bir yaz geçireceğim motivasyonunu beynime yolladıktan sonra annemi arayıp haber verdim. Sakince valiz alma saçmalıklarını atlattıktan sonra dünyanın en huzurlu yeri olan yazlığımıza doğru yola çıktım. Bir saatlik mide bulandırıcı bir yolculuğun ardından aşina olduğum yolları görünce rahatlamıştım.

Yazlığın önüne geldiğimde nelerin değiştiğine göz gezdirdim. Bir senede o kadar da çok şey değişmemişti. Bahçe kapısından en fazla 50 metre uzaklıkta olan plaja baktım, geçen senenin neredeyse iki katı kalabalıktı. İnsanlar genelde beni rahatsız ettiği için bu ufak yenilik beni hiç memnun etmedi ama moralimi bozmasına da izin veremezdim.

Yazlığın yanında ben kendimi bildim bileli boş olan arsaya bir ev yapılmıştı. Minik şirin bir evdi. Çaktırmadan bahçeye baktığımda yaşlı bir çift gördüm. Huzurlu görünüyorlardı, bu bana da huzurlu hissettirdi. En azından yan bahçemizde bir grup ergenin kalmaması beni mutlu etmişti.

Heyecanla evin içine girdiğimde ne kadar özlediğimi fark ettim. Her şeyin aynı kaldığı tek yer burasıydı. Hızla odama çıktım, perdeleri açıp içeriye güneş girmesine izin verdim ve kendimi yatağa attım. Tüm yılın yorgunluğunu şu an atmış olabilirdim.

Bir kahveye ihtiyacım olduğunu fark ettiğimde valizimi açtım ve getirdiğim bardaklardan birini aldım. Neden yanımda bardak taşıdığımı sorarsanız, aşırı takıntılıyım. Bardaklar konusunda. Asla ve asla cam bardak kullanamam. Başkasının kullandığı, yıkadığı ya da dokunduğu bir bardağı da kullanamam. İlginç bir takıntı olsa gerek.

Su kaynarken bahçeye çıkıp etrafı kontrol ettim. Kurumuş birkaç çiçek vardı, onlarla ilgilenmeliydim bir an önce. Ve yazlığın en sevdiğim kısmı olan arkadaki ufak kulübeye gittim. Bu kulübenin adını Yalnız Kalpler Kulübü koymuştum. Sadece benim içindi ve benim de gayet yalnız bir kalbim vardı.

Bir köşesinde çok ufak bir açıklık vardı, kediler girebilsin diye özellikle açmıştım. Sene boyunca kediler buraya gelip yavrularını doğururdu. Tek bir zayıf noktam varsa o da kedilerdir.

Yalnız Kalpler KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin