Kaç saat olmuştu, sadece tanrı biliyordu. Yağmur durulmuş, hava açmıştı. Lexa ve Clarke küçük yatakta, battaniyelerin altında sarmaş dolaş uyuyorlardı. Yorulmuş olmaları sürpriz değildi ama ömür boyu böyle yorulabilirlerdi. Gece yarısı Clarke uyandı, susamıştı, Lexa ona sıkıca sarılmış biçimdeydi ve onu uyandırmadan yavaşça yataktan çıktı. Yatağın köşesine oturdu ve yatağın diğer tarafında yatan kıza baktı.
Lexa uyurken büyüleyiciydi -ne zaman değildi ki-, uyurken Clarke'ın tarafına döndü. Clarke sırtındaki dövmenin hakkını verecek kadar inceleme fırsatını ilk kez bulmuştu. Fakat başka bir şey dikkatini çekti, yara izleri. Gözlerini kıstı ve daha dikkatli baktı. Bıçak ve kurşun izlerine benzettiği yaralar görüyordu, omzunda, sırtında... Clarke annesinin bahsettiği sabıka kaydını düşündü ve Lexa'nın anlattığı kavgayı.
Başından neler geçtiğini merak ediyordu. Korkmuyor, kötü bir şey hissetmiyordu, bu kadın ona öylesine dokunmuştu ki sevgiden başka bir şeyi hissetmesi imkansızdı. Ona karşı narin davransa da bazen içindeki kurdun kıvılcımlarını gözlerinde görebiliyordu, boynunu ısırdığında veya tırnaklarını sırtına geçirdiğinde...
Clarke parmaklarının üzerinde yürüyerek, sessizce mutfağa girdi. Parkeler gıcırdamıştı ama Lexa'nın uykusu derindi. İç çamaşırlarını bulup giydikten sonra Lexa'dan aldığı tişörtü üzerine geçirdi. Buzdolabından sürahiyi çıkardı ve kendine bir bardak su koydu.
Tahta sandalyeye oturup suyu içmeye başladı. "Siktir." Clarke hala inanamıyordu, her şey nasıl bu kadar hızlı gelişebilmişti? Kız arkadaşına karşı hissettiği sadece hoşlanma duygusu değildi, sadece onu önemsemek değildi, ona deli gibi, sırılsıklam aşıktı. Mount Weather'ın bir numaralı striptizcisine.
"Siktir."
***
Öğleden sonra bulutlar gökyüzünü kaplamıştı. Rüzgar hafiften üşütse de bu hissi seviyordu. Clarke kampüsün yanındaki bir restorantta Raven ve Octavia'yla yemek yiyordu. Haftasonu için planlarından konuşuyorlardı ama Clarke odaklanamıyordu. Aklı Lexa'nın anılarıyla boğuşuyor, her an onu düşünüyordu. Tenine dokunuşunu, dudaklarının bedeninde gezişini, öpüşlerinin onu yakmasını...
"Dropship'e gidelim bence. Buralardaki en iyi gece kulübü orası." Raven öneride bulundu.
"Evet, VIP kısmı güzelmiş. Takılırız bizimkilerle." Octavia içeceğinden bir yudum aldı, gözleri Clarke'ın üzerindeydi.
"Tamam öyleyse, yarın 9'da?" dedi Clarke.
"Olur. Birlikte mi gidelim?" Raven patates kızartmasını yiyordu, Clarke'ın dünyadan koptuğunu görünce ellerini arkadaşının yüzüne tutup salladı. "Heey!"
"Şimdi anladım." Octavia kaşlarıyla striptizci kızı işaret etti. Masaya gelip üç kızı selamladı.
"Hey." Lexa gözlüklerini takıyordu, koltuğunun altında bir kitap vardı. Büyük ihtimalle kampüse gidiyordu.
"Hey." Clarke gülümsedi, onu görür görmez yanakları pembeleşmişti. Masadan kalkıp Lexa'yı bir köşeye çekti, özel konuşmak istiyordu.
"Yarın bir kulübe gidecekmişiz, benimle gelir misin?"
"Çalışmam biterse gelirim, evet." Lexa hafifçe gülümsedi.
"Güzel, tamam. Beni almak için hazır olduğunda yazarsın o zaman." Clarke liseli aşıklar gibi davranıp eli ayağına dolaşırken Raven gözlerini deviriyordu.
"Tabii. Görüşürüz." Lexa masadaki kızlara el salladı ve uzaklaştı.
Clarke masaya döndü ve en büyük gülümsemesiyle sandalyeye oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stripper (girlxgirl clexa au)
Fiksi PenggemarClarke yutkundu. Büyülenmişti. Ne kadar derin olduğunu bilmediği yeşil gözlere baktı. Ellerini Lexa'nın karın kaslarına doğrulttu. "Dokunmak yok, zengin kız. " 29.06.2016 - Wattpad'deki ilk Türkçe Clexa kitabıdır. Alternate universe (paralel evren)...