"Ne düşünüyorsun Aysal?" Dediğinde kafamı eğerek ellerime baktım.
"Artık düşünemiyorum. Sanki ruhuma ipler bağlanmış ve birisi beni yönetiyor. Hissediyorum bir şeyleri ama hiçbir şey yapamıyorum. Bazen yaşadıklarım bile gerçek değilmiş gibi oluyor. Bazense.."
"Halüsinasyon mu görüyorsun Aysal?" Dediğinde Esin, kafamı kaldırdım. Elimi enseme koyarak gözlerimi yumdum.
"Halüsinasyondan fazlası. Orada biliyorum, görüyorum, dokunuyorum. Ama bir anda yok oluyor, bende yok oluyorum." Dediğimde boğazıma bir yumru oturmuştu.
"Koray'ı görmüştüm Esin. Çatıda ben, ben düşüyordum o beni her zaman yaptığı gibi kurtardı. Ben ona dokundum oradaydı. Ve sonra bayıldım bir şey beni içine çekiyormuş gibi hissettim. Ya da ruhumun bedenimden çıktığını. Uyandığımda yoktu." Hızlıca cümleleri sıraladığımda yorularak derin bir nefes aldım. "Yok olmuştu bir toz bulutu gibi. Ama ardında ne toz bırakmıştı ne de kendisini."
"Peki ne düşünüyorsun Aysal." Dediğinde gözlerimi açarak gülümsedim.
"Bugüne kadar," Garip çıkan sesimi düzeltmek için hafifçe öksürdüm. "bugüne kadar bu konu üzerinde hiçbir şey düşünmemiştim ben. Sonra.."
"Bir tane daha mı gördün." Dediğinde kafamı sallayarak ona baktım. Yüzümdeki gülümseme solmuştu.
"Evet ve bana ne için yaşadığımı hatırlattı. Sanırım artık bir yaşama amacım var Esin." Tekrar gülümsedim. "Sözümü tutmamın zamanı geldi."
"Ne yapacaksın?"
"Bugüne kadar o içimdeki hisse bir isim koyamamıştım. Ne olduğunu bilmiyordum. Artık biliyorum ve beni yönetmesine izin vereceğim." Diyerek ayağa kalktım. Sırtım Esin'ye dönükken, duyamayacağı bir şekilde fısıldadım.
"İntikamımı alacağım..." Arkamdan dediklerini umursamadan odadan çıktım. Hastaneden de çıkarak kapının önünde beni bekleyen taksiye atladım. Bindiğim gibi araba hareket ederken taksici dikiz aynasından bana bakarak nereye gitmek istediğimi sormuştu. Cebimden dün yazdığım kağıdı çıkararak ona uzattım. Ardından kafamı sağa çevirerek camı açtım her an sanki nefesim kesilecekmiş de bir daha nefes alamayacakmışım gibiydim. Derin bir nefes çektim içime. Geldiğimizi belirten taksiciye baktığımda bana kısa bir zaman gibi gelmiş olsa da taksimetre tam tersini söylüyordu. Ücretini vererek arabadan indim. Karşımdaki malikaneye bakarken burukça gülümsedim. Zenginlikleri benden daha mı önemli olmuştu? Ne olduğunu anlamadan iki adam kollarımdan tutup beni oraya doğru sürüklerken kalbim ağzımda atsa da istediğim şeye zor yoldan da olsa ulaşmıştım.
"Bırakın beni." Aniden dediğimi yaparak beni bıraktıklarında dizlerimin üzerine düşmüştüm. Ağzımdan ufak bir çığlık çıkarken karşımda ki adamın beni izlediğini hissedebiliyordum. Yerden kalkmadan kafamı kaldırarak yukarıya baktım. Önüme gelen saçı üfleyerek fotoğraflardan tanıdığım adamın yüzüne baktım. Yüzümü gördükten sonra yüzünde ki o pis sırıtış yerini başka bir şeye bırakmıştı. Şaşkınlık..
"Alya?" Diyerek gözlerini bir saniye bile gözlerimden ayırmadan adamlarına çıkmalarını işaret edişini izledim. Bir şey hissetmem gerekiyor muydu ona karşı? gerçekten bilmiyordum. Sevgi? Özlem? Kafamı iki yana sallayarak ayağa kalktım. Hayal kırıklığı? Bana doğru bir adım attığında ben de geriye doğru bir adım atmıştım.
"Kızım?" Diyerek bana doğru bir adım daha attığında bu sefer yerimden kıpırdamayarak yapabildiğim en dik duruşu sergiledim. Burada Aysal Sargın değildim. Burada Alya Deren'dim. Ve ben artık kafamda öldürdüğüm o küçük kızdım. O küçük kızı öldürdüğüm gün saklanmayı bırakmıştı.