4. Bölüm

347 156 74
                                    

YN:Şimdiden gösterdiğiniz tüm ilgi için çok teşekkürler! İyi ya da kötü tüm eleştirilerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz, hepsini seve seve okuyup yanıtlayacağım. Umarım hikayenin gidişinden memnunsunuzdur. Tüm oy ve yorumlar için, ayrı ayrı teşekkürler!

Korktuğum gibi olmamıştı ama yol kısa olmasına rağmen beklediğimden de uzun sürmüştü. Pek fazla konuşmamıştık. Klasik, hayat nasıl sorularından sormuştu ve Arden'le ilgili hiçbir şey söylememişti. Evin olduğu sokağa yaklaştığımızda ona dönmesi gereken yeri gösterdim.

''Yolu biraz uzatmak ister misin? Keyifsiz görünüyorsun.'' dedi. O söyleyene kadar öyle göründüğümü fark etmemiştim bile.

''Bu benim normal halim.'' diyerek geçiştirdim onu. Aslında doğru sayılırdı. Genelde ifadesiz görünürdüm ve bu insanlar tarafından keyifsiz olduğuma yorulurdu.

''İyi bakalım, öyle diyorsan.'' dediğinde ben de arabadan inmek üzereydim. Kısaca teşekkür ettim ve poşetleri almak üzere bagaja yöneldim. Benimle birlikte gelmeye yeltendi ama gerek olmadığını belirten bir el hareketi yaptım.

Eve girince elimdeki poşetleri kapının girişine bırakıp kedi mamasını aradım. Bulduktan sonra pet shopa uğramayı unuttuğumu fark ettim. Şimdilik ufak bir kaseye mamayı koyup Kediciğin yanına bıraktım.

Henüz öğlen bile olmadan ne kadar yorucu bir gün geçirdiğimi düşündüm. Selen ve Arden'in hangi seviyede olduğunu çözemediğim bir ilişkisi vardı ve ne olduğunu gerçekten merak ediyordum. Şu bir buçuk günde tanıdığım Arden, yıllardır tanıdığım Selen'le vakit geçirebilecek biri gibi durmuyordu ama bilemezdim.

Biraz kafamı dağıtmak için odamdaki ufak kitaplığa baktım. Burada az kitap vardı ama defalarca okuyabileceğim kitaplardı. Her an ulaşabilmek için odamdaki kitaplığa yerleştirmiştim onları. Geri kalan yüzlerce kitap Yalnız Kalpler Kulübü'ndeydi.

Yüzlerce diyordum çünkü gerçekten yüzlerceydi. İki yüz tanesi babamın kitaplarıydı zaten. Doğrusu, çoğunu okuyamamıştım henüz. Ama kitaplığımda durmalarını seviyordum. En kısa zamanda onları da bitirmeye çalışacaktım.

Düşüncelerimi Arden'den uzaklaştırabileceğine emin olduğum bir kitap seçtim. Üniversiteye geçmeme bir yıl kalmıştı ve psikoloji ile İngiliz dili ve edebiyatı arasında kalmıştım. Seçtiğim kitap da ünlü bir psikiyatristin değişik vakalarını anlatıyordu.

Tıp okuyabilecek zekâm olduğunu biliyordum, sadece sabrım yoktu o kadar. Keşke ben de psikiyatr okuyabilecek kadar kendime güvensem derdim bu kitabı her okuduğumda. Yazar Gary Small, gerçekten muhteşem bir zekâyla yazmıştı Bir Psikiyatristin Gizli Defteri kitabını.

Artık çoğunu ezberlemiştim ama yine de her seferinde aynı heyecan ve ilgiyle okuyordum. Birkaç bölüm sonra, tam kitaba odaklanmışken telefonun sesiyle kendime geldim. Dün buraya geldiğimden beri hiç çalmayan telefonun sesi çok yabancı geliyordu şimdi.

Etrafıma bakındıktan sonra telefonu çantamdan çıkarmadığımı hatırladım, yetişmek için hızla kapıya ilerledim ve son anda açmayı başardım. Annemdi. Birbirimizin hayatıyla pek ilgilenmezdik ama birbirimizi yeterince sevdiğimizi söyleyebilirdim.

Kısaca yolculuğumun iyi geçtiğini anlattıktan sonra, telefonla konuşmaktan nefret ettiğimi o da bildiği için çok fazla uzatmadı bu konuşmayı. Telefonumun şarjının azaldığını fark ettiğimde şarja takıp salonda bıraktım.

Bisikletimin hala marketin önünde olduğunu hatırladım, eninde sonunda onu almak zorunda kalacağımı biliyordum bu yüzden çok ertelemeden gitmem gerektiğini düşündüm. Öğlen olduğu için hava fazlasıyla ısınmıştı, üzerimi değiştirip şort giydim.

Telefonuma ihtiyacım olmayacağını düşünerek yanıma almadım, çantamı da omzuma astıktan sonra evden çıkmaya hazırdım. On beş dakikadan biraz fazla yürüdüğümde marketi uzaktan görmeye başlamıştım. Biraz daha yaklaştığımda marketten içeriye giren birini gördüm. Arden'e benziyordu.

