7. BÖLÜM | S

171 125 5
                                    

Gözlerimi kapatarak güneşin yüzümü ısıtmasını hissettim.

Gözlerimi açarak yağmur damlalarının tenime işlemesini hissettim.

Sayamadığım kadar gün, yaşayamadığım kadar haftalar geçti.

Hatırladığım kadar unutmak istedim. Nefes aldığım kadar ölmek, özlediğim kadar yaşamak...

Yapraklar ağaçlardan bir bir düşerken yere, kar beyazlığıyla dünyanın kötülüğünü örterken, güneş cehennem sıcaklığıyla kavururken, öldüm diyerek yaşadım.

Acı bir fren sesi duyan kulaklarım isyan ederken, annemin ölüm anını tekrar tekrar yaşadım. İnsan kokusunu hatırlamadığı kişiyi özler miydi? Tanımadığı kişiyi? Belki de tanıyıp hatırlanmaya değecek biri olmayan kişiyi? Sanırım ben özlemiştim. Ya da onun yanımda olmadığını bildiren, içimdeki boşluğun dolu olmasına hasrettim. O boşluk, her zaman oradaydı belki ama ben neyi hissettiğimi, neden hissettiğimi yeni yeni öğreniyordum. Yeni yeni hatırlıyordum. Kolumda bir güç hissedince karşı kaldırımda bulmuştum kendimi. Bu benim düşüncelerimle boğuşmama çok kısa bir süre ara vermeme neden olduğu için algılaya bilmiştim. O an sadece bedenen buradaydım sanki. Beynim sadece yaşadığımı belirten acıları gönderiyordu. Kafamda bir sürü düşünce dönüp duruyor sadece birkaçına yetişmeme izin veriyorlardı. Düşüncelerim bile benim ne istediğimi, hissettiğimi umursamazken neden yaşıyordum? 

Arabaların ses kirliliği kulaklarımda yankılanmaya başlarken kendime geliyordum. Afallamış bir şekilde etrafa bakarken karşımda benim gibi oturan Beren'i yeni fark ediyordum. Kaldırımda oturuyorduk. Ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu, çıkamıyordu. Oysa ki o kadar cümlem vardı ki söyleyemediğim, boğazımda düğümlenen. Yutkunmamı bile engelleyen...

Gözlerimden yaşlar düşmek için çabalarken ben sadece kendimi sıkıyordum. Neden bilmiyorum, oturduğum kaldırımda hiç susmadan saatlerce ağlamak istiyordum. O an Beren'le göz göze gelince fark ettim ki, bunun ne kaldırımla alakası vardı ne havayla ne de benle. Bazen bir insan size tek bir bakışıyla bunu yapabiliyordu.  Bir zamanlar size yakın gelen gözler şimdi herkesten daha çok yabancı çünkü. İşte o gözleri, o gözleri beni ağlatmaya yetecek güçte gibiydi. Ama ben yine de karşımdaki kıza tekrar bakarak sarılmak istedim. Kollarım ihanetini düşünerek kalkmıyordu. Bu istek bana ait değildi. Bu istek, Beren'in tanıştığı, gülüştüğü kıza aitti. Eski bana aitti. Aysal'a aitti. Beynim sürekli bana eskiyi hatırlatırken hatırlamadığım günlerin acısını çıkartıyordum. Yavaş yavaş yok ederek... 

Oturduğum yatakta bir ileri bir geri sallanarak düşünüyordum. Beynimdeki sesler asla susmak bilmiyordu. Saçlarımı çekiştiriyordum, Susmuyorlardı. Kulaklarımı tıkıyordum, susmuyorlardı.

Sanırım deliriyordum.

Karşıma geçerek ellerimi tutan Beren'e baktım. Ona bakarken neden hiçbir şey hissetmiyordum? Saçlarımı kulağımın arkasına itelerken yüzüme şefkatle bakıyordu.

"Aysal'ım, birtanem." Diyerek başlarken sözüne, gülümsedim. Günler, haftalar sonra ilk defa. Gülümsediğim de çıkan gamzeme dokununca aniden ellerini geriye itmiştim.

"Dokunma.. dokunma bana." Diyerek tekrarladığım kelimeler beynimdeki seslerle karışıyordu. Kulaklarımı kapatarak yatakta cenin pozisyonu aldım. Gözlerimi sımsıkı kapattım bir daha açmak istemezcesine. Nefes almayı bile unuttum. O kadar çok ses duyuyordum ki canım acıyordu. Oğuz'un sesini seçebildim kendi sesimi bile duyamazken. Beni avutmak için birkaç cümle sarf ediyordu, değmeyeceğini bilmeden. "Oğuz söyle sussunlar Oğuz canım acıyor. Sussunlar." Yanımda olduğunu saçlarımı okşamasından hissedebiliyordum. Dediği şeyleri bile seçemiyordum, diğer seslere karışıp yok oluyorlardı sanki.

AlAyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin