Yaklaşık yarım dakikadır ben onun gözlerine bakıyordum, o ise benim minik gamzeme. Bu bakışmayı bölen ise telefonunun zil sesi olmuştu. Gözlerini gamzemden ayırıp telefonun ekranına baktığında derin bir nefes aldı ve telefonu açtı.
''Hı? Pardon, efendim hanımefendi? Hayır, daha almadım. Ufak bir işim çıktı. Tamam, onu da alırım. Her şeyi alayım istersen. Abartma. Tamam.'' Dikkatle onu izliyordum. Telefondakinin Selen olmaması için dua ediyordum ama muhtemelen oydu.
''Selen miydi?''
''Maalesef.'' Gerçekten memnuniyetsizce söylemişti.
''Onunla neden takılıyorsun?'' Merak etmiştim.
''Onunla takılmıyorum, o benimle takılmaya çalışıyor. ''
''Yani? Senden hoşlanan kızlara hep böyle mi davranırsın?'' Bir şey ima etmemiştim. Gerçekten.
''Sence?'' diye sorarken güneş gözlüğünü tekrar takmıştı. Böyle çok havalı görünüyordu ama ela gözlerini görmeyi tercih ederdim. ''Onu ne kadar iyi tanıyorsun?''
''Onu en iyi dostum yapmış, sonra sırtımdan bıçaklanmış kadar iyi.'' Bu cevabımla ilgilenmiş gibiydi. Anlat dercesine yüzüme bakıyordu. ''Eski bir dost anlayacağın.'' demekle yetindim. İspiyonlayacak değildim.
''Eğer anlatırsan, ben de onunla neden takıldığımı anlatırım.'' dedi. Güzel bir anlaşmaya benziyordu. Cevap verecektim ki sözüm telefonunun zil sesiyle tekrar kesildi. Yüz ifadesine bakacak olursak, yine Selen'di.
''Ne var? Ne? Nasıl? Ne zaman? Neredesin? Hayır, git, ben oraya gelirim.'' Konuşmanın sonuna doğru sesi yükselmişti ve yüz ifadesi daha önce hiç görmediğim bir ciddiyete bürünmüştü. Ne olduğunu sormaya korkuyordum.
''N-noldu? Arden, cevap ver!'' derken o çoktan arabaya yönelmişti. Peşinden koştum. ''Ne olduğunu söyleyecek misin?''
''Selen'in annesi ve abisi kaza yapmış. Gitmem gerekiyor Eva. Senin düşmanın olabilir ama benim ailem sayılırlar.''
''Saçmalama, Ferda teyze benim annem gibidir ve Buğra abiyi kendi abim gibi severim. Seninle geliyorum. Hangi hastanedeler?'' deyip arabaya bindim.
On beş dakika sonra henüz yolu yarılamamıştık bile. Biz bir tatil beldesindeydik ve onlar da şehrin diğer ucunda. Arden'in gergin olduğu her halinden belliydi. Tek kelime etmemiştik arabaya bindiğimizden beri.
''Arden?''
''Eva?''
''İyi misin?''
''Seni korkuttum mu? Üzgünüm gerçekten Eva ama onlar, benim ailem gibiler. Anlıyor musun? Onları da kaybedemem.''
''Onları da?'' Korkarak sormuştum. Cevabı duymak istemeyerek sormuştum.
''Şu an bunu boşver, Eva.'' Durakladı. ''Buğra Abi demek ha? Ona abi derken, bana direkt Arden diyorsun.''
''Tanışıyor musunuz?''
''Aynı sınıftayız.'' Bazı şeyler yerine oturmuştu ama hala boşluklar vardı. Ve bizim de daha yarım saatlik yolumuz vardı.
''Demek Selen'le böyle tanıştınız.'' diye sessizce mırıldandım ama beni duyduğuna emindim.
''Önce sen anlatmadan bu konuyla ilgili ağzımdan laf alamazsın.'' Sanırım benden daha zekiydi.
''Pekâlâ. Ben de anlatmıyorum.'' İnat etmiştim.
''Şu senin eski sevgili muhabbeti ne?'' Gözünü yoldan ayırmadan sormuştu. Hala gergin ve dikkatliydi. Kafasını dağıtmaya çalıştığı belliydi ve bu açıkça bir yardım çağrısıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Kalpler Kulübü
General Fiction''Bu kulübenin adını Yalnız Kalpler Kulübü koymuştum. Sadece benim içindi ve benim de gayet yalnız bir kalbim vardı.'' ××× ''Tekrar ve son kez teşekkür ederim.'' ''Rica ederim, her zaman.'' Çapkınlığından mı yoksa gerçekten tavrı bu olduğundan...