''Duru kalk artık, kahvaltın geldi.'' Gözlerimi istemeye istemeye annemin 100. seslenişinden sonra açtım. ''Okula geç kalacaksın.'' Ah okul! Hiç gitmesem de olur. Geç kalmak kimin umurunda? ''Duru bir daha Duru demeyeceğim.''
''Kalktım anne.'' Gözlerimi devirdim ve yüzümü yıkadıktan sonra okul kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Kumral saçlarımı yandan örgü yaptım. İşte sadelik, en bir sevdiğim. Çantamı sırtıma alarak mutfağa doğru ilerledim.
''Neden aşağıda yemiyoruz?''
''Otel yemeklerine para vermek istemeyiz Duru. Simitle ve peynirle doymaya alışacağız.'' Omuz silktim ve sıcak kahvemi alarak masaya oturdum. Ben zaten hep zengin değilmişiz gibi yaşadığım için parasızlık benim için sıkıntı değildi. Simidimi yedikten sonra annemle beraber odadan çıktık. Arabaya bindiğimizde annem iki saattir kıvranarak söyleyemediği şeyi sonunda söyledi.
''Arabayı satabiliriz Duru.''
''Fark etmez.''
''Ciddi misin?'' Sesi şaşkınlık kokuyordu.
''Hiç olmadığım kadar.'' Gülümsedim ve elimi elinin üstüne koydum. ''Gidebilir miyiz?'' Başını salladı ve arabayı çalıştırdı. Aslında okula gitmekten biraz korkuyordum. 300 lirayı vermemem 12 lerle sorun yaşayacağımın göstergesiydi. 300 lira için çektiğim korkuya hayranım. Sadece onlara her istediklerinin olmayacağını göstermeye çalışmıştım. Zaten parayı vermek için artık çok geçti. Ne ben geri adım atardım nede o çocuk benden intikamını almadan rahatlamazdı. Arabanın durmasıyla anneme gülümsedim ve okula doğru ilerlemeye başladım. Okulun girişinin yanında ki duvara yaslanmış şekilde duran o 4 çocuğu gördüm. Sarp beni gördüğünde yeşil gözlerini yanındakilere çevirerek bir şeyler söyledi ve güldü. Diğerleri de ona eşlik etti. Renkli gözlü olan sigarasının dumanını içine çekti ve dolgun dudaklarından dışarıya üfledi. Sonra yere atıp ayağıyla ezdi ve yenisini çıkardı.
''Sert.'' Mavi göze olan bakışlarımı gelen sese çevirdim. Dünkü sarıyı 32 dişiyle sırıtırken görünce gözlerimi devirdim.
''Hım?'' Yapmacık bir şekilde gülümsedim. Bana doğru yaklaştı.
''Kabul ediyorsun yani, sert olduğunu.''
''Evet.''
''Seni onlardan kim koruyacak.'' Gözlerimi siyah dörtlüye çevirdim ve onlara dil çıkararak sarıya döndüm.
''Korunmaya ihtiyacım yok.''
''Seni ben korurum.''
''İstemez .''
''Giray'la bir problemim var. Yanlış anlaşılmak istemem.''
''Giray hangisi?'' dedim gözlerimi dörtlüye çevirerek.
''Sigarası elinden düşmeyen.''
''Umurumda değil, intikamını benim üstümden alamazsın.''
''Sadece sevgilim gibi davranacaksın.''
''Saçmalık. Rahat bırak beni.'' Yanından ayrılmak için harekete geçmişken kolumu tutan elleri bunu engelledi. Gözlerime biraz baktıktan sonra başımı tuttu ve dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Ne olduğunu anlayamadan gözlerimi kocaman açtım ve ellerimi onu itmek için göğsüne koydum. Hissetmiş olacak ki başımda olan elini belime koydu ve beni daha çok kendine çekti. Kalbimin bu derece hızlı ve sesli atmasına anlam veremiyordum. Umuyorum ki sesini duymuyordur. Dudaklarını yavaşça dudaklarımdan ayırdı ve bir süre şaşkınlıkla bakıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN SEN TONU
ChickLitDar ve derin vadilerde sürtünerek büyüse de yara almayan ruhum, Gözlerinde okyanus barındıran adamın karanlığında boğuldu. Karanlığı, ruhunun en ücra köşelerine hapsetmiş genç adam, Geçmişinden gelip kalbine esen sert rüzgarla, kaybolduğu karanlıkta...