Solan beyaz gülü vazodan alıp yerine gelirken aldığım gülü bıraktım. Piyanonun tuşlarına parmak uçlarımı değdirerek sakin bir melodi çıkardım. İçimde büyük bir sıkıntı vardı.
İnsanların dikkatini çekerek Taehyung'u onların ortasında bıraktığım için çok pişmandım. Resmen köpekbalıklarına yem olarak atmıştım onu ve yanında beni farketmeleri çok iyi sonuçlar doğurmazdı.Sorunların kaçarak çözümlenmediğini çok iyi öğrenmeme rağmen Taehyung'u dinlemeyip kaçtığım için içim sızlıyordu. Benim yüzümden savunmasız bir şekilde kalabalığın ortasında kalmıştı. Gerçekten çok pişmandım. Ancak o an o kadar sinirlenmiştim ki sonunu düşünememiştim. Taehyung'a güveniyordum. Şimdiye kadar bana her zaman asıl kişiliğini göstermişti, söylemek istediklerini söyleyip kendi gibi davranmıştı. Bu yüzden onun dürüstlüğüne inanıyordum. Benden gizlediği şey ailemin daha önce dağılmasına neden olacaktı belki de. Üzüleceğimi düşünürken haklıydı. Fakat her şekilde üzülecektim zaten. En azından iki kez yıkılmazdık. Önce annemin aldatıldığını sonra babamın bunu defalarca kez yaptığını söylemek, tek seferde defalarca bunu yaptığını söylemekten daha kötüydü.
Göğsümün içindeki sıkıntı balonu aldığım her nefeste daha da büyürken kalbimi yumruklama isteğimi artıracak kadar ağrıtıyordu. Taehyung hakkında ne düşüneceğimi bilmiyordum. Onu öylesine seviyordum ki şimdiye kadar elimde tuttuğum tüm dürüstlük prensimi yıkabilirdim. Çok sürmeden böyle olacağını da biliyordum zaten. Sadece aklımla savaşmayı bırakacağım anı bekliyordum. Daha sonra sürünerek de olsa ona koşacaktım.
Piyanonun sakin melodilerinin arasında duyduğum kapı sesiyle notalarım aksadı, yine de çalmaya devam ettim. Kalbime bir masaj gibi geliyordu dokunuşlarım. Usulca basıyordum tuşlara, parmak uçlarımda... Hüznüm uyansın istemiyordum. Fakat sürekli Taehyung'u düşünürken hiç uyumuyordu bile.
Piyanonun yanındaki koltuğa oturan bedeni hissettiğimde durmadım. Burnuma dolan parfüm Na Yeon kokuyordu. Bu yüzden dönüp bakmama gerek yoktu.
Aradan geçen yarım saatte kaç şarkı değiştirdiğimi bilmiyordum. Zamanla tuşlara basan parmaklarım sertleşmiş ve oldukça yorulmuştum. Na Yeon'un ya da annemin sürekli olarak çaldığım şeyden rahatsız olacaklarını düşünmüyordum. İkisi de bunu seviyordu.
Son notları da parçaya ekleyip ellerimi dizlerimin üzerine bıraktım. Piyanonun başına oturduğumdan beri dik duran omuzlarım çalmayı bıraktığım an düşmüştü.
" Neden böyle oldu bilmiyorum. " dedim. Na Yeon'un koltuğun üzerinde kıpırdanışını duymuştum.
" Taehyung'u kendimden uzaklaştırmak istemiyordum. Sadece biraz hayal kırıklığına uğradım. "Na Yeon'un olanlardan haberi var mıydı, bundan emin değildim. Ancak içimden bir ses bildiğini söylüyordu. Aksi takdirde bu eve bu kadar sessiz girmezdi o.
Na Yeon sol omzumdan çekip ona doğru dönmemi belirtmesine rağmen onu dinlemedim ve hiç hareket etmeden olduğum yerde oturmaya devam ettim. Sabırsızca bir nefes verip " Eminim Taehyung seni düşünmüştür. " dedi.Başımı salladım. Beni düşündüğünü, üzülmemden korktuğunu biliyordum. Ama keşke benim üzüleceğim şeylere yalnız başına karar vermeye çalışmasaydı. Bana söyleyip söylememek konusundaki ikilemini bir şekilde tahmin edebiliyordum. Kendimden sıyrılıp onun yerine fikir yürütmeye çalışırken bu kanıya varmıştım. Muhtemelen arada kalmıştı, belki de söyleyecek fırsatı bir türlü bulamamıştı. Elbette bu biraz düşük bir ihtimal. Çünkü sürekli olarak irtibat halindeydik. Bu nedenle geriye kalan seçenekte karar kılmıştım. Üzülmemi istememişti. Bunun ortaya çıkaracağı sonucu kestirememişti.
Dakikalar içinde kısır bir döngü halinde bunları düşünüyor, en sonunda da ' Hadi ama! Ödeştiniz. " diyordum. Ben de ona bir söz vermiştim destek olacağıma dair. Ancak belki de ihtiyacı olduğu bir anda ondan kaçmıştım. Yine de Taehyung benimle konuşmaya çalışmış, sorunun ne olduğunu anlamak için ısrarcı olmuştu.
Beni dinlemek için uğraşmıştı ve ben konuşmamıştım. Şimdi ise konuşmaya çalışmış ve ben dinlememiştim. Taehyung bugünkü yaptığım şeyi hakketmemiş olabilirdi. Sinirliydim ve şimdi daha çok pişmandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCHLIMAZL • kth ☑︎
Fanfic"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin... Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında Fırtınalardan geldim sende dinlen...