third

415 56 19
                                    

"luke, sadece birkaç kıyafet alacaksın, lanet olsun."

"siktir, tamam geliyorum, tamam." birkaç tane de iç çamaşırını çantama tıkıştırıp ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. hızlıca ama düşmemeye dikkat ederek basamakları indim ve kapının yanındaki aynada saçlarımı düzelttim. "geldim işte, üzgünüm."

"sana o tembel kıçını saat yedide kaldırmanı söylemiştim. işe bak ki saat on oldu ve evden ancak çıkıyoruz. kahretsin." ashton çantaları bagaja yerleştirirken direksiyonda michael'ın oturduğunu ve camdan el salladığını gördüm.

"michael. selam. geleceğini bilmiyordum." kapıyı açıp arka koltuğa geçtim. o da bana döndü ve gülümsedi.

"ben de bilmiyordum. sabah apar topar çıktım. ashton küçük tatilinizin bensiz olmayacağını söyledi." güldü ve elini şımarık bir şekilde saçından geçirdi. yeşil gözleri samimiyetle parlıyordu ve saçlarını karıştırınca burnuma vanilyalı şampuan kokusu dolmuştu. ardından saçlarının nemli olduğunu fark ettim. yeni yıkanmıştı. duşu mu yoksa banyoyu mu tercih ettiğini merak etmiştim.

ashton arabaya bindi. "eveeet. küçük yolculuğumuz başlasın. son durak: melbourne."

"siktir, melbourne'a mı gidiyoruz dostum, karen ağzıma sıçacak." michael arabayı çalıştırırken söylendi.

"mike'ı bir kız arkadaş kabusu bekliyor." kıkırdadım ve sonra michael tekrar bana döndü.

"kapa çeneni luke, karen benim annem."

ashton var gücüyle kahkaha atarken ağzım bir karış açık kalmıştı. yanaklarım kıpkırmızı oluyordu, bunu hissedebiliyordum. michael ise kıkırdadı. "utanınca çok tatlı oluyorsun." ve önüne dönmeden önce yanağımı sıktı.

ve o an kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atmıştı.

shut up luke + clemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin