7

2K 245 81
                                    

Do Kyungsoo

Sehun gittiğinden beri iki gün geçmişti. Onu özlüyordum. Zaman kavramı benim için önemini yitirse de, hayatın önüme sunduğu acımasız gerçeklerden kaçamazdım.


Acımasız gerçeğin ilki şuydu ; Sehun tarafından terk edilmiştim. Yatmaktan başka bir şey yapamayınca düşünmeye fazlaca vakit harcayabiliyor insan, bende son 48 saattir sadece empati kurmaya çalışıyordum. Kendimi onların yerine koyuyor ve ben olsam ne yapardım, diye sorguluyordum.

Sehun kaçmıştı ve bunun için ona kızamazdım. En başından beri vicdanını rahatlatmak adına yanımda olduğunu düşünmüş sonra ise tavırları yüzünden beni sevdiğine ikna olmuştum fakat sonuç ortadaydı. Onun gibi inatçı birinin Kim Jongin'e pabuç bırakacağını sanmıyordum, bu yüzden sarışın serserinin yaptığı şey kaçmaktı.

Kalbimin bir miktar sızladığını söyleyebilirim. Birinin beni koruması, destek olması ve hayatımın en zor günlerinde bana yardım etmesi hoşuma gitmişti ama yeniden eskiye dönebilirdim. Geçmişim çok uzakta sayılmazdı. Dikenlerimi çıkarır, duvarlarımı örer, pencerelerimi kapatırdım. Yapamayacağım bir şey değildi.

Acımasız gerçeğin ikincisi ise; tedavi sürecimi kapsıyordu. Sehun gittikten sonra birkaç kez idrarımdan kan gelmiş ve bunu doktora danışmak zorunda kalmıştık. Benim açımdan sorun yoktu, cidden. Organlarım dahi patlasa doktora gitmeye gerek duymazdım çünkü ölmek istiyordum fakat Chanyeol peşimi bir türlü bırakmıyor, beni kucağında gezdiriyordu.

Evet, kucağında gezdiriyordu. Ona, bu şekilde davranmaması gerektiğini birçok kez söylemiştim ama beni dinlememişti. Doktorun söylediğine göre kanamamın sebebi buydu çünkü 1 ay boyunca hareketsiz yatmam gerekiyordu. Bunu uyguluyordum yani Chanyeol izin verdikçe.

Öte yandan acımasız gerçeklerin üçüncüsü vardı ve bence en kötüsü buydu ; kırmızı saçlı yakışıklı bakıcımın, yeşil saçlı sevimli kız arkadaşı ile tanışmıştım. Tanışmak derken telefonda görüntülü konuşmuştuk. Sehun gittiği için moralimin bozulduğunu düşünen Chanyeol bana sormadan böyle bir şey hazırlamış ve bende en çirkin hallerimden biriyle kızın karşısına çıkmıştım.

İtiraf etmem gerekirse moralim düzelmemişti. Hatta daha kötü hissetmektan alıkoyamamıştım kendimi. Kız güzeldi, renkli saçları ile parlayan neşeli bir yüze sahipti ve ses tonu küçük bir çocuğu andırıyordu. Ona rakip olamazdım. Benim fazlam yoktu, eksiğim ise ortadaydı. Bacaklarım gibi. Kokmaya başlayan tenim gibi. Tuvaletini tutamayan penisim gibi. Bu yaşıma kadar kimsenin hoşuna gitmeyen yüzüm gibi.

Daha fazlasını sayabilirdim eğer Jongin karşıma geçerek gözlerini üzerime dikmeseydi.

"Neden bakıyorsun?"

"Chanyeol marketten dönene kadar sana bakacağıma dair ona söz verdim."

"Tanrım, sen espri yapma."

Yüzümü buruşturarak bakışlarımı pürüzlü tavana çevirdim. Bana bakmaya devam ettiğini hissediyordum fakat uğraşmayacaktım. İnatçıydı, isteklerimi önemsemiyordu ve bana çöp gibi davranmaktan keyif alıyordu. Beni izlediğini düşündükçe irite oluyordum.

"Kes şunu."

"Neden bahsediyorsun?"

OBSTACLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin