Çok uzun ve birçok şeyin açıklığa kavuştuğu bir bölüm oldu. Gizemli kişinin kim olduğuyla ilgili ipucu vermiyorum ama adını bilmeden de birini tanıyabilirsiniz :)
Yorumlarınıza en çok ihtiyacım olan, en çok zorlandığım bölümdü. Şimdiden teşekkürler :)
GİZEMLİ KİŞİNİN AĞZINDAN
Şubat 2013
Her sabahki gibi dışarıdan ziyaretçilere güzel görünen ama asıl cehennemi yalnızca bu kapıdan içeri adım atanların bildiği iş yerime gelmiştim. İş yeri diyordum çünkü hastane demek doğru gelmiyordu. Hastanelerin insanları iyileştirmesi gerekirdi, bu mekan ise onları yavaşça öldürüyordu.
Kardeşimi de aynen böyle öldürmüşlerdi. Benim küçük Umut'um, umudunu burada yitirmişti. Ve ben de şimdi burada gönüllü olarak umutlarını yitirenlere bakıcılık yapıyordum. Belki onlardan birinde kardeşimin kaybettiği umudu yakalarım diye.
İyi anlaştığım birkaç hasta vardı, biri sadece ayda bir grup toplantılarına katılırdı. Aras Denkel. Oldukça varlıklı bir iş adamı olduğunu anlatmıştı. Hep ''Zenginlik, aileni ayakta tutmadığın sürece palavra oğlum.'' derdi. Mutlaka her konuşmamızı bu öğüde bağlardı.
Bir kızı ve bir de oğlu vardı. Yaşlarını bilmiyordum ama oğlanla aynı yaşlarda olduğumuzu söyleyebilirdim. Kız biraz daha ufak duruyordu. Aras Bey, bipolar bozukluktan muzdaripti. Hastalığının çok ilerlemediğini söyleyebilirdim ama tabi ben ne kadar anlayabilirsem.
Diğer anlaştığım hasta benim yaşlarımda bir kızdı. Asya, aynı kardeşim gibi yeme bozukluklarıyla savaş veriyordu. Ona asla kardeşimden bahsetmedim. Bahsedemezdim çünkü sonunun onun gibi olacağını düşünmesini istemiyordum, kardeşimden çok daha güçlü bir kızdı. Ve sağlığı yerine gelmeye başlıyordu.
Diğer hasta ise, belki de en umutsuz olduğumdu. O da bipolar bozukluğa sahipti. Durumu son zamanlarda kötüleşmişti, şimdilik grup toplantılarına geliyordu ama yakında buraya yatacağından şüpheleniyordum. Aksel Üstüner, hali vakti yerinde bir beyefendiydi. Oldukça bilgili, kültürlü bir insan olduğunu ilk bakışta anlayabilirdiniz.
Benimle en çok sohbet eden oydu belki de. Bir kızı vardı, Eva. Hayatımda gördüğüm en saf güzellikti, Aksel Bey sürekli fotoğraflarını gösterirdi. Benden birkaç yaş küçük olduğunu öğrenme fırsatım olmuştu. Sadece fotoğraflarda da olsa, gördüğüm an etkilenmiştim. Tabi bunu babasıyla paylaşacak halim yoktu.
Her grup toplantısında, belki babasıyla gelir diye bekliyordum ama henüz hiç gelmemişti. Gelseydi de onunla konuşamazdım ama bir kez yüzünü görmek için dünyaları verirdim.
Mayıs 2013
Aksel Bey, kliniğe yatmaya başlamıştı. Durumu iyice kötüleşiyordu ve kendi de farkına varmıştı bunun. Haftanın 5 günü burada kalıyordu ve hafta sonunu ailesiyle geçirmesine izin veriyorlardı. Fakat anlattığı kadarıyla ailesiyle sağlam bir bağı kalmamıştı artık.
Eşinin sanki o ölmüş gibi davrandığını söylerdi. Kızını çok seviyordu ve ondan bahsederken hep hüzünlenirdi, birkaç kez ağladığına şahit olmuştum. Kızını ondan aldıklarını anlatırdı. Kimsenin kızını ondan aldığı yoktu, kızını kendisinden uzaklaştırıyordu farkında olmadan. Belki de bu hastalığın en kötü yanı sevdiklerini uzaklaştırmaktı.
Aras Bey'e paranoid şizofreni tanısının eklenmesi işleri zorlaştırmıştı. Grup toplantılarına daha sık gelmeye başlamıştı ve Aksel Bey'le son birkaç ayda yakın arkadaş olduklarını gözlemliyordum. Bazen üçümüz oturup saatlerce derin sohbetlere dalıyorduk. Onlardan çok şey öğrendiğimi fark ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Kalpler Kulübü
General Fiction''Bu kulübenin adını Yalnız Kalpler Kulübü koymuştum. Sadece benim içindi ve benim de gayet yalnız bir kalbim vardı.'' ××× ''Tekrar ve son kez teşekkür ederim.'' ''Rica ederim, her zaman.'' Çapkınlığından mı yoksa gerçekten tavrı bu olduğundan...