Alev zihnimde paslanan bir melodiyi tekrar canlandırmıştı. Alev zamanını doldurup yok olduğunda , herkes benimle ne konuştuğunu öğrenmek için gözümün içine bakıyordu. Bunu onlara söyleyecektim saklayacak herhangi bir şeyim olmadığını biliyorlardı...Söylediğimde benimle gurur duyarcasına baktılar.
.....
Akşam yemeğinden sonra , beni simsiyah bir kapıdan geçirdiler ve orada muhteşem parlak siyah bir kumaş duruyordu direk ona yöneldim ve elimi hafifçe ona sürdüm. Beni bu odaya sokan ela gözlü adama bakıp ''Bu kumaş...ne işe yarıyor?'' gözlerini bilgi dolu bir bakışla çevirdi ve bütün perdeleri kapattı , kapanır kapanmaz içerideki şamdanlar yandı. Yanıma gelip usulca elimdeki örtüyü aldı ve karşıma geçti. ''Yüce alev seni buraya getirmemizi istedi , burası geçit odası ve bu örtü herkezi , herşeyi görebilirsin '' tek taşımı kaldırıp sırıttım ''Annen ve diğer tanrılar hariç '' diye vurguladı örtüye elimi uzattım ''Bekle , ilk başta kimi görmek istersin diye sordu '' Mantığımla yüreğim arasında tahtadan bir köprü kurmam gerekti ben bu köprüde mantığıma yaklaşmak zorunda kaldım. Ve bu mantıkla verdiğim cevap ''Kronos kesinlikle kronos onu görmeliyim'' ismini duyunca birden duraksadı , tereddüt ederek , kumaşı elime uzattı ve sonunda ellerimin arasında duran siyah parlak kumaş avuçlarımın içinde duruyordu. Gözlerini kumaşla benim aramda gezdirdi ve arkama geçti. Gözlerimi kapatıp kumaşı üzerine örttüm ve ela gözlü adam sımsıkı kumaşı bağlayınca , hafiften beyin damarlarımda bir hareket hissettim. Ve sonra tok sesiyle ''Gözlerini aç''komutunu verdi. Gözlerimi açtım... ve tamda o anda damarlarımda delice akan kanı ilk defa bu kadar iyi hissedebildim, kalp atışlarımın ritminde şarkı bile söyleyebilirdim. Sonunda uçsuz bucaksız bir koridorun içinden geçip kemiklerden yapılmış bir kapıdan içeriye girdiğimde yerde bir sürü insan cesedi gördüm , gözlerimi şaşkınlık dolu bir ifadeyle açtım ve arkamdan birilerinin girdiğini duydum. Arkamı dönünce , bu beni hem şaşkınlığa uğratıp hemde adını koyamadığım bir hisle başbaşa bırakan bir görüntü ile karşı karşıyaydım. Her ne kadar onlar beni görmesede. Aresin bedeni , hatırladığımdan biraz farklı bir şekilde karşımda duruyordu. Yüzü çatlamış ve kireç gibi bembeyaz, gözlerinin altı mosmor ve dişleri bir trolün dişlerinden farksızdı sarı ve çürümüş. Kolunu benden tarafa doğrultup arkamda duran yatağı gösterdiğinde kolunun arka kısmındaki etin , çürüyüp yok olduğunu ve kemiklerini gördüğümde ellerimle ağzımı kapatıp dolan gözlerimden yaşın akmasını engelledim. Derin bir nefes aldım. Ve o zayıf bedeniyle bana doğru yürüyüp içimden geçtiğinde bende gittiği yöne doğru kendimi çevirdim. Yatağın hemen yanında olan pencerenin perdesini kapatıp yastığın altındaki kolyeyi alıp yere koydu. Ve içinden çıkan dumandan , bir insan bedeni şekillendi. Görüntüsü tamamlandığında , kendimi tutamadım ve gözyaşlarımın kendini bırakmasına izin verdim.
Aralanmış dudaklarımın kenarından inen gözyaşları aralıklı ve sessiz hıçkırıklara dönüştü. Çünkü karşımda duran , Prens Hansın ta kendisiydi. Bunun anlamı , Kronos beni daha fazla incitmek için , tüm sevdiklerime teker teker zarar vererek beni zayıf kılmaya çalışıyordu. Sesi prensin kendi sesiydi fakat , iğneleyici vurgular ve bakışları tamamen farklıydı. ''Evet Lucian , bişeyler öğrenebildinmi?
-Birçok şey öğrendim efendim , Erica 2 .boyuta büyük bir ordu kurmak için gitmiş. Lilith in elinden kaçmış ve şuanda Kutsal Tapınakta...
-Demek öyle , bunu Lilith ten kaçmak için yaptıkları çok belli , bu kız ahhh onu öldürürken onun gibi kudretli bir yarı tanrıçanın bu kadar kolay yenilmesi beni çok zevklendirecek. Tamam Lucian sen çıkabilirsin benim burada işim var.
Lucian çıktı ve kapıyı kapattı , Kronos başını hafifçe eğip , sırıttı ve ''Erica , beni gözetlemeye mi geldin?'' birden ürktüm ve cevap vermedim. ''Hadi ama ben Yıkım ve Zaman Tanrısıyım , senin buraya geleceğini zaten biliyordum!''
-Eee buradayım ne yapabilirsin ki? bir silüet ile kavgamı edeceksin.
-Hayır bir silüetle kavga etmem , ama silüeti çok güzel korkutabilirim...
-Ne?!!
Başını iki yöne sallayıp bakışları değişen Prensın konuşması belirdi kulağımda...''Erica?!! Yardım et bana ne olursun !! Bu şey beni içten içe kemiriyor!! Aııghhh!!!!!!'' Sonra tekrardan Kronos geri döndü''Şimdi anladın mı?'' dedi ve ellerini bana doğrultup bana bir dalga gönderdi ve kendimi bir anda tapınakta buldum. Kumaşı çıkardım ve odadan çıkıp bir an önce Perseusa ulaştım.
''Perseus!! Ben savaşmaya hazırım...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇANIN KIZI (DEGISTIRILIYOR)
FantasyFANTASTİK #2 Bir insanin döktüğü her gözyaşı , bir mutluluğun bitmesi demekti. Sakın ve köle gibi yaşadığım hayatı bir ışık değiştirdi. Ormanda duyduğum tek bir haber beni benden uzaklaştırdı. TANRIÇA SERİSİ 1.KİTAP