17 • Kalp kırıklıklarımdan nefrete sıra kalmıyor.

2.6K 320 33
                                    

Rire dans sa barbe, geçmişte yaşanan bir olayı düşünerek sakal altından gülme anlamını taşıyan Fransız bir sözcüktür. Sakallarım yoktu ama doğum günümü hatırladıkça yatakta bir sağa bir sola yuvarlanarak sürekli olarak sırıtıyordum.

Hediyelerimi başucumda toplamış arada bir dönüp dönüp bakıyordum. Sonra aklıma Taehyung geliyordu, onunla birlikte aklım başımdan gidiyordu.

Milky de yatağın üstüne yayılıp beni taklit ederek yuvarlandığında güldüm ve karnını okşadım sırtüstüne yatmışken. Mırıltılar bırakıyordu gece lambası ve yıldızlardan başka bir aydınlığı olmayan odaya. Milky beni yeni saçlarımla gördüğünde öncelikle biraz gerilemişti. Sonra bacaklarıma yaklaşıp sürtünürken onun bu yeni halimden hoşlandığını anlamıştım.

Sonunda mide bulantısı yüzünden kendimi geriye atarak yatağa uzandım. Bir çocuk gibi sevinçliydim. İlk kez doğum günümü kutlamıştım ve en sevdiklerimin yanındaydım. Bu her şeyi daha güzel bir hale sokuyordu. Ve Taehyung'dan hoşlandığımı farketmiştim. Kalbimde beni iyi hissettiren bir doluluk vardı, sanki yeni misafirini ağırlıyordu.

Saat gece yarısına doğru uzanırken heyecanım yavaş yavaş durulmuştu. Aksi takdirde bu kalbimin temposu ile uyuyabileceğimi sanmıyordum.
Gözlerim usulca kapanırken dudaklarımdaki gülümseme bana umut veriyordu, her şey iyi olacaktı değil mi?

Kahvaltı masasına oturmadan önce laptopumu masaya yerleştirdim. Babamı masada göremediğim için evde olmadığına karar vermiştim. Bu yüzden bugün biraz rahat takılmakta bir sıkıntı görmüyordum. Günün bu saatinde Do Woon'dan gelen mesajı açtım. Chaeyoung'ın bir linki bana göndermesini istediğini yazmıştı. Mesajın altındaki linke tıklarken sütümden bir yudum aldım. Pann sayfasında bir post önüme açıldığında kaşlarım çatılmıştı. Taehyung ile benim bulunduğumuz önceki posta benziyordu.

" Bugün evde kalıp bana yardım et Ha Rin. Her gün dışardasın. " dedi masaya oturmak üzere olan annem. Hipnoz olmuş bir şekilde başımla onaylayıp laptopu biraz daha önüme çektim, annemin görmesi iyi olmayabilirdi.
Sayfayı yavaşça alta kaydırırken yeni resimlerin eklendiğini gördüm. İmza gününden, kütüphaneden ve kampüsün arka kapısından... Ve bunlardan birinde yüzüm açık ve net görünüyordu. Sürekli takip edilmiş olma hissi birdenbire beni huzursuz etmişti. Bir özel hayata bu denli müdahalede bulunmak çılgınca bir ahmaklıktı bana göre.

Kütüphanede dersine adapte olmuş Taehyung'u izlerken çekilmiş olan fotoğrafıma boş boş bakıyordum. Bir başka fotoğrafta ise ben ders çalıştığım sırada Taehyung yüzündeki bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Eğer daha normal şartlar altında olsaydık, çok güzel bir kareydi. Bunu saklayabilirdim. Ama Taehyung bir idoldü ve yorumlardan anladığım üzere fazla normal karşılanmamıştı.

İçimdeki tedirginlik büyüyordu. Taehyung'un haberi var mıydı bundan? Onu ya da grubunu etkiler miydi? Daha dikkatli olmalıydık. Kendimi bir sersem gibi hissediyordum. Onunla birlikte vakit geçirmek için duyularıma engel olamamıştım ve işte şimdi Taehyung bunlarla uğraşmak zorundaydı. Bunun onu hangi zarara uğratabileceğini bilmiyordum ama yorumlar beni korkutuyordu.

" Bu da ne demek? " diye bir kükreme duydum arkamdan. Dalgınlığım ve telaşım babamı farketmemi engellemişti. O her zamanki sigaranın vücudunda bıraktığı berbat koku geliyordu burnuma. Sabahları bu benim midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramazdı. Ancak babam sigaradan vazgeçemeyecek kadar koyu bir tiryakiydi.

Başımı çevirip ona bakmadan önce laptopun kapağını indirdim. Aklım karmakarışık olmuştu ve ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Eğer babam haberi net bir şekilde anlayabildiyse kahvaltıdaki fıstık ezmesine dönebilirdim bu sabah.

SCHLIMAZL • kth ☑︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin