Bölüm 8

943 317 10
                                    

Hiç düşünmeden daldığı çam ağaçlarının arasında, kendisine tahammülü kalmayan yaşlı bedenin, gevrek iğne yaprakları üzerinde daha fazla zıplatmasına izin vermediği ayaklarını sürüyerek ilerlemeye çalışırken, takıldığı bir kök parçasıyla yüz üstü y...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hiç düşünmeden daldığı çam ağaçlarının arasında, kendisine tahammülü kalmayan yaşlı bedenin, gevrek iğne yaprakları üzerinde daha fazla zıplatmasına izin vermediği ayaklarını sürüyerek ilerlemeye çalışırken, takıldığı bir kök parçasıyla yüz üstü yere yuvarlandı. Hızlıca kalmak istese de yıllardır özlemini duyduğu toprağa kavuşan bedeni buna müsaade etmedi. Kendisine isyan eden vücudunun bulandırdığı zihninde yankılanan ''Buraya kadarmış'' sözlerinin, burnundan akan kanın ılıklığını hissettiği dudaklarından istemsizce dökülmesiyle karşı koymak istediği bedenine direnebileceği hiç bir şeyin kalmadığını anladı. Tıpkı zihni gibi çaresizce kabullenip bu sefer isteyerek ''Buraya kadarmış'' diye tekrarladı ve yaşlı bedenine direnmekten vazgeçip, zorla havada tutmaya çalıştığı kafasını iğne yapraklarının üzerine gelişi güzel bırakıp gözlerini kapattı.

Çıplak İsmet'in birkaç adamıyla girdiği ormanda, ayakları altında ezilen kuru dal parçalarının çıkardığı sesler, ormanın derinliklerine doğru kaybolurken canı yanmaya başlayan Fikret bey. Bütün acılarının birazdan kapanacak bilinciyle son bulacağına kendini inandırmaya çalışıyordu. Hareketsiz bir şekilde yüz üstü yattığı iğne yapraklarının üzerinde, çaresizce utandığı ölümü beklediği gerçeğini yüzünde hissetmeye başladığı yağmur damlalarıyla hatırladı. Utandığı ölüm zihninde kaybolduğu karanlığı gölgede bırakan daha karanlık düşünceleri filizlendirmeye başladığında, korku dolu yüreğine düşen küçük bir utançla birlikte hareketsiz bedeni birden acıyla kıvrandı.

Çamur kaplı yüzünde ki birbirine geçmiş kirpikleri arasından süzülmeye başlayan göz yaşlarıyla yeryüzünde kendisine haram kılınan tek şeye Seher'inin en tatlı, en acı hatırlarına sarılılıp, bütün gücüyle sol tarafına yüklenerek sırtını toprağa verdi ve gözlerini açtı.

Göğe uzanan çam ağaçlarının birbirine karışan dalları arasından yüzüne dökülen yağmur damlarına bakarak hızlı hızlı çarpan kalbinin sesi dışında anlam veremediği uğultuları birbirinden ayırmaya çalıştı bir süre. Ardından ellerini sertçe toprağa bastırarak oturup, etrafına bakındı. Düşerken elinden savrulan birkaç adım uzağında ki siyah ceketle, deri kaplı siyah ajandayı gördü.  Uğultuların belirginleşerek birbirinden ayrılmaya başladığı kulaklarında duymaya başladığı fakat anlayamadığı insan seslerini fark etmesiyle, ''Emin ''diye mırıldanıp, topraktan destek alarak ayağa kalktı. Dönen başına aldırış etmeden nefes nefese birkaç adım atmaya çalıştı. Ancak ceketin hemen yanı başında tökezleyerek tekrardan düştü. Önünde duran ceketi sıkıca tutarak toprağa tekrardan bastırıp, Eminle birlikte ormana girdiği ağaçların arasından ormanın önündeki kalabalığa bakıp yavaşça ayağa kalktı ve ''Geldim oğlum, bekle geldim'' diyerek önüne gelen çam ağaçlarından tutunarak yürümeye başladı.

Attığı her adımda biraz daha yaklaşan sesleri anlamaya başlayıp, önünde duran birkaç çam ağacı arasından seslerin sahiplerini de görmeye başladı. ''Ne yaptınız Aylin'e?'' diye yankılanan sesi duyup sesin sahibini kalabalığın içinden seçmeye çalıştı. Yapamayınca önünde ki çam ağacına tutunarak nefes nefese durdu. Duyduğu sesin tanıdık gelmesini yorgun bedenine maal edip, içinde beliren tuhaf heyecanı bastırarak tutunduğu ağaca yaslandı ve kalabalığa doğru baktı.

DERİN TEPE (#JustWriteIt)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin