Gökçe günün koşturmacasının ardından yatağa zor atmıştı kendisini. Ayaklarının altı resmen zonkluyordu. Güniz'in eziyet kotası bugün tavan yapmıştı resmen. Bütün evi neredeyse kırklamışlardı Suzan ile birlikte. Bu tarz işlere alışık olmayan vücudu içinde bulunduğu duruma resmen isyan ediyordu. Ama başka çaresi yoktu. Bu onun çilesiydi ve maalesef iki sene bu duruma mahkûmdu. Derin bir oh çekerek gözlerini yumdu. Yorgunluktan anıda uyuyacağını zannederken gözlerini kapadığı an bunun imkânsız olduğunu anladı. Geçen gün banka ile yaptığı konuşma olanca gerçekliği ile aklındaydı. Az öncekinin aksine bu sefer oflayarak doğruldu yattığı yerden. Hayatın zorluğu ilk defa bu kadar ağır geliyordu. Allahtan Boğaç artık onu zorlamıyordu. Bütün bunların üstüne bir de onun saçmalıkları ile uğraşacak gücü yoktu. Yeterince batağa saplanmasına neden olmuştu zaten. Günün yorgunluğunu unutarak ayağa kalktı. Odada volta atarken ağrıyan ayaklarının farkında bile değildi. Boşa koyuyor dolmuyor, doluya koyuyor almıyordu. Tam manası ile bir açmazdaydı ve bu durumu açacak bir anahtarı yoktu.
Emir ertesi gün gözlerini açtığında bir önce ki güne göre çok daha iyiydi. Ama hala gerçek gücüne sahip değildi. Normalde bu halde işe gidebilecek bir durumdaydı ama gitmek istemiyordu. Evde kalmak ve Gökçe'nin elinden o çayı yeniden içmek istiyordu.
Banyoda ki hareketlenmeden Güniz'in çıkmak üzere olduğunu anladı ve yatağa iyice gömülerek gözlerini yumdu. Bu yaptığından nefret etse de Güniz'in çenesini çekemeyecekti. Güniz'in kendinden önce ağır parfümü doldurdu odayı. Burnunun tıkalı olmasına rağmen parfümü ciğerlerinin her hücresinde hissediyordu. Güniz'in ayak sesleri yatağın kenarında kısa bir süre duraksadıktan sonra yoluna devam etti. Kapının kapandığını duyması ile sıkı sıkı kapattığı gözlerini açtı. Genzini yakan parfüm kokusunu uzaklaştırmak için elini havada gelişi güzel salladı. Eskiden umurumda olmayan detayları fark ediyor olmaktan ciddi anlamda rahatsızdı. Gökçe'nin gidişinin ardından ördüğü duvarların onun yeniden gelmesi ile birlikte sallandığı gerçeğini kabul etmesi gerekiyordu. Yataktan kalkarken dönen başına aldırmadan banyoya yöneldi. Aynada ki aksi ne kadar berbat bir halde olduğunu kanıtlarken nitelikteydi. Gözlerinin altı çökmüştü ve iki günlük sakalı ile berduşlara benziyordu. Uzun bir duşun ardından yeniden eskisi gibi güçlü hissediyordu ve tıraş olup sakallarından kurtulduğunda ise az da olsa daha sağlıklı görünmeye başladı. Guruldama başlayan midesi ile birlikte ne kadar acıktığının farkına vardı.
Güniz kurulduğu sofranın başından masanın üzerindeki kahvaltılıklara burun kıvırarak bakıyordu. Masa da bir kuş sütü eksikti ama bu bile onu tatmin etmeye yetmiyordu. Her şeye tepeden bakan tavrı ile evdekileri canından bezdirmişti. Gökçe daha evlenmeden bu kadar tepeden bakan Güniz'in evlendikten sonra neler yapacağını ciddi anlamda düşünüyordu. Emir'in evliliğini bu kabulleniş hali içinin acımasına neden oldu. Onu ve Güniz'i ne kadar da çabuk kabullenmişti böyle. Hoş kabullenmese ne olacaktı. Buraya geldiğinden beri her gece onların aynı odaya çekilmesini izlemek zoruna değil miydi? Düşüncelerini bir kenara koyarak kızarttığı ekmekleri tabağa koydu. Salonun kapısına vardığında merdivenlerin başında dikilen Emir ile göz göze geldi. Saçlarının ıslaklığından duştan yeni çıktığı belli oluyordu. Ayrıca tıraş olmuştu ve düne göre daha sağlıklı görünüyordu. Üzerinde ki eşofmanlardan bugün de işe gitmeyeceğini anladı. Gökçe içten içe sevindi bu duruma. Daha iyi görünse de iki günde tam manası ile iyileşmesi mümkün değildi. Bakışlarını ondan çekerek salona girdi.
"Nihayet geldiğiniz Gökçe hanım?" dedi iğneleyici sesi ile. Gökçe dişlerini sıkarak ekmekleri masaya koydu. Güniz'in yüzünde ki ifadenin değişmesinden Emir'in odaya girdiğini anladı. Bu kadın resmen bukalemun gibiydi binbir tane yüzü vardı. Emirin yanında tam manası ile melekleri oynarken onun olmadığı her yerde tam bir şeytandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensiz Geçen Yıllar
RomanceAradan geçen yıllar kalpteki yangınları dindirebilir mi? Ya da kalp kırıklıkları zamanla kendini onarabilir mi? Bir kadın onca acıyı çekmesine karşın dimdik durabilir mi ayakta? Ya da bir adam kadının ihaneti karşısında hem sevgisini hem de nefret...