Yaratıklar bizi korkutsada , toz olup atmosfere karıştıklarında bile içimizde bir ürperti olmadı. Perseus onlar toz olduğunda gökyüzüne baktı. Kuşlar ters yöne uçuyorlardı. Kolumu tutup beni suyun dışına çıkardı ''Kaçmalıyız çabuk ol , Lilith ilk defa kaleden ayrılıyor!'' kaşlarımı çattım , ve inanılmaz özgüvenime kapılıp '' Az önce onu yendik , neden kaçıyoruz ki!!'' hızlı adımlarla ilerlerken aynı anda mantıklı cevaplar vererek , bilgisinin gölgesinde beni hapsediyordu. '' Onu yenmedik ,ondan kaçtık ve lilith ten korkmuyoruz , fakat lilith in nasıl geleceğini bilmiyoruz'' ben bu cevaptan sonra sorularım olsada sormadım , ve hızla devam ettik . ''Peki nereye gidiyoruz ?'' O sırada mavi gözlerinde bir parıldama gördüm ''Kutsal tapınağa , Lilith in giremediği tek yer'' ikimizde birbirimize gülümsedik. Cebimden şeytan taşını çıkardım , el ele tutuştuktan sonra bir dalga sonucu , gümüş taşlardan oluşan bir köprünün önündeydik. Köprüye adım adım ilerlerken köprü birden çökmeye başladı. Arkamızdan bize yaklaşırken ben koşacaktım fakat Perseus beni tutup sımsıkı sardı. ''Ne yapıyorsun!!'' dedim ve aşağıya doğru düşmeye başladım , aşağıda akan şiddetli nehirin içinden sivrilen sarkıtlara varmadan birden başka bir dalga ile , bir bahçede bulduk kendimizi. Üzerimiz baştan aşağıya siyah giyinmiştik. İlk başta kendime sonrada , Perseus a baktım , ''Şimdi soracaksın neden böyle . Oradan düşerken bir geçit var, ancak kötü kalpliysen , o sarkıtlara düşersin. Orada hiçbir güç işe yaramaz , Bu yüzden Lilith buraya giremez. '' hafiften sırıttım ve ayağa kalkıp , tapınağın kapısından içeriye girdim. İçeride birsürü insan vardı ve aynı kalıptan çıkmış gibi simsiyah giyinmişti. En öndeki , adam ''Duygusuzluğun tek kaybolduğu yer olan , Semerve Tapınağına hoşgeldiniz... bize kendinizi tanıtmayın , çünkü sizi tanıyoruz hepimiz bu günü bekliyoruk bunun için hazırlık yapıyorduk.'' Perseus bunu çabuk kabullenmişti , fakat benim şaşkınlığımı gizleyemediğim bir olaydı. Adam sözüne devam etti '' Yüce Masumiyet Tanrıçasının kızı Erica , seni bu tapınağa gelip bizi onurlandırdığın için sana bu yüzüğü taktim etmek istiyorum. '' yüzüğün üzerinde sadece 6 işareti vardı.
...
İçeride , otururken her hareketimizi izleyen insanlar biraz rahatsız ediciydi. Perseus önüne koyulan yemekleri yerken ben bir lokma bile zor almıştım. Sonra sessizliği bozan tekrar ben oldum ''Biz neyi bekliyoruz sorabilirmiyim?'' hepsi aynı anda duvarda duran gösterişli büyük , saati gösterdi , onlara geri döndüm başımı hafifçe yana yatırıp kaşlarımı kaldırdım.''Bu alevin saati , büyük olan küçük olanı hep kovalar , ve ne zaman büyük olan küçüğü yakalarsa , Alev bizi görmeye gelir ''
-Ya gelmezse ?
-Gelir , asla gelmemezlik yapmadı.
Peki dercesine başımı salladım ve dirseğimle Perseus u dürttüm. Elindeki çatalı bırakıp bileğinin tersiyle ağzını sildi. Bir süre sonra saatten yüksek bir ses yankılandı ve etrafında toplandığımız halkada bir köz parladı , ardından yavaşça diğer közler parlamaya başladı ve en sonunda hepsi tamamlandı. Alev yükselip bir anda bir insan bedeninin şeklini aldı. İlk başta alevler kendini çekti , sonra korlar. Karşımda yaşlı ve dinç bir adam duruyordu ve ağzından şu kelimeler döküldü.
''Sonunda gelebildin!!'' herkez bu cümlede başını eğdi , ben ise onun kırılgan göz bebeklerinde kendimi görüyordum. Yüzündeki çizgilerde yaşamın sırrı saklı olan Alev denen adam , sesini salonda dağıttı '''Herkes çıksın beni onlarla yalnız bırakın , sonra gelir kutsanma ayinini yaparız'' oda saniyeler içinde boşaldı ve alev halkanın içerisinden bizimle konuştu. ''Sen dünyayı bir uçuruma sürükledin ve ancak sen durdurabilirsin''
-Nasıl olabilir bu , Kronos önceki savaşta bile tanrılar tarafından zar zor hapsedildi.
-Erica senin bir özelliğin var , tam önünde durduğu halde bunu görmüyorsun...Dikkat et , hiçbir kitapta annenden bahsetmez çünkü senin annen çoğu hikayelerde bahsedilen Kayıp Tanrıça , çok büyük kudretli bir tanrıçanın kızısın sen , senin masum kalbinin önünde diz çöktüremeyeceği hiçbir şey yok.
-Benim kimseyi diz çöktürme gibi bir niyetim yok çünkü , bundan 3 ay öncesine kadar tanrıçanın kızı olduğumu bile bilmiyordum. Tek isteğim Kronos u tekrardan hapsedip eski hayatıma dönmek.
-Bu büyük bir yanlış , senin amacın bu olmamalı ve sen kronostan kurtulsan bile eski Erica olamazsın. Çünkü ...- dedi ve parmağından çıkan minik kıvılcımı kalbimin hizasında bana yolladı. Kıvılcım bir toz olunca gülümsedi ''Çünkü aklında zarar vermek istemediğin iki insan var '' yanaklarımın kızardığını hissettim bunların kim olduğunu biliyordu. ''Birisi Prens Hans , diğeri ise Perseus bu iki kişi senin için tam bir köprü kurmuş sen köprünün yıkık tarafında olmak onları ise sağlam tarafında tutmak istiyorsun...'' Perseus suskunluğunu bozacak gibi oldu ama , durdu mavi gözlerinde güven ışığını gördüğümde dünyalar benim oldu. Ona bakarak Aleve dedimki ''Herşeyden çok ...''
![](https://img.wattpad.com/cover/66168210-288-k229957.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇANIN KIZI (DEGISTIRILIYOR)
FantasyFANTASTİK #2 Bir insanin döktüğü her gözyaşı , bir mutluluğun bitmesi demekti. Sakın ve köle gibi yaşadığım hayatı bir ışık değiştirdi. Ormanda duyduğum tek bir haber beni benden uzaklaştırdı. TANRIÇA SERİSİ 1.KİTAP