" Do Woon, bak! Bu odayı kız kardeşin alabilir. Eminim çok sevecektir. "
Küçük odanın içinde seke seke gökkuşağı saçarken, Do Woon tüm somurtuk suratıyla ortamın havasını bozuyordu. Kapının pervazında durarak söylediklerime hiç bir tepki vermiyordu." Bak şu yarım kata yatağını koyar, hemen altına bir çalışma masası... " Elimle odanın dört bir yanını işaret ederek konuşurken ondan beklediğim tepki sonunda gelmişti.
" Min Ha Rin! "
" Efendim?" Ona şirin görünmek için melodili bir şekilde cevapladım. Bir insan nasıl kendi iyiliğini düşünen bir arkadaşına bir hafta boyunca küs kalabilir? Do Woon kalıyordu işte." Parayı tekrar ödeyeceğim sana. " bıkkınlıkla gözlerimi kapatıp açtım. Zaten direkt kabul etmeyip bunu ileri süreceğini biliyordum. Ve en başında için rahat edecekse tekrar ödersin, demiştim. hala konuyu uzatıyordu.
" Elbette ödeyeceksin. " Onu rahatlatmak için onayladım. Daha fazla bu konuda konuşmak istemiyordum. Piyano çalmak benim için bir zevkti, para almama bile gerek yoktu ama bunu onlar için yapmıştım." Baksana. " dedim dikkatini üzerimde toplamak için. " Seninki parayı ne yapmış peki? "
Kız kardeşi bir türlü parayı ne yaptığını söylememişti ve en merak ettiğim sorulardan biri buydu.
" Arkadaşları hep kaliteli ve pahalı ayakkabılar giyiyormuş. O da almak istemiş. Ve kira parasıyla bir ayakkabı almış. Ne yapsaymış? Hırsızlık yapsa daha mı iyiymiş? " Sesini inceltip kız kardeşinin genelde kullandığı el hareketlerini taklit ederken boş odada kahkaham yankılandı. Çok komik görünüyordu.Karnımı tutup gülmeye devam ederken Do Woon da bana katıldı. Aramız düzelmiş gibiydi ve bu beni oldukça mutlu etmişti.
" Desene sizin kira ayaklar altında. " dediğimde Do Woon sırtını duvara verip gülmeye devam etti, komik bile değildi neyine gülmüştü ki. Arkadaşlık böyle bir şeydi işte, komik olmasa bile yapılan esprilere hep birlikte gülebiliyordun.Do Woon'un yeni evinden çıkıp Na Yeon ve Ji Soo ile buluşmak için bisikletlerimize bindik. Yol boyunca birbirimize o cins bisiklet zilini çaldık ya da karşılıklı bisikletlere çok fazla yaklaşarak bir diğerimizi korkutmaya çalıştık. Bu bizi oldukça eğlendiriyordu.
Bizim sürekli takıldığımız kafelerden birinde buluşma kararı almıştık. Birlikte en sık gittiğimiz kafe buydu. Kahveleri çok güzeldi ve Na Yeon ile Ji Soo kahve içmeye bayılırdı. Ben kahveden biraz uzak duruyordum. Çünkü kalbimde çarpıntı yapıyordu, kahve ne kadar yumuşak olursa olsun bu değişmiyordu.
" Bize üç buzlu americano, bir tane de süt. " Ji Soo ezbere siparişleri verirken hepimiz başımızı sallayarak onu onaylıyorduk. Sonra neyli istediğimi söylemeyi unuttuğu için ekledim. " Çilekli lütfen. "
Garson masayı terkettiğinde Na Yeon'un heyecanlı bakışları bana dönmüştü.
" Demek, Bay Kang sürekli orada çalmanı istedi huh? " Sonra gözlerini büyütüp bir şeylere anlam vermeye başlıyormuş gibi başını salladı. " Eh, bizim Ha Rin'imizden beklenildiği gibi. "Bay Kang benim gelmemle müşterilerin arttığını, mekanın adının ünlenmeye başladığını söylemiş ve daimi olarak orada piyanist olmamı istemişti. Maaşıma hatırı sayılır da bir artış yapmıştı. Ancak derslerime verdiğim öncelik buna engel olurdu. Çünkü o bir hafta içerisinde bile okul-ev-iş-ev-okul.... zincirinde dolaşıp durduğum için yorulmuştum ve fazla ders çalışamamıştım.
Bunun yanında yaptığım araştırmaya göre restorantın ünlenmesini sağlayan ben değildim. Taehyung'tu. Hayranlar o gece orada olduğunu, fotoğraflarıyla birlikte hayran sayfalarında yayınlamışlardı. Ve fotoğraflardan birinde sırtım da olsa ben de vardım. Taehyung'un gece orada olmasını kendi açımdan düşünecek olursam da üzerinden iki gün geçmesine rağmen kalbim hızlanmaya başlıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/81949713-288-k273956.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCHLIMAZL • kth ☑︎
Fanfic"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin... Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında Fırtınalardan geldim sende dinlen...