Not: Evet arkadaşlarrr :) Normalde bu hafta bölüm gelmeyecekti ama sabah sürpriz bir şekilde bilgisayarıma kavuştum ve doğum günümün şerefine bir bölüm yazdım. Aceleye geldiği için güzelliğinden şüpheliyiiim :) Ama yorumlarınızı bekliyoruum :) İyi okumalaarr.
Siyah bir renk olarak bilinir ama aslında siyah renk yoktur. Siyah, bir renk değil renksizliktir. Hüznü, yalnızlığı, sıkıntıları ve endişeleri hatırlatarak karamsarlığı arttırıcı etkiler gösterebilir. Kimi toplumlarda ölümü çağrıştırdığı için siyah, genellikle matemin rengi olarak bilinir. Siyah aynı zamanda kötülüğün en büyük sembolüdür. Benim kötü tarafımın sembolü de, siyahın giydiği çocuk. Onun odası siyahlarla kaplı. Tek beyaz olan duvarları. Onun odası, onun kalbi ve kalbinin içinde tek beyaz benim duvarlarım.
''Giray?'' Şuan bulunduğum durumu anlamaya çalışıyordum. Giray odaya girdi ve yine sanki burada ben yokmuşum gibi yatağına uzanarak gözlerini kapattı. ''Sana diyorum.'' dedim dişlerimi sıkarken.
''He.'' Sinirden kafayı tırlatabilirdim. Yada tam şuan gözleri kapalıyken onu boğabilirdim.
''Açıklama bekliyorum.'' dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. Ama bu biraz korkakça bir birleştirişti.
''Bekle.'' Hızlıca yanına gittim ve boşta olan yastığı yüzüne indirdim. Aniden gözlerini açtı ve bileğimden tutup beni üstüne çekti. Sonra beni altına alarak yatakla arasına iyice sıkıştırdı. ''Sen bela mısın?'' Gözlerim istemsizce dudaklarına kaydı. Sonra tavana baktım ve derin bir nefes aldım.
''Kalk üstümden ve bana neden burada olduğumu açıkla.'' Vücudunu bana daha çok bastırdığında iyice kızardım.
''Hayır.'' Ellerimle onu ittirmeye çalıştım ama tek hamlede iki elimi de tuttu ve yatağa yasladı.
''Bıraksana.''
''Hayır.''
''Lan bırak.'' Sanki düğmesine basılmış gibi iki dudağımın arasında üst dudağını yerleştirdi ve alt dudağımı sertçe ısırdı. Kanadığına yemin edebilirdim. Dudaklarını benden ayırdığında ağzıma kan tadı geldi. Şaşkın bir şekilde ona bakmaya başladım. ''Lan ne yapıyorsun sen.'' Bir kere aynı şeyi uyguladı ama bu daha sertti. Zaten kanayan dudağımı daha çok ısırınca acıdan inledim. Şuan biz öpüşmüş olmuyorduk değil mi? Ah! Kızarma Duru. İnlememle benden ayırıldı. Yüzüme oldukça yakın olan yüzüne bakmaya başladım. Saçları alnına dökülmüş, okyanuslarını gözlerime dikmiş, dolgun dudaklarıyla beni öp der gibi bana bakıyordu. Sahi biz daha demin öpüşmüş mü sayılıyorduk?
Ah! Duru saçmalama.
Neden?
Tek düşündüğün bu mu gerçekten? Adam dudağını kanattı kızım! Titre.
Ah sağol.
Beynimle kalbim arasında ki tartışma sona erdiğinde dudaklarımı konuşmak için araladım ama Giray benden önce davrandı.
''Lan demeye devam et, her dediğinde aynı şeyi tekrarlayacağım.''
''Ya sen ne çeşit bir manyaksın! İnsene üstümden.'' Çarpık ve sinir bozucu gülüşünü takındığında yavaşça delirmeye başladım. ''İmdat!'' Eliyle ağzımı kapattı.
''Ben yalnız yaşıyorum. Seni kimse duyamaz.'' dedi ve derin bir nefes aldı, ''Seninle ilk karşılaştığımız yerde buldum seni. Ölmemen için evime getirdim.'' Salak salak gülmeye başladım. Ve dudaklarımda ki elini çektim. Baş parmağına kan bulaştığını görünce ne kadar hastalıklı olduğunu fark ettim. Hoşuma gitmiş miydi cidden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN SEN TONU
Romanzi rosa / ChickLitDar ve derin vadilerde sürtünerek büyüse de yara almayan ruhum, Gözlerinde okyanus barındıran adamın karanlığında boğuldu. Karanlığı, ruhunun en ücra köşelerine hapsetmiş genç adam, Geçmişinden gelip kalbine esen sert rüzgarla, kaybolduğu karanlıkta...