Tam kapıda durmuştu, sanırım telefonu çalmıştı ve konuşmak için kapının dışında biraz durakladı. Zihnimin bana bir oyunu olduğunu sanmıştım ama gerçekten Arden'di.

Beni görmemişti bu yüzden ilk kez onu baştan aşağı inceleme fırsatı buldum. Uzun bir boyu, geniş omuzları ve yapılı bir vücudu vardı. Sırf kastan oluşan erkeklerden değildi ama güçlü olduğu her halinden belliydi.

Saçlarının yanları, ön ve üst kısmına göre daha kısa kesilmişti. Uzun olan kısımlar biraz dalgalıydı ve bu gerçekten ona çok hoş bir hava katıyordu. Kahverengi saçları vardı, koyu kahverengiydi ama uçları bir ton daha açıktı.

Ne çok minik ne de çok büyük olan düzgün burnu, şekilli yüzüne özenle yerleştirilmişti. Güldüğünde çok güzel görünen dudakları vardı, sanki hep gülümsemesi için yaratılmıştı. Belirgin elmacık kemikleri vardı, bir erkekte en etkileyici şey bu olmalıydı. Çok sık görünen ufak ama derin bir gamzesi vardı.

İki dakika boyunca onu oldukça dikkatli bir şekilde incelememden sonra beni fark etmeseydi garip olurdu zaten. Aniden bana döndüğünde göz göze gelebilirdik ama güneş gözlükleri vardı. Muhtemelen o da bana bakıyordu ama ela gözlerini göremiyordum.

Nasılsa beni fark ettiğini düşünerek ona doğru yürümeye başladım. Yanına ulaştığımda, önce o konuştu.

''Beni mi özledin?'' dedi, gayet ukalaca.

''Hayır, bisikletimi.'' diyerek parmağımla bıraktığım yerde duran bisikletimi gösterdim. ''Selen yok mu?''

''Birkaç şeyi unutmuş, beni yolladı küçük hanım.'' dedi. Aynı evde mi yaşıyorlardı?

''Ee, nesiniz siz, sevgili falan mı? Aşk kuşları.'' dedim, Sarper'in önceki geceki sorusundan alıntı yaparak. Güldü.

''Ne olmamızı isterdin?'' dedi, çoğu zaman takındığı çapkın ve alaylı gülüşüyle.

''Tüm sorularıma soruyla cevap verince havalı olmuyorsun.'' dedim bıkkınlıkla.

''Havalı olmak için bunlara ihtiyacım yok, Eva.'' dediğinde tam bir ego yığını gibi görünüyordu. Göz devirdim. ''Gözlerini devirdiğinde şirin oluyorsun.''

''Bay ego az önce bana iltifat mı etti?'' dedim, anlamsızca, bana güzel bir şey söylemesi farklı hissettirmişti.

''Hayır, şirin olduğunu söyledim. Bu bir iltifat olmak zorunda değil, sert bir kızken daha çok hoşuma gidiyorsun.'' dedi bir çırpıda. Hoşuna mı gidiyordum?

''İlginç bir insansın Arden. Seni çözmek çok zor.'' Dürüstçe söyledim.

''Kızlar genelde bundan hoşlanır.'' dedi kendini beğenmiş bir şekilde.

''Ben sadece üşenirim.'' Doğruydu. İnsanları çözmekle uğraşmazdım. İnsanlarla uğraşmazdım.

''Benden hiç mi hoşlanmadın?'' Sorusu karşısında şaşırmıştım. Ancak onun kadar patavatsız biri bunu direkt sorabilirdi.

''Seninle ilgili bir şey hissetmiyorum.'' Dedim rahat bir tavırla. Tam olarak doğru değildi ama aksini de söyleyemezdim.

''Ah, bu acıttı.'' dedi ağlamaklı sahte bir yüz ifadesiyle, elini kalbine götürerek. Kendimi tutamadım ve ufak bir kahkaha attım. Bir anda ciddileşti. Bana doğru yaklaştı.

Tam önümde durduğunda aramızda pek mesafe kalmamıştı. Şaşkınca yüzüne bakıyordum. Elini yanağıma doğru uzattı.

''Gülümse.'' dedi. Ben şaşkınca ona bakmaya devam ederken, tekrarladı. ''Gülümse, lütfen.'' Gözlerindeki yumuşak ama derin ifade beni gerçekten gülümsetmeye yetmişti.

Gülümsediğim zaman, elini yanağıma yaslayarak başparmağıyla, çok nadiren görünen minik gamzeme dokundu. ''Gamzen.'' dedi ve durdu. ''Çok güzel.'' diye devam etti. Gülümsedi ve derin gamzesi tamamen ortaya çıktı.

''Seninki kadar değil.'' dedim.

BÖLÜM SORUSU: Sizce Sarper hikayeye böyle uzak mı kalsın yoksa dahil mi olsun?

VE EĞER KARAKTERLER İÇİN FİKRİNİZ VARSA, OKURKEN BİRİNİ HAYAL ETTİYSENİZ, GÖRÜNÜŞ OLARAK, BANA LÜTFEN SÖYLEYİN. KARAKTER ARIYORUM!!(:

Yalnız Kalpler KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin