Do Kyungsoo
Ani itirafım sonrası saat 22.48' i gösterdiğinde kapı çalmış, Jongin bulutların üzerinde gezinmekten vazgeçip dünyaya adımını attığında gelen kişiyi karşılamıştı. Bayan Kim, yüzünde hiçte sevimli durmayan bir gülümseme ile içeri girdiğinde gözlerini önce üzerime kilitleyip benden nefret ettiğini vurgular gibi tıslamış hemen ardından, sonradan sonraya salona giren oğluna sarılarak kim olduğuma dair sorular sormuştu. Sinsi kadın, gerçekten fazla oluyordu.
Hep birlikte otururken birden bire Jongin' e canının tatlı istediğini söylemiş ve evin bulunduğu semtten olabildiğince uzak bir pastahaneye göndermişti. Bunu benimle rahat rahat konuşabilmek için planladığını anlamayacak kadar aptal değildim ancak esmer adam dışarı çıkmadan özellikle rica etmiş, bana iyi davranmasını tembihlemişti.
"Ne zaman gideceksin?" Diye sordu. Konuşmaya sert bir ses tonu kullanarak başlamasından anladığım üzere oğlunun ricasını yerine getirmek gibi bir derdi yoktu. "Gidip-gitmeyeceğime henüz karar vermedim."
"Burada kaldığın sürece tedavin devam etmeyecek." Elbette bunu bekliyordum çünkü karşımda üzerindeki mücevherleri satsam köşeyi dönebileceğim bir kadın oturuyordu. Bilmeyenler için söyleyeyim bu her dilde aynıydı ; para demek güç demekti ve konumuma bakacak olursanız şuan güçlü tarafın kim olduğunu çözümlemek zor değildi. Fakat yine de laf olsun torba dolsun adet yerini bulsun diye sordum : "Bunu yapabileceğinize emin misiniz?"
"Yapamayacak biri gibi mi görünüyorum?" Çantasını karıştırmaya başladığında yine bir tomar parayı kucağıma bırakacağından endişeliydim. "Fazladan bir gün dahi burada kalmanı istemiyorum." Kendi kendine söyleniyor gibi görünse de onu duyduğumu biliyordu. "Oğlum evlenecek. Bir kadın ile. Neslimizin devamını getirmemizi sağlayacak bir canlı ile. Bu hikayede sen yoksun Kyungsoo."
Gülümsemeye çalıştığımda bunun yersiz bir tavır olduğu kanaatine varıp dişlerimi sıktım. Oğlunu önemsemiyordu. Tekrar ediyorum oğlunu gram önemsediği yoktu.
"İşte uçak biletin. Sadece gidiş, geri dönmen gerekmiyor." Elime tutuşturduğu kağıdın tarihi yarını gösteriyordu. "Pasaportum yok."
"Artık var."
"Yabancı dil bilmiyorum, yeterli donanıma sahip değilim."
"Yalnız gitmeyeceksin. Sana yardım edebileceğini düşündüğüm birini yanında göndereceğim."
Benden kurtulmak adına hiçbir masraftan kaçınmayan kadına uzun uzun baktım. Daha önce rastlamadığım bir asaleti vardı. Yılların karşısında dimdik durmuş ve her ne olursa olsun eğilip kimseye tamah etmemiş gibiydi. Yüzünde birkaç kaz ayağı harici yaşlanma belirtisi yoktu fakat saçları beyazlamaya başlamış, gıdığı çıkmıştı. Yaşına göre güzel bir kadındı. Yaşına göre çok güzel bir kadındı. Keşke dışı kadar içi içinde aynı yorumu yapabilseydim.
"Yaşınızın eğlenmeye elverişli olmadığını düşünüyordum ama görüyorum ki insanlar ile oynamayı çok seviyorsunuz. Ben pahalı bir oyuncak değilim bayan. Amacını güddüğünüz gibi sizi mutlu edemem."
"Kendine paha biçmiyorsan şöyle söyleyeyim o zaman ; değersiz oyuncaklar beni en çok ne vakit mutlu eder biliyor musun Kyungsoo? Ayak altından çekilip, boşuna yer işgal etmeyi bıraktığında. Bu yaşlı kadının yüzünü güldürebilmek için hâla bir şansın var evlat."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBSTACLE
FanfictionJongin + Kyungsoo + Chanyeol Onların aşması gereken tek engel ; Ülke genelince tanınan ve sevilen Kim Jongin'in, sokaklarda yaşam mücadelesi veren Kyungsoo'ya çarparak yürüme yetisini elinden alması değildi.