Not: Çok özür dilerim arkadaşlar, bölümü baya bir geciktirdim. Sınava hazırlandığım için her zaman yazma fırsatı bulamıyorum. Her boş vaktimde elimden geldiğince yazıyorum. İnşallah beğenirsiniz bölümü :) Hepinize iyi okumalarr :) Ve yorumlarınızı bekliyoruum.
''Ezra?'' diye mırıldandım titreyen sesimle. Bu daha çok kendime sorduğum bir soruydu. Gerçekten karşımda duran Ezra mıydı? Yoksa hayal falan mı görüyordum. Ada'nın anlamayan bakışlarını yüzümde gezdirdiğini fark ettim. Ezra, dolu gözleriyle bana bakıyordu.
''Duru,'' dedi bana doğru adımlarken. Benim gözümden bir damla düştüğünde adımlarını hızlandırdı ve bana sarılmak için kollarını açtı. Sağ elimi kaldırdım ve onu durdurdum.
''Sen,'' dedim ve gözyaşımı sert bir şekilde sildim. ''Ne cesaretle?'' diye fısıldadım mavi gözlerine bakarken.
''Biliyorum. Hakkımda çok yanlış düşünüyorsun. Ama sana her şeyi anlatacağım.'' dediğinde dolu gözlerimin aksine keyfisizce gülümsedim.
''Sen bana neyi açıklayabilirsin?'' O kadar çaresiz bir durumun içindeydim ki... Karşımda, çocukluğum dikiliyordu. Her zaman yanımda olan, ağladığımda beni sarıp sarmalayan kız, karşımda çaresiz gözlerini gözlerimde gezdiriyordu. O kadar zordu ki benim için, karşımda dururken ona sarılamamak. Yutkunamıyordum bile. Yutkunamamıştım bile.
''Duru ne olur-''
''Ben senden nefret ederken çok mutluyum.'' dedim nefes almadan. Gözleri hayal kırıklığıyla bana bakmaya başladı. Yüzünde çaresizliğin derin izlerini görebiliyordum.
''Ben senin çocukluğunum, Duru.'' Acıyla gülümsedim. Gözlerinden bir damla daha düştü.''Yanlış.'' dedim gülümseye devam ederken, ''Sen benim en büyük hayal kırıklığımsın. Ve orası çok dolu. O yüzden seni tanıyamıyorum. Sahi, kimdin sen?'' Gözlerini Ada'ya çevirdi ve ona bir süre baktıktan sonra tekrar gözlerini bana dikti.
''Yalnız konuşalım, Duru ne olur.''
''Sana bir şey sordum!'' diye bağırdım ve onu omuzlarından ittim. Şaşkınlıkla bana baktı ve daha şiddetli ağlamaya başladı. Elinin tersiyle ağzını kapattı ve başını iki yana salladı. Onu bu kadar acı içinde görmek, benim canımı yakıyordu. Onun acı çekmesini isterken, şuan o acısını ondan almak istiyordum. ''Kimsin sen? En yakın arkadaşım mı? Yoksa...'' dediğimde aniden bana baktı ve başını iki yana salladı. ''Aşık olduğum adama aşık olup onu benden alan mı!''
''Yeter!'' diye bağırdığında daha çok gülümsedim. ''Yeter, lütfen.'' dedi sesini alçaltarak. ''Çınar seni hiç sevmedi, Duru! O seni hiç sevmedi.'' Elimi aniden kaldırdığımda gözlerini şokla açtı. Elim havada öylece durdum. Ben ne yapıyordum böyle? Hemen elimi aşağıya indirdim ve iki adım geriledim.
''Keşke seni hiç tanımasaydım! Aşkın için çocukluğunu paramparça ettin sen! Bencilin tekisin. Senden tiksiniyorum.'' dedim tükürür gibi. Sonra arkamı döndüm ve hızla oradan ayrıldım. Ada bana yaklaştı ve benimle hiç temas etmeden yanımda yürümeye başladı. Onunla ayrılacağımız yere kadar sessizce yürüdük.
''Duru,'' diye mırıldandı ellerini bana uzatarak. Ben bir süre ellerine baktığımda, gözleriyle ellerini işaret etti ve şefkatle gülümsedi. Ellerimi ellerinin arasına kaydırdığımda sımsıkı tuttu. ''Ben senin hayal kırıklığın olmam.'' dedi gözlerim içine bakarken. Göz yaşım tekrar yanaklarımdan süzülünce yutkundum ve başımı salladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/44716327-288-k433905.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN SEN TONU
Chick-LitDar ve derin vadilerde sürtünerek büyüse de yara almayan ruhum, Gözlerinde okyanus barındıran adamın karanlığında boğuldu. Karanlığı, ruhunun en ücra köşelerine hapsetmiş genç adam, Geçmişinden gelip kalbine esen sert rüzgarla, kaybolduğu karanlıkta...