Yediğim tokatın etkisiyle gözümden bir damla yaş süzüldü yanağıma olduğum yerde çaresizce beklerken babam yerdeki sevgilisinin yanına eğilmiş canının acıyıp acımadığını soruyordu. Sabahtan beri onu beklemiştim ve birazcık sevgi istemiştim sadece çok azıcık. Suratıma bakmadan o kadının elinden tutup uzaklaştı yanımdan ellerimle gözlerimden akan ve sonu olmayan yaşlarımı gizlemeye çalışarak odama çıktım. Yatağıma uzanıp bir süre tavanı izledim kendi kendime konuşup acımı unutmaya çalıştım . Olmuyordu ne kadar başka şeylerle meşgul olmaya çalışsamda yapamıyordum . Son çare biraz hava almaktı.
Yeterince sıradan bir şekilde şiş gözlerle kimseye görünmeden çıktım okuldan telefonumun sesini kapatıp bir taksiye atladım. Şöföre taksiyi sahile çekmesini isteyip yolu izlemeye başladım . Bir süre sonra taksi durunca sahile geldiğimizi anladım . Parayı ödeyip aşağı indim . Yürürken yol kenarında pamuk şekerci vardı canım istedi ve aldım bir tane . Bir yere oturup ağzıma attığım parçanın erirken dilimde bıraktığı hisse odaklandım gözlerimi kapatıp küçükken babamın bana pamuk şeker alıp beni mutlu ettiği zamanları hatırladım. Hayat ne kadar ilginçti değil mi küçükken beni bir pamuk şeker ile kendine aşık eden adam şimdi bir gökyüzü kadar uzaktı bana .
Lale
" Kızım Alya yok diyorum sana " diye bağırıyordum Ireme içimdeki ona bir şey olduysa cümlesi boğazımda bir düğüm olarak kalırken irem ayağa kalkarak masanın üstünde duran telefonu aldı eline . Bir kaç denemeden sonra telefonu umutsuzca aşağı kaydırarak kafa salladı . Kendime hakim olamayıp ağlamaya başladım . Bu kadar kısa zamanda en yakın arkadaşım olan bir insanı kaybedemezdim küçükken annem ve babamı kaybettiğim gibi onuda elimden kaçıramazdım.
Bir süre sonra odaya Sude girdi yanıma oturup "hadi gidiyoruz" dedi. Üstümde ne olduğunu umursamadan dışarıya koştum . İrem yanımıza yetiştiğinde "tek başımıza olamaz birilerinden yardım almamız gerekiyor" dedi. Kafa sallayıp" Tamam mira ve Güneşide çağırın " dedim. Sude kafasını olumsuz anlamda yavaş yavaş salladı " yetmez bu şehir içinde kim bilir nerede ?" Ne demek istediğini anlıyordum son çare sarellilerdi bizim kızlara haber versek hepsi kargaşa yapar okulu karıştırır bu da işimizi zorlaştırırdı. Telefononumu elime alıp Bora yı aradım tek çalışt açtı üst seviye bir gevşeklikle "Buyrun leydim" dedi. Buna sadece göz devirdim. "Bora yardım et " deyince bir de ağlamaklı bir ses tonuyla endişelendiğinı anlamıştım . Birden ciddileşip "ne oldu?" Diye sordu. Ona her şey anlatıp bir buluşacağımız yerin adresini verdim.
Dakikalar sonra hepimiz toplanmıştık onlar her zamanki cool tavırlarıyla elleri ceplerinde bize gelirken Sude sessizce "Beyinsiz kas yığınları " dedi. Ardından İrem de ona katılarak " Egolu öküzler " diye devam etti . Benim gibi kızarmış gözlerine bakarken hafif cimcirdim sırası değil anlamında. Hemen anladılar ve sustular . Hesi yanımıza vardıklarında Çınar bizi süzüp "Berbat görünüyorsunuz" dedi. İrem çınara doğru hamle yapınca kapşonundan tutup onu kndine doğru çektim .
"Sırası değil Alyayı bulmamız gerek " herkes bir ciddiyete büründü guruplara ayrılıparamaya başladık. Dar bir sokağa girdiğimizde Bora nın kolunu sıktım . Güldüğünü tahmin ediyordum ama bir süre sonra çığlık sesi duyunca bana sarılan o olmuştu. Birden ne yaptığını anlayıo geri çekilmesini beklerken kolunun altına alıp daha da yanaştırdı beni kendine ve " ölmenizi istemem doğrusu" diyerek sıcak bir gülümseme doldurdu suratını .
Alya
Oturduğum yerden kaç saattir kalkmadığımı hatırlamıyordum elimdeki pamuk şeker çubuğunu küçükken babamla oynadığımız pericilik oyununda yaptığım gibi havaya kaldırdım ve yerdeki taşa dönüp hem sallayıp hemde konuşmaya başladım. "Ey prensim gel ve al beni burdan " deyip salak salak gülmeye başladım. Taşın ayağımın ucuna kadar yuvarlanma sesini duyunca kafamı kaldırıp etrafa baktım ve tadammm kahverengiler "Buyrun hanım efendi beni mi çağırmıştınız ?" Diyerek yanıma oturdu. Sadece güldüm .
Bir süre sessizce denizi izledikten sonra "Ne oldu? " diye bir soru yöneltti bana . Cevap vermek istemedim o da bunu anlamış olacak ki fazla zorlamadı sadece telefonunu çıkartıp bir mesaj yazdı ve hafif bir dans müziği açarak tam önümde durdu . "Benimle dans etmek istermisiniz güzel bayan" dedi nazik bir tavırla elimi elinin üstüne koyarak ayağa kalktım ve kollarımı boynuna dolayıp hafifce sallanmaya başladık. Müzik bittiğinde biz hala dans ediyorduk gelen geçen insanlar ise bize dik dik bakıp vallaha mallar diye söyleniyordu ama herkes o kaldırımı yürümek için kullanıyorken biz dans ediyorduk farklıydık ve hayatım boyunca farklı olmak ilk kez bu kadar hoşuma gitmişti. Lalenin sesini duyunca kollarımı yağızın boynundan çekip ona doğru koşmaya başladım . Sarıldı bana sımsıkı hemde babamın beni hiç bir zaman sarmadığı gibi onun arkasından irem ve sude de sardı kollarını bendenime onların babamdan daha değerli olduğunu şimdi anlamıştım . Beni bıraktıklarında sonunda rahat bir nefes alabilmiştim. Sarellilere de teşekkürlerimi susunup bu günlük prensim olan yağıza da ayrıca teşekkür ettim . kızlarla lunaparka gitme kararı aldığımızda onlar da "Bizde kaçırmayız " diyerek pesimize takılmışlardı.
Dönme dolapa bindiğimizde sude kusacak gibi olduğu için fazla duramadık. Korku tüneli çarpışan arabalar vs. En son gondola binmek istedim ama kimseyi razı edmedim bu yüzden erkeklerle binmek zorunda kalmıştım . Bir yanıma yağız bir yanıma çınar oturmuştu ama onları yanıma oturduğuna tabiki pişman ettim . Gondoldan indiğinizde çağtayın kolu mosmor Yağızın elleri ise ful tırnak iziydi banasöylenerek aşağı inerken gondolun basamağına ayağım takıldı ve yerle küçük bir öpüşme yaşarken bu sefer yağız ve çınar bana intak için hunharca gülüyorlardı. Artık saat geç olurken eve dönme kararı aldık. Takside basımı cama yasladım ve babamdan daha değerli olan arkadaşlarımı düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Okullar M.İ.
Romanzi rosa / ChickLitHepsinin acıyan bir kalpleri vardı kendine göre . Pansumanları başka bir kalp ile birleşmekti. -Arda" Bak bu ikinci elleyişin niyeti bozcam Bora!" -Çınar "Kafanda halay çeken patatesin olmak istiyorum irem " -Bora" Artık evlenmemiz lazım ben namu...