ashton'ı motele bıraktıktan sonra telefonumu çıkarıp michael'ı aradım. birkaç kez çaldıktan sonra açtı fakat nefes alış verişlerinden başka bir şey duyulmuyordu. "michael?"
ses, bir süreliğine hışırdadı ve ardından michael'ın sesi kulaklarımı doldurdu. "uh, üzgünüm, dalmışım sanırım?"
"nereye kayboldun?" dedim ve yatağa oturdum.
"sadece tuvalete gitmiştim, döndüğümde yoktunuz ve ben de birkaç içki için daha kalmaya karar verdim." kıkırdadı ve kafasının iyi olduğunu anladım. sonra bana yolda söylediği, alkole alerjisi olduğu hakkındaki şey aklıma geldi. "ama merak etme, çıktım şimdi. beş dakikaya orada olurum."
cevap vermek yerine sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım ve oturduğum yatağa uzanıp telefonu kapattım. dediği gibi, yaklaşık beş dakika sonra kapı büyük bir gürültüyle sarsıldı. gidip açtım, michael kapıya yaslanıyor olmalıydı ki az kalsın üzerime yuvarlanıyordu.
"dikkat et, tanrım, çok ağırsın." michael duvara tutunarak, benim de yardımımla doğrulmaya çalışırken mırıldanıyordu. "kaç bardak içtin sen?"
"toplam iki, sadece iki."
"oh." onu yatağa taşıdım, daha doğrusu sürükledim. halıya sürünen bacaklarını kaldırıp yatağa yerleştirmem zor olmuştu. tam çekilip kendi odama gidecektim ki sıkıca kolumu tuttu. "sorun ne?"
michael zorlukla yutkundu. "bugün. o aynada." söylediği kelimeler aklımda o anın canlanmasına sebep olurken michael kapanan göz kapaklarıyla savaşmaya devam ederek ekledi. "seni daha önce hiç o kadar mükemmel bakarken görmedim."
alt dudağımı dişlerim arasına aldım ve kolumu hafifçe çekmeye çalıştım fakat izin vermedi ve doğruldu. "sus, luke. hiçbir şey söyleme."
donup kalmıştım sanki. bütün kaslarım işlevini yitirmiş ve birazdan olduğum yere yığılacakmışım gibi hissediyordum. başımı hafifçe sağa eğerek dudaklarını benimkilere yaklaştırdı. olmasını istediğim ama bir yandan da korktuğum şeyin gerçekleşeceğini hissettim ama o milimler ötemde durdu ve kıpırdamadan bekledi. sıcak, alkol kokan nefesi dudaklarıma, burnuma ve boynuma çarpıyor; vanilya kokulu saçları afrodizyak etkisi yapıyordu. bana bakmaya devam ediyordu, küçük bir hareketten bile kaçınıyor gibiydi. "orada..." diye mırıldandı ve dudaklarını yalayıp geri çekilerek tekrar yatağa uzandı. "orada bana tam da böyle bakıyordun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shut up luke + clemmings
Fiksi Penggemar"Sus demiştin. Ben de sustum." For you: @RookieQuenn © hoodwincliffings