14

2K 233 16
                                    

Kim Jongin

Yetimhane çekimleri sona erdiğinde, boğazımı tasma gibi sıkan kravatı gevşetip, her zaman yanımda taşıdığım sigara paketinden bir tane çekerek dudaklarım arasına yerleştirdim.

Burası bir cehennemdi.

Aileler, çocuklarına sahip çıkmak yerine onları böylesi bir yere mahkum ettikleri için yargılanmalıydı. Serseri diye hüküm vurduğunuz insanların, hayatlarını kendi gözleriniz ile görünce bir nebze utanıyordunuz. Şahsen, utanıyordum.

Burası şehrin en iyi çocuk esirgeme kurumu olmasına rağmen, kameranın giremediği yerlerde gördüğüm şeyler tam aksini iddia ediyordu. İyi değildi. Hemde hiç.

Çekim yaptığımız yerler ; yatakhane, oyun odası ve bahçeden ibaretti. Çocukların gelişimi için ideal bir ortam gibi görünüyordu ancak idrar kesemin beni zorlaması sonucu tuvalete gittiğimde gördüğüm şeyler daha çok mide bulandırıcıydı.

Havada sinekler uçuşuyor, genç kızların regl dönemi içerisinde olduklarını belirten kanıtlar erkekler tuvaletinde gün yüzüne çıkıyor, tıkanan borular yüzünden etrafta kötü bir koku kol geziyordu.

Bizim yayın için kullandığımız görüntüler resmen buz dağının görünen kısmıydı. İnsan kandırmacaydı, gerçeği yansıtmamaktı.

Eski Jongin böyle düşünmez, işim bu! der geçerdi evet, ama yeni jenerasyon Jongin, biraz detaycıydı. Değişiyordum ve bunu, istediğim için yapıyordum. Bunu, Do Kyungsoo isimli bir serseri yüzünden yapıyordum.

Kameralar arabaya taşınırken yarısına geldiğim sigarayı yere atıp, tabanım ile ezdim. Ellerimi, saçlarım arasından geçirip onları dağıtırken duyduğum asistanın sesi ile yönümü diğer tarafa çevirdim.

"Telefonunuz çalıyor."

Uzattığı aygıtı kavradığımda, ekrandan yansıyan isim gözlerimi devirmemi sağlasa da, dilimi birkaç kez ısırıp aramayı yanıtladım.

Annemin ; ben gelin istiyorum, ben torun istiyorum, seni sıkıştırmak istemiyorum ama artık vakti geldi oğlum. Tırıvırılarını dinlerken ağzımdan çıkacak kötü bir söze karşı kendimce önlem alıyordum.

"Efendim anne."

"Jongin, çalışıyor muydun?"

"Evet, program çekimim vardı."

"Öyle mi? Bilmiyordum. Neyse vaktini almayacağım zaten. Bak ne diyeceğim, Krystal ile tanışmak istiyorum. Onu yarın akşam bize getirir misin?"

Hayır. Hayır. Hayır.

"Olur tabi. Eminim çok sevinecektir."

"Tamam o zaman, yarın ikinizide bekliyorum."

"Tamam."

Sorunsuzca biten bir telefon görüşmesi sonrası yenisini yapmak üzere elimi ekran üzerinde kaydırarak son aranan kişileri taradım. Onu evime götürdüğümden bu yana doğru düzgün konuşmamıştık ancak bunu dert etmeyecek, gururu bir yana bırakacaktım.

OBSTACLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin