DUVAR REKLAM İÇERİR
***
Islak gözlerini babasından kaçırıp, titreyen elindeki sımsıkı tuttuğu su bardağına bakarak. ''Baba sormadım say ne olur, yalvarırım. Bir anlık sinirdi, özür dilerim. Bak uçak saatimiz yaklaşıyor sonra konuşalım lütfen birazcık dinlen'' dedi.
İç çekip ''Ben oğlum, ben..'' diyerek yutkundu ve tıpkı Emin gibi titreyen elindeki su bardağının içinde dalgalanan suya