9

4.5K 182 9
                                        

Clarke tam zamanında geldi. Lexa gösterişli arabayı görünce garip hissetti, kıyafetlerinden pişman olmuştu. Lexa'nın yalnızca dergilerde gördüğü restoranlardan birine gittiler. Clarke'ı kızlardan birisi karşıladı.

"Evet Bayan Griffin, masa hazırlandı. İki kişilikti değil mi?" Kız Lexa'yı garip bakışlarla süzdü. Lexa da gözlerini devirdi.

"Evet, lütfen."

Tüm duvarın camdan olduğu yerde, iki kişilik masaya yerleştiler. Şehrin manzarası çok güzeldi. Clarke kıza teşekkür etti ve menüyü aldı.

Lexa menüye baktı ama hiçbir şey anlamadı. Konuştuğu dilde bile değildi!

"Ne istersin?" diye sordu Clarke, gülümseyerek.

Lexa karşısındaki kızın güzelliğiyle büyülenmişti. Siyah bir elbise giymiş, saçlarını dalgalı bırakmış ve tam kararında bir makyaj yapmıştı. Pembe dudakları, restoranın ışıkları ve parlatıcının da etkisiyle parlıyor, özenle yapılmış göz makyajından sıyrılan mavi gözleri onu hipnozuna alıyordu. Lexa onu öpmek istiyordu, hem de çok fena.

"Bilmem ki, ne önerirsin?"

Clarke ona yardımcı oldu, memnuniyetle.

"Afedersiniz, bir şişe kırmızı Bordeaux, hanımefendi için steak tartare ve Magret de Canard alabilir miyim? Teşekkürler." Clarke menüleri iade edip tüm dikkatini Lexa'ya verdi.

"Burası çok güzel Clarke ama biraz daha basit bir yere gidebilirdik."

"Buranın yemeklerini çok seviyorum ama bir dahakine nereye istersen oraya gideriz." Clarke gülümsedi ve elini Lexa'nın elinin üzerine koydu. "Mutlu olmanı istiyorum."

"Mutluyum, Clarke."

İki kız hayalleri ve amaçlarından, hayatlarından konuştu. Lexa şaşırdığını inkar edemezdi, Clarke anlayışlı, kibar ve hassas bir kızdı. Çevresini, insanları önemsiyordu. Onu tanımadan önceki önyargıları birer birer yıkılmıştı. Clarke'ın duyarlılığını zenginliği engelleyemiyordu.

"Bazen insanlar anne-babanın yolundan gitmen hakkında çok baskı yapabiliyor. Herkes babamın izinden gitmem gerektiğini düşünüyordu. Babam Ark'ta hükümet için yüksek teknolojili silahlar geliştiriyordu ama bir laboratuvar kazasında onu kaybettik."

"Bekle, baban Jake Griffin mi?" Lexa Clarke'ın boştaki elini hafifçe sıktı.

"Evet. Tanıyor muydun?"

Lexa dünyanın ne denli küçük olduğunu düşündü.

"Tamam, şimdi tek bir şeyi duymak istiyorum. Babam müşterin filan değildi, değil mi?" Clarke'ın beti benzi atmıştı.

"Aa, hayır, hayır. Tabii ki hayır. İş arkadaşlarından biri. Daha fazla bilgi veremem." Kulübün kurallarından biriydi, müşteri kimlikleri açık edilmezdi.

"Sorun yok. Neyse, konuya devam ediyorum. Ben de insanlara yardım etmek istiyordum, bu yüzden tıp fakültesini seçtim. Annem de başarılı bir cerrah olduğu için üzerimde değişik bir baskı var. Yani, onun kadar iyi olamayacağım konusunda."

"Sen çok zeki ve beceriklisin. Daha iyi olacağından kuşkum yok." Lexa içki şişesini eline aldı ve bardağına doldurdu. "Boş zamanlarında... seni çizim yaparken görmüştüm. Gerçekten yeteneklisin."

"Sadece bir hobi. Aslında sanat okuluna gitmek isterdim ama beklentiler işte. Bence sen dans okuluna gitmelisin."

Lexa alaycı şekilde kıkırdadı. Özellikle ya da Clarke'ı incitmek için yapmamıştı, bu hayal ona çok uzak geliyordu. "Clarke, şuanki okulumun parasını zor ödüyorum. Dans okuluna nasıl gideceğim?"

"Şansını denemek isteyeceğini düşündüm. Bildiğim bazı ins-"

"Olmaz." Lexa kestirip attı ve sakinleşmek için derin bir nefes aldı. "Üzgünüm, Clarke. Yardım etmek istediğini biliyorum ama olmaz."

"Seni incitmek istemedim, özür dilerim."

Lexa Clarke'ın yardım etmek istemesini anlıyordu. Sarışın kızı kendisi yapan şey oydu. Clarke onun için elinden geleni yapıyordu, ona daha fazla yük olmak istemiyor, birlikteliklerinden maddi bir karşılık almak istemiyordu.

Daha az tehlikeli konulardan konuştuktan sonra yemeklerini bitirdiler.

Tatlıdan sonra Clarke hesabı platinum kredi kartıyla ödedi ve Lexa'ya arabasına kadar eşlik etti. Onu eve bırakmak için üsteledi, otobüsle dönmesini istemiyordu. Lexa'nın tariflerine uydu ve dansçı kızın evine doğru sürdü.

Lexa evinden utanmadığını söylese yalan söylemiş olurdu. Kenar bir mahallede oturuyorlardı ve Clarke'ı buraya getirip getirmemekte kararsız kalmıştı. En azından hiçbir iğrenme belirtisi göstermemişti.

Clarke apartmanın önüne park etti, motoru kapattı. Hemen Lexa'nın olduğu tarafa geçip gülümseyerek kapısını açtı. Ellerini onunkiyle birleştirdi, iki kız yukarı kata doğru çıktı. Dairenin kapısının önünde durdular. Lexa kilidi açtıktan sonra Clarke'a döndü.

"Bu akşam için teşekkür ederim, Clarke. Çok güzeldi."

"Ben teşekkür ederim çünkü çok keyif aldım. Seninle olmayı seviyorum, Lexa." Clarke saf saf gülümsüyordu.

"Ben de."

Lexa Clarke'ın yüzünü kavradı ve onu öptü. Clarke onu kapıya yapıştırdı, karşılık hemen gelmişti. Öpüşme tutkulu hale gelmiş, Clarke Lexa'nın sırtında elini özgürce gezdirirken Lexa onu öpebildiği kadar sert öpmüştü. Sonrasında Clarke'ın boynuna ulaştı ve öpücükler bırakmaya başladı. Clarke sesli şekilde nefes almış ve kafasını eğmişti, amacı dansçı kıza istediğini vermekti. Ona sağlayabildiği en iyi imkanı sağladı.

Lexa cenneti tattığı dudaklara döndü. Clarke bacağını esmer kızın bacaklarının arasına bastırdı ve zevkten inlemesine sebep oldu.

Ve birden kapı açıldı.

"Siktir!"

İki kız ahşap parkeli zemine düştü. Clarke Lexa'nın üzerindeydi, ne olduğunu anlamak için kafasını kaldırdığında bir bıçakla karşılaştı.

"Ayağa kalk."

Clarke bedenini Lexa'nınkinden ayırıp yavaşça ayağa kalktı, elleri havadaydı.

"Tamam, sakin ol."

"Anya, bıçağı bırak." Lexa emreden tonundaydı.

Anya gözlerini kısarak Lexa'ya baktı ve sert bakışlarını Clarke'a yöneltti.

"Burada işin yok, kız kardeşimi rahat bırak!" Anya gürledi.

"Sanırım buna kendisi karar verebilir!" Clarke boğazındaki bıçağı umursamamıştı. Geri çekilmedi ve diğer kadının gözlerine baktı. "Ona önem veriyorum, Anya. O istemeden bir yere gitmem."

Lexa aralarına girdi ve Anya'yı sarışın kızdan uzağa fırlattı. "Ona saldırırsan bana saldırırsın."

Anya dişlerini sıktı ve kafasını salladı. Küçük apartmanın içerisinde kayboldu.

Lexa Clarke'a döndü. "Özür dilerim, Anya biraz... Her neyse. Bir daha böyle bir şey olmayacak. Benimleyken güvendesin, söz veriyorum." Parmak uçlarıyla kızın çenesini okşadı. "İyi geceler, Clarke."

"İyi geceler, Lexa." Clarke Lexa'nın yanağını gülümseyerek öptü ve evine döndü.

Lexa derin bir nefes aldı, olanların hala gerçek olduğuna inanmıyordu. Olimpos'tan bir tanrıça, gökyüzünün prensesi, bir ölümlüyü seçmişti, yeryüzünden bir insanı.

Aklı başından gitmişti, rüyada gibiydi ya da bir alternatif evrende.

Artık yalnız değildi.

Ama rüyadan er geç uyanılırdı, öyle değil mi?

haftanın hangi günü yeni bölümler gelsin?
bu arada acısını çıkarttım mı? :)

stripper (girlxgirl clexa au)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin