Bölüm 9

894 308 111
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Ağlamaktan yorulan karabulutların arasında peş peşe çarpan şimşeklerin, Seher'inin gözlerinin mavisini sürdüğü oğlunun yüzüne baktı. Ardından yağmurla ıslanan lacivert takım elbisesinin Derin tepenin meşhur dalkıran sert rüzgarlarıyla buz kesip yapıştığı vücudunda, onlarca polisin açtığı kurşun yaralarını hatırlayarak göz gezdirdi. Polislerin tetiğe dokunmasıyla alev saçan namlularından çıkan kurşunların, oğlunun bedenini örten beyaz gömleğinin üzerine kustuğu ölüm kırmızısının dağılışını, göz yaşlarıyla defalarca izlemişti. ''Nasıl kurtula bildi?'' diye düşündü. Ardından ''Nasıl bir oyun ki bu?'' diye geçirip içinden

-Selvi'de senin gibi yaşıyor mu? Diye sordu.

Babasının sorduğu soruyu tıpkı babası gibi yanıtsız bırakıp, öfkeyle birkaç adım daha attı ve Fikret beyin sağ elinde tuttuğu cekete bakarak,

-Aylin nerede baba? Diye tekrarladı.

Tıpkı Serhat gibi yükselttiği sesiyle,

-Selvi gerçekten öldü mü? Torunlarım nerede Serhat?'' diye haykırdı.

Zihninden firar eden mazisi yüreğinde zulmüne her başladığında, hayallere dalıp düşüncelerinde can verirdi babasına. Ardından acılarını birer birer kelimelere bağlar, konuşur, ağlar, bağırırdı zihnindeki babasına ve rahatlayıp uzun yıllar önce biten rolünü, ismini çaldığı mucizesinde sahte mutluluklar peşinde koşup harcadığı zavallı sahte yaşamına dönerdi.

Yine sırtını dönüp gitmek istedi sahte yaşamına, tıpkı mazisi gibi zihninden firar edip karşısında duran babasını kapatıp yüreğinin en karanlık zidanlarına. Kapısını göz yaşlarıyla mühürleyip unutmak istedi ama dinlemedi sözünü ayakları, götürmeyi ret etti bedenini Derin tepeden. Çeviremedi yüzünü, kaçıramadı gözlerini dizlerinin üzerinde cazibesiyle başını döndüren hayalinden ve yıllarca kelimelere bağlayıp zihninde can verdiği babasına fırlatarak unutmaya çalıştığı acılarını yüzünde beliren tiksintiyle karşısında dizleri üzerinde duran babasına bakarak,

-Sana giderken emanet ettiğim Selvi'yle torunlarını benim gelmemi beklemeden babasının evine yolladığın o günü hatırlıyor musun baba? İşte sen o gün hem Selvi'yi hem de torunlarını öldürdün. Hatırlıyor musun çaresizce kapını çaldığım o günü? İçeriyi almamıştın beni hatırlıyorsun değil mi? Kolumdan tutup bahçe kapısına doğru iteklerken bana söylediklerini, ''Ne seni, nede veletlerini hiçbirinizi istemiyorum'' diyerek avlu kapısını yüzüme çarpıp ''Kapıma gelirseniz bir daha öldürürüm, Allah şahit ki öldürürüm.'' Diye haykırdığını işte o gün anladım. En büyük evladının baba ocağında neden kendisini bildi bileli acı çektiğini işte o gün hayvanda olsa hiçbir babanın kapısının önüne evladını koyamayacağını.

DERİN TEPE (#JustWriteIt)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin