Aşk herkesin yaşayamayacağı kadar özel bir duygu derlerdi. Aşkın varlığına inanmadığım için bu söz bana saçma ve abartı gelirdi. İlk görüşte aşk olmaz, hoşlantıdır o derdim. Sonra ilk görüşte aşık oldum, aşkın varlığına inandım. Beni aşka inandıran ve aşkı iliklerime kadar ispatlayan adamın alnından öpeceğime söz vermiştim, bu benim kendime mührümdü. Yapamadım.
İzin vermeyen ne oydu, ne de ben. Kaderimizdi. Dudaklarına şans eseri bir kaç kere değebilen dudaklarım sızlıyordu. Hayıflanıyordu. Alnına değemediği için, isyankardı.
Bir kere dilediğimce bakamadım ya gözlerine, tutamadım ya ellerini, sarılamadım bir kere, sadece bir kere istemişken bunu, yapamadım işte doya doya, en çokta buna kavurulur içim cayır cayır.
Kaderlerimiz izin vermedi. Şöyle saatlerce oturup izleyemedim yüzünü, durduramıyorsun ki zamanı... Dünya dursun iki dakikalığına, ben gözlerine bakayım, diyemiyorsun ki.
Yaşayamadım aşkımı, ilk aşkımı, ilk yangınımı.
17 yaşım benim, ilk kavgam, ilk direnişim, ilk sevdam, ilk acım, ilk gözyaşım ve en büyük yanlışım.
Yaptığım en büyük hata, engel olamadığım en büyük suç, sevmek suç değil, onu sevmek suç.
Olmayacak bir aşkı kovalayıp durmak suç, suç değil de; bile bile yangına koşmak. Yangından kurtarmak değil de beraber yanmak. Yanmak isteyipte yamamamak...
Her şeyi göze alıp, her şeye sırtımı dönüp gözlerimi kapayarak yanına koşabileceğim adam, güven kırıklıklarımı ellerimi kanatmak pahasına diz çöküp onun için topladığım adam, koşulsuz şartsız sevdiğim o okyanus gözlü siyahın giydiği çocuk, benim kiralık katilim mi? Böyle bir şeyin mümkün olabilir mi?
Her şeyi bir kenara bırakıp, sadece gözlerinde bana bakarken parlayan ışığı hatırlamaya çalıştım. Sadece o ışık için yalınayak koşardım ona, hatırlayamadım. Yumruğumu da dişlerimi sıktığım gibi sıktım ve gözlerimi sımsıkı yumdum. Giray benim kiralık katilim olamazdı!
O bana beni sever gibi bakmıştı, diller yalan söylerdi, bir beden bile yalana koşardı ama gözler asla yalan söylemezdi. O bana öyle bakmıştı, anlamıyorsunuz, geçmişin tozlu raflarına kaldırdığım küçük bir çocuk gibi bakmıştı. Ruhumu görüp kalbimi avuçlarının içine alabilen tek adamdı. Kalbimde ki yangını umursamadan ellerinin arasına alıp sımsıkı tutmuştu. Sıkmadan, gevşetmesen, yanmak pahasına...
Şimdi kalbimi sıkan neydi? Kalbimin bu kadar yanmasına sebep olan neydi? İnanmak istemediğim bir gerçekle yüzleşmiş olmam mıydı?
Ada bir şeyler mırıldandı, ona baktığımda gözleriyle yanında ki komidini gösterdi. Titreyen ellerimi komidinin ilk çekmecesine uzattım ve yavaşça açtım. Bir tane zarf ve bir kaç eşyası oradaydı.
"Zarf mı?" dedim titreyen sesimle. Onaylar gibi sesler çıkardığında, oraya savrulmuş olan zarfı yavaşça ellerimin arasına aldım ve aynı yavaşlıkla yutkundum. Zarfı ellerimin arasında tutarken yaşlı gözlerimle Ada'ya baktım.
"Bu saçmalığa inanmıyorum." Ada dolu gözlerini gözlerimde gezdirdi ve dudak büzdü. "O bana bunu yapmaz." Ada gözlerini yumdu ve ağlamaya başladı. Birden böyle şiddetli ağlaması beni afallatırken, boş bakışlarımı tekrar zarfa diktim. Yavaşça zarfı yırttım ve açtım. Gördüğüm fotoğrafla gözlerim hızla açılırken, görüntüler bir bir gözlerimin önüne geldi. Beni kaçıran ve beni döven adamla Giray gülerek birbirilerine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN SEN TONU
ChickLitDar ve derin vadilerde sürtünerek büyüse de yara almayan ruhum, Gözlerinde okyanus barındıran adamın karanlığında boğuldu. Karanlığı, ruhunun en ücra köşelerine hapsetmiş genç adam, Geçmişinden gelip kalbine esen sert rüzgarla, kaybolduğu karanlıkta...