Arkamdan o tanıdık sesi işitmemle sırıtmam bir olmuştu.
"Çok mu geç kaldım?" Sırtımı dikleştirdim ve sesin geldiği tarafa döndüm.
"Ah, Ladybug! Biz de senden bahsediyorduk."
"Umm..." dedi ve beni inceledi. "Boya kalemleri... Sen Evillustrator'un bir kopyası mısın?"
"Keşke o kalemi elime almasaydım emi! Adım Yazar-chan."
"Yazar-chan mı? Demek bir otaku falansın."
"Bu seni ilgilendirmez." Başını sola çevirmesiyle neye uğradığını şaşırdı.
"Chat?" Chat gergin bir şekilde gülümsedi. "Ona ne yaptıysan düzelt şunu!"
"Ama o zaman ikiye karşı bir olur. Bu hiç adil değil." dedim ve dudağımı büzüştürdüm.
"Pekala." dedi ve yoyosunu sallayıp bir daire oluşturarak bana yaklaştı. "Oyun başlasın öyleyse." dedi ve koşmaya başladı. Onu kalem fırlatarak durdurabilirdim ama ona ihtiyacım vardı. Hawk Moth fark etmeden ona durumu nasıl açıklayacaktım? Hepiniz iki bölümdür 'Havaya 'Hawk Moth'un mucizesi yok olsun' yazsana be kadın!' dediğinizi biliyorum. Ama o zaman akumamı iyileştirdiklerinde Hawk Moth mucizesine yeniden kavuşacaktır. Yani bunu yapmamın bir anlamı yok. Aslında Hawk Moth'un olduğu yere gitmek istediğimi yazabilirim. Her neyse, nerede kalmıştık? Hah doğru, Ladybug'la savaşıyordum değil mi?
Ladybug yoyosuyla beni yakalamaya çalışıyor, ben de her atışından kaçıyordum. Koşarken havaya '9 tane Yazar-chan daha' yazdım ve sağımda dört, solumda beş tane Yazar-chan belirdi. Ladybug durdu ve şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Aklına Volpina gelmiş olmalıydı. Hepimiz aynı anda ona dil çıkardık ve koşmaya devam ettik. Hepimiz farklı taraflara doğru. Ladybug,
"AAAARRRGGHHH! Lanet olsun!" dedi ve birimizin peşine düştü. Ne yazık ki takip ettiği kişi sahte Yazar-chan idi. Ben de bunu fırsat bilerek bir ara sokağa girdim ve çöpün arkasına saklandım. Kalemlerimden birini çıkarttım ve havaya 'Bana Hawk Moth'un ne yaptığını göster.' yazdım. Çünkü onun varlığını şu an hissedemiyordum. Gerçek kimliğine bürünmüş olmalıydı.
Ellerimi tekrar belirli bir aralık bırakacak şekilde birbirlerine yaklaştırdım ve yine o renkli küre oluştu. Ellerimi kürenin üzerinde gezdirdim ve küre siyaha büründü. Birkaç saniye sonra küre de bazı görüntüler oluşmaya başladı. Tahmin ettiğim gibi, dönüşmemişti. Ama arkası dönüktü, kim olduğunu anlayamıyordum. Beyaz bir ceket ve altına da kırmızı bir pantolon giymişti. Saçları biraz beyazlamıştı ama sarışın olduğu anlaşılıyordu. Bir kadınla konuşuyordu.
"Ugh! Ne demek üzüm bitmiş? Hemen yenisini istiyorum!" diye bağırdı adam.
"P-Peki. Siz nasıl isterseniz Bay Agreste." dedi ve odadan çıktı kadın.
"Agreste mi!?" diye haykırdım şaşkınlıktan. Daha sonra hemen ağzımı kapattım ve duyan oldu mu diye yavaşça sokağa baktım. Neyse ki kimse duymamıştı. Tuttuğum nefesimi vererek izlemeye devam ettim.
"Lanet olsun! Ya yanlış bir şey yaptıysa? Hemen dönüşmem gerekiyor!"
"G-Gabriel. Biraz sakin ol." dedi ince bir ses.
"Olamıyorum Nooroo! Bu kaçıncı denemem! Böyle giderse Lucie (ismi salladım hfdjsk) ve Felix'i asla göremeyeceğim."
"Nooroo, Lucie ve Felix mi?" dedim kendi kendime. "Lucie, Gabriel Agreste'in eşi olmalı. O zaman Felix kim? Kardeşi falan mı? Ama kardeşi olduğunu hiç duymamıştım. Peki o zaman Nooroo kim?" diye sesli düşündüm ve izlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
With Or Without The Mask: The Mask Serisi 1
Fanfiction06.05.2016 ~ 16.09.2016 Chat Noir leydisini kucağına alıp arkasında üç mucize sahibiyle çıkışa doğru ilerledi. -Kim olursan ol Hawk Moth, leydime yaptıklarını yanına bırakmayacağım. Seni kendi ellerimle mezara gömeceğim. Yaptıklarını sana ödeteceğim...