Akan suyun altında öylece dikiliyorlardı. Emir'in dudakları hala Gökçe'nin boynundaydı. Dudaklarına değen ıslaklığın sadece su olamadığını da biliyordu.
"Ağlama" diye fısıldadı. Hastalığı yüzünden her anlamda zayıftı şuan. Gökçe'ye her türlü acı çektiren kendisiyken onun acı çekmesini,üzülmesini istemiyordu. Yarın daha güçlü olduğunda böyle hissetmeyeceğini de biliyordu çünkü kendini tanıyordu. İçinde ki kor hala sönmemişti ve Gökçe'yi her gördüğünde daha da harlanıyordu.
Gökçe de onun ikileminin farkındaydı ve bu duruma dayanamıyordu.
"Rahat bırak artık beni! İstediğin her şeyi yapıyorum daha ne istiyorsun anlamıyorum ki!"
"Yetmiyor anlıyor musun? Yaptığım hiçbir şey yetmiyor. İçim soğumuyor Allahın cezası!"
Su akmaya devam ediyor her ikisi de hala öylece dikiliyordu. Adamın nefretinin boyutları Gökçe'yi kahrediyordu. Bunun asla bitmeyeceğini de biliyordu. En çok da onun gözünde adi bir hırsız olmayı kaldıramıyordu. Kendini bunun öyle olmadığına inandırmaya çalışıyor ama başarılı olamıyordu.
"Önünde iki sene var soğutursun içini"
Gökçe'nin vurdumduymazlığı Emir'i daha da deli ediyordu. Bütün hıncını almak istercesine uzandı Gökçe'nin koluna. O kadar gözleri kararmıştı ki Gökçe'nin acı dolu yüzünü fark etmedi bile.
"Ne iki senesinden bahsediyorsun sen! Nefes aldığım sürece yanacak o acı. Anlıyor musun beni. Seni asla affetmeyeceğim"
Haykırırcasına çıkan sesi giderek fısıltıya dönmüştü. Ona verdiği her acı kendisine geri dönüyordu. Ona karşı zayıftı ve biliyordu ki bu savaşta kaybeden eninde sonunda kendisi olacaktı.
Gökçe derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Emir'in ne hissettiğini zaten biliyordu ama kendisine bu işkenceyi yapmasına izin vermeyecekti.
"Ne mutlu ki hislerimiz karşılıklı. Şimdi çekil önümden yapacak işlerim var benim"
Emir'i ardında bırakarak banyodan çıktı. Odasına girip üzerinde ki ıslak kıyafetlerden kurtuldu. Çok sinirliydi ve bir türlü sakinleşemiyordu. Üzerinde sadece iç çamaşırlarıyla deli gibi dolanıyordu ki kapı çalınmadan sinirli bir şekilde açıldı. Gökçe gelenin Emir olduğunu adı gibi biliyordu. Yatağın üzerinde ki yastığı aldığı gibi kapıya fırlattı.
"S...tir olup git buradan"
Emir odaya uzlaşmak için gelmişti ama Göke'nin ağzından çıkan küfür tepesinin atmasına neden olmuştu.
"Düzgün konuş benimle. O nasıl bir üslup" dedi sıkılı dişlerinin arasından.
Gökçe çıplaklığının bile farkında değildi.
"Çık odamdan" dedi daha sakin bir tonla. Emir de o an fark etti Gökçe'nin çıplaklığını. Kanı anında tutuşurken vücudunda ki zonklama dayanılır gibi değildi. Yatağın üzerindeki örtüyü hışımla çekerek Gökçe'ye fırlattı.
"Çeki düzen ver kendine" dedi hırlarcasına. "Kendini bu şekilde sergilemen hiçbir şeyi değiştirmeyecek"
Gökçe zaten dayanma sınırını aşmıştı ve resmen Emir'in üzerine saldırdı. Emir böyle bir atak beklese de Gökçe'nin kontrolsüz gücüne hazırlıklı değildi. Gökçe'yi belinden yakalayarak kollarının arkasında kalmasını sağladı ama bu arada yüzüne aldığı tırnak darbelerinden kaçmayı başaramamıştı. Gökçe sıkı sıkıya bağlı olduğuna aldırmadan çırpınmaya devam ediyordu ve bu durum Emir'in dengesini ciddi manada zorluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensiz Geçen Yıllar
RomanceAradan geçen yıllar kalpteki yangınları dindirebilir mi? Ya da kalp kırıklıkları zamanla kendini onarabilir mi? Bir kadın onca acıyı çekmesine karşın dimdik durabilir mi ayakta? Ya da bir adam kadının ihaneti karşısında hem sevgisini hem de nefret...