Acı ve işkence dolu günler böylece başlamıştı Gökçe için. Gündüzleri Güniz yetmezmiş gibi Rukiye ile de uğraşmak zorunda kalıyordu. Akşamları ise Emir ile ciddi anlamda sinir savaşı veriyorlardı. Gökçe zaman için de onu yok saymayı başarmıştı. Artık baktığı yeri görmez bir haldeydi ve bu durumun farkında olan Emir sinirden deliriyordu. Gökçe bunu bile göremeyecek kadar bakmıyordu Emir'e. Aralarında geçen son konuşmanın ardından bir daha yüz yüze gelmemişler ve konuşmamışlardı. Ama ertesi gün Güniz'in yüzünde ki zafer dolu gülümseme içini en çok yakan şey olmuştu.
Emir ve Güniz'i her akşam odalarına çekilirken izlemek ise işkencelerin en büyüğüydü. Buna bu kadar takılıyor oluşunu da kaldıramıyordu ama içinin zehir gibi yanmasını engelleyemiyordu. Ertesi gün Emir'in yanında çalışmaya başlayalı tam bir hafta olacaktı ve yarın izin günüydü. Mutfakta akşam yemeği için hazırlıklar yaparken bir yandan da bunu düşünüyordu. Aralarında geçen en son konuşmada haykırdıkları hala kulaklarındaydı. En çok da izin günlerinde kendisine Arif'in bekçilik edecek olması kafasına takılıyordu.
"Emir bey geldi , her şey hazır mı?"
Gökçe cevap vermeden işine devam ederken Suzan "Hazır" diyerek yanıtladı kadını. Ama Rukiye'nin pes etmeye niyeti yoktu.
"Ne o Külkedisi? Sen cevap vermeye tenezzül etmiyor musun?"
Suzan ve Gökçe göz göze geldi kısa bir an. İkisi de gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Her gün sıradanlaşan bir diyalogdu bu artık. Rukiye'nin kendisini herkesten üstün gören tavrı Gökçe için bu evde ki tek eğlence kaynağıydı. Hele ki o gittikten sonra Suzan'ın Rukiye taklidi gerçek anlamda güldüğü tek şeydi.
"Elbette değil. Sadece bunları yetiştirmeye çalışıyorum" dedi elinde ki börekleri tepsiye dizerken.
Rukiye de ne yaparsa yapsın Gökçe den istediği gibi tepkiler alamayacağının farkındaydı. Gökçe'nin herkese kafa tutan tavrı sinirlerini bozsa da içten içe onu kıskanmaktan kendini alamıyordu. Güniz Hanımın her anından büyük keyif alarak anlattıkları sayesinde Gökçe'nin geçmişte ki konumunu biliyordu. Ama sanki bütün olanları o yaşamamış gibi dimdik duran Gökçe'nin tavrı kafasını karıştırıyordu. Hele ki Emir Beyi tamamen yok sayan o bakışları...
Güniz hanım bir çok şeyin farkında olmayabilirdi ama Rukiye gayet net bir şekilde olanları görüyordu. Güniz bütün önlemleri Gökçe üzerinden alma yolunu tercih etmişti ve kızı bir an olsun göz hapsinden ayırmıyordu ama Rukiye'ye kalırsa mercek altına alınması gereken kişi Emir bey den başkası değildi. Rukiye bazen derin bir bakış yakalıyordu Emir Bey'in gözlerinde. Takılıp kalıyordu Gökçe'ye...Belki kendisi bile farkında değildi bunun ama Rukiye onun gözlerinde ki özlemin farkındaydı. En çok merak ettiği şey ise bunu Güniz hanımın ne zaman göreceğiydi...
"Elinizi çabuk tutun"
Rukiye mutfaktan çıkınca iki kadın da derin bir nefes aldı.
"Gitti çok şükür"
"Boş ver sen onu. Hadi masayı hazırlayalım"
Salona girdiğinde ortalık son derece sakindi. Ne Güniz vardı ne de Emir. Hızlı bir şekilde masanın üzerindeki gereksiz şeyleri kaldırdı. Bu kadar para ve ihtişam içinde yüzerken bu evin nasıl bu kadar zevksiz döşediğini alamaya çalışıyordu. Dekorasyon tamamen fiyaskoydu. Sanki her şey ne kadar zengin olduklarını milletin gözüne sokmak için bizzat seçilmiş gibiydi ki bunun kimin fikri olduğu son derece açıktı. Anlamadığı Emir'in bu görgüsüzlüğe nasıl tahammül ettiğiydi.
"Masa neden hazır değil hala?"
Gökçe kendini işine ve aklında ki düşüncelere o kadar kaptırmıştı ki Güniz'in sesi ile hazırlıksız yakalandı. Korku ile yerinden sıçrarken elinde ki keskin bıçağın etine batmasını engelleyemedi. Elinden akan kan beyaz örtüyü kırmızıya boyarken Güniz çıldırmanın eşiğine gelmişti adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensiz Geçen Yıllar
RomanceAradan geçen yıllar kalpteki yangınları dindirebilir mi? Ya da kalp kırıklıkları zamanla kendini onarabilir mi? Bir kadın onca acıyı çekmesine karşın dimdik durabilir mi ayakta? Ya da bir adam kadının ihaneti karşısında hem sevgisini hem de nefret...