14. Bölüm

205 95 17
                                    

Medyada çok tatlış bir okur olan @scaraxd 'nin yaptığı, en az onun kadar tatlış bir çalışma var. Ellerine sağlık :) Aynı zamanda, bölümü ona ithaf ediyorum.

BÖLÜM ŞARKISI : Liz Lawrance - When I Was Younger -MEDYADA- (Bölümü okurken dinlemenizi tavsiye ederim, bölümle çok bağdaştırdım :) )

Merdivenin sondan üçüncü basamağında kaç dakikadır oturduğumu hesaplayamayacak kadar kendimde değildim. Zihnimin benimle bir oyun oynadığını ve o anın hiç gerçekleşmediğini söyleyen yanımla, her şeyin gerçek olduğunu ve fazlasıyla etkilendiğim için zayıf bir kız olduğumu söyleyen yanım şiddetli bir kavga içindeydi.

Bu psikolojik savaş, beynimle birlikte bedenimi de yormaya başladığında ani kalkışımdan dolayı başımın dönmesini umursamayarak kalan üç basamağı yavaş adımlarla atlattım. Aynı yavaşlıktaki adımlarımla salona ulaştığımda saçma bir kavgaya dalıp aslında en önemli şeyi unuttuğumuzu fark ettim.

Salonun ortasında duran kutuyu elime alınca içinde ne olduğuna dair merakım iyice arttı. Anlaşılan bu sefer boş bir kutuyla karşı karşıya değildim. Önceki kutudan tek farkı, hediye paketi gibi bağlanmış gözükmesine rağmen aslında üstündeki düğümün yalnızca süs oluşuydu. Bu yüzden kolayca kutuyu açtığımda en üstte gördüğüm not fikrimi destekledi.

''Yakışıklı prensinden yardım almana gerek kalmasın diye ufak bir iyilik yaptım, Kraliçe.''

Beni gülümseten bu notu oturduğum koltuğun kenarına koydum. Bu gizemli kişi, her kimse, kötü biri olduğuna inanmıyordum. Bana zarar vermek isteyen bir psikopat olduğu fikri aklıma yatmıyordu. Bir şekilde biliyordum.

Kutunun içindekileri tek tek çıkarıp bakmaya başladığımda gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Tam 18 tane fotoğraf vardı. Her doğum günümden bir tane. İlki doğduğum güne aitti, bu fotoğrafın benzerini daha önce evimizde görmüştüm. Arkasını çevirdiğimde gördüğüm tarih de bunu onaylar nitelikteydi.

İkinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fotoğraflar da, ya aynısını ya da benzerini, evdeki albümlerde gördüklerimdendi. Altıncıyı görmemiştim hiç, hatırlamıyordum da doğal olarak. Çimlerin üzerinde ayakta duruyordum, babam da yere oturmuş bana sarılıyordu. Üzerimde kırmızı bir elbise ve elimde de aynı canlı kırmızıdan bir balon. Hiç sevmezdim oysaki kırmızı rengini.

Yedinci ve sekizinci de bildiğim fotoğraflardı. Her fotoğrafı detaylıca inceliyordum, daha önce fark etmediğim bir şey bulmak istercesine. Dokuzuncuya geldiğimde, yine babamla bir fotoğrafımız vardı. Babamın hastalığını öğrendiğimiz yıldı, birlikte son fotoğrafımızdı, hatırladığım kadarıyla.

Onuncu fotoğraf arkadaşlarımlaydı, ne kadar da küçük ve sevimliydik. Annem çekmişti. On bir, on iki, on üç derken on dördüncü fotoğraf beni diğerlerinin aksine şaşırtmıştı. Yanımda, yıllardır yüzlerini görmediğim ortaokul arkadaşlarımdan ikisi vardı. Ve fotoğrafı çeken de Sarper'di.

Sarper'e umutsuzca aşık olduğum zamanların başıydı, sırf onu çağırabilmek için onlarca gereksiz insanı da çağırdığım bir doğum günü partisiydi. Doğum günü kutlamayı sevmezdim bile. Onunla bir fotoğrafım olmayacağına ikna olduğumda, en azından o çekmiş olsun diye zorla eline tutuşturmuştum telefonumu.

O fotoğrafı sosyal medyada paylaşmıştım yalnızca ve bir çıktısı da bende vardı. Gizemli kişinin benim gibi kolayca fotoğrafı bastırabileceğini düşünsem de, ürkütücü olan yanını arkasına baktığımda fark ettim. Yıllar önce, aynı benim yazdığım gibi, tıpkı benim el yazımla, ''S. 3.9.2011'' yazıyordu. Birinin bunu nasıl ele geçirebileceğini bilmiyordum, Antalya'da çatı katındaki kutuda duruyor olması gerekliydi.

Yalnız Kalpler KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin