Luftmensch, İbranice dilinde 'hava insanı' demektir. Biraz hayalci insanları tanımlamak için kullanılır. Kendimi bu kategoriye sokmaktan asla çekinmedim ben. Hayal kurarım, hayatım üzerine kararlar alırım, plan yaparım... Zamanı gelince de bunların her biri tuzla buz olur.
Pes etmediğim bir şey varsa o da hayal kurmaktır. Çünkü bana göre çok basit... Oturduğun yerde güzel bir ağacın dalından ayaklarını sarkıtıp sevdiğin bir kitabı okurken hayal edebilirsin kendini. Ve için rahatlar... Gerçek dünyada seni o ağacın üzerinden itecek insanlar vardır. Ancak eğer kurduğun hayal dünyasında onlara yer vermezsen asla var olmazlar. Hatta sen onları itersin.
Benim hayal dünyamda kötü insanlar da vardı. Beni itip düşürerek dizlerimi kanatacak kişileri hayallerime yerleştirirdim. Sonra yeniden ayaklarımın üzerinde durduğumu ve onlara karşı nasıl da güçlü olduğumu hayal ederdim.
İnsanlar hiçbir zaman elinde olanları ya da ulaşabildiklerini hayal etmez. Benim elimde olmayan şey tekrar toparlanmaktı muhtemelen. Bu yüzden beni yıkabilecek şeylerden uzak durmaya çalıştım hayatım boyunca. Yalandan, yapmacıklıktan ya da sonunu bildiğim savaştan...Yatağımın üstüne denk gelen tavana karanlıkta parlayan yıldızlardan yapıştırmıştım önceden. Yıldızlar bir köşede yoğunken kapıya doğru seyrekleşiyordu ve sayıları çok fazlaydı. Bir gün boyunca odamın tavanı için uğraştığımı hatırlıyorum, kollarım ağrımıştı. Ama gece yatağıma uzandığımda ışıl ışıl parlayan yıldızları izlerken tüm yorgunluğum silinip gitmişti. Düşkün olduğum şeylerden biri de şüphesiz uzaydı.
Ve en sevdiğim şeylerden biri de yıldızlarımı izlerken sonraki gün için planlar yapmak ya da hayal kurmaktı.İki gün önce uyumadan evvel yıldızlarımdan biri sanki daha çok parlamıştı. Ve aklıma gelen fikirle sabahı iple çekmiştim. Belki de yoldan geçen bir arabanın farı değmişti yıldızıma, bilemiyorum. Yine de umutlu olmak güzeldi. Bu sefer sonunu bildiğim bir savaşa, sonucunu değiştirmek için girecektim.
Sabah amcasının emlakçı olduğunu hatırladığım arkadaşımı ararken fazla heyecanlıydım. Hatta o kadar aceleciydim ki haftasonu olduğunu tamamen unutmuş arkadaşımı sabahın 7'sinde telefon ederek uyandırmıştım.
Amcasının şehir dışına gittiğini, salı günü burada olacağını söylemişti. Sesi fazla uykuluydu ve onu telefonda uzun süre tutamazdım. Bu yüzden salı sabahı amcasıyla beni görüştürmesi için söz alıp telefonu hızlıca kapatmıştım.
Şimdi sıra kendi babama gelmişti. Ondan sağlam bir izin koparmam gerekiyordu.Bundan yıllar önce arkadaşlarıma onlara güzel bir yerde yemek ısmarlayacağıma söz vermiştim. Aslında tam olarak şöyle demiştim : Sanat bölümüne girebilirsem siz dört velete yemek ısmarlayacağım.
Lisenin başlarında bir idol olmak istemiştim. Babam ise kesinlikle bu isteğime karşıydı. Hatta öyle karşıydı ki herhangi bir idolü takip etmeme bile kızıyordu. İdoller kendi hayatlarını yaşayamıyorlar, başkalarına bağlı mı yaşamak istiyorsun, demişti bana. Sonra sektörün ne kadar kötü olduğunu, insanları kullandıklarını anlatmıştı. Babama karşı gelemeyeceğim bir yaştaydım ve onu dinledim. Sanat bölümünü istememin nedeni kendimi geliştirme hevesimdi. Üniversitede kalıp sevilen bir öğretim görevlisi olmak istiyordum. Babam buna karşı çıkmamıştı.
Babamın bana kattığı en güzel şey küçükken göndermekte ısrarcı olduğu piyano kurslarıydı. Lise sona kadar piyano çalmaya devam etmiştim. Kurs eğitmenim artık bana öğretecek bir şeyi olmadığını söylediğinde kursu bırakmıştım.
Arkadaşlarıma kendi kazandığım parayla yemek almak istiyordum. Bu yüzden bir restorant ile akşamları piyano çalmak için anlaştım. Ve bu sadece bir gün sürdü. Restorantın sahibi babamın arkadaşıydı ve babam bunu öğrendiğinde bana yine kızmıştı. Bu piyano ne zaman benim işime yarayacaktı bilmiyordum. Amacımı anladığında yemeğin parasını kendisinin karşılayacağını söyledi. Böyle olmasını istememiştim, babama fazlasıyla sinirliydim. Ve arkadaşlarımı alıp gittiğim et lokantasında epey kabarık bir hesap çıkarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCHLIMAZL • kth ☑︎
Fanfiction"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin... Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında Fırtınalardan geldim sende dinlen...