Hayata dair bazı şeyler asla tahmin edilemez oluyordu. Özellikle benim gibi şanssız bir kıza göre... Yine de mutlu olmayı öğrenmiştim zamanla. Hem böyle olmak zorundaydı, değil mi?
Uyandığım zaman aklım ayıldıktan kısa bir süre sonra yeniden uyumak için girişimlerim olurdu. Çünkü uyumak güzeldi, zamanda yolculuğun en ideal yoluydu. Gözlerini kapatıyordun ve sonra açtığında hayatının yedi saat kadar ilerisine gidiyordun.
Uyumaktan vazgeçip yatağıma oturduğumda kumral saçlarımı karıştırırken şunu düşünüyordum, madem yaşamak zorundayım hadi bunu sürünmeden halledelim. Uyumaya devam ettiğim kadar hayatımdan gereksiz dakikalar, saatler kaybedecektim. Ve bu israftan başka bir şey değildi.
Yine böyle bir günde kendimi her zamanki yerimde, okulun bahçesindeki salıncakta buldum. Sonbahar mevsiminin en taze zamanıydı. Hava yumuşak ve bunaltıcı olamayacak kadar tatlı bir sıcaklıktaydı. Bu saatlerde genel itibariyle bomboş olan bu alanda benimsediğim uzun salıncağıma oturmuş sevdiğim bir şarkıyı mırıldanıyordum. Dizlerime koyduğum iki kitabımı elimle sabitlemiş ve başımı salıncağın kalın halatına usulca yaslamıştım.
Uzakta bir yerlerde mavi gökyüzünü seyrediyordum. Bu beni her zaman dinlendirmişti. Güne pozitif başlamamın en önemli rollerini oynuyordu şu dakikalarım. Şarkı söylemeyi severdim, çok fazla... Ve sevdiğim gökyüzünün altında, sevdiğim yerde, sevdiğim bir şeyi yapmak harika hissettiriyordu haliyle.
" Sesin gerçekten güzelmiş. "
Söylediğim şarkıyı sonlandırdıktan saniyeler sonra arkamda duyduğum sesle yerimden sıçrayıp sanki çok dağınık oturuyormuşum gibi toparlanmaya çalışmıştım. Yerden destek alarak parmak uçlarımda yavaşça salladığım salıncağı durdurdum. Başımı arkaya çevirmeye çalıştığımda uzun bir beden kısa adımlarla önüme doğru yürüdü. Buna şaşırmıştım, çünkü dediğim gibi günün bu ilk saatlerinde buralar hep dutluktu. ( asdfgah tenhaydı yazacaktım ama elim buna gitti)Kırmızı şapkası altında kahve gözleri parlıyordu. Siyah saçları alnına dökülürken uzun parmaklarıyla biraz karıştırdı, bu daha çok düzeltmek için yapılan ama bozmakla sonuçlanan bir hareket gibiydi. Hiçbir tepki vermeden sadece onu incelemekle kalmıştım.
Kısa bir süre sonra gözlerini yüzümden kaydırıp yere çevirdi ve sağ elini ensesinde görünen saçlarına attı.
" Ah, sanırım seni rahatsız ettim. " Ardından dudaklarını birbirine bastırdı.Ellerimi kaldırıp iki yana sallarken birkaç kez hayır dedim. Bu hareketimle kitaplarım dizlerimden kayıp yere düşmüştü. Onun gerginliğinin yavaşça dağıldığını görebiliyordum, şapşal hareketlerim onu rahatlatmış olmalıydı. Ufak bir tebessümle tek dizinin üzerine çöküp yere düşen kitaplarımı aldı ve tekrar ayaklandı. Şaşkınlığımı üzerimden atarken bu saçma sahneye son vermek için salıncaktan kalktım ve omzumdan kayan çantamın kollarını düzelttim.
" Teşekkür ederim. " Insanlarla ilişkilerim daima sıcak olmuştu. Şimdilik sadece kısa bir şaşkınlık dalgası sarmıştı beni. Nihayetinde karşımdaki kişiyi birkaç sefer televizyonda görmüştüm, ayrıca çok fazla reklam panosunu süslüyordu.
" Sanırım sizi tanıyorum. " dedim, konuşkan Ha Rin hala içimde bir yerlerde heyecanıma direniyordu anlaşılan. " Yani, sadece yüzünüzü desem daha uygun olur. " diye ekledikten sonra mahçupça gülümsedim.Başını sallayıp elindeki kitapları bana uzattı.
" Ben Kim Taehyung. " evet, bu ismi de anımsıyordum ama kesinlikle o söylemeden bilemezdim. BTS grubundandı, en azından bunu tam olarak biliyordum.
" Ben de Min Ha Rin. "İşte onunla bu şekilde tanışmıştık.
Bir türlü pes etmeyen ben.... Bu da yeni bir hikayeeee.. Yazmadan duramıyorum :((( hadi bana destek olun 😳
👋🏼✋🏼👋🏼✋🏼👋🏼
![](https://img.wattpad.com/cover/81949713-288-k273956.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SCHLIMAZL • kth ☑︎
Fanfic"Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin... Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında Fırtınalardan geldim sende dinlen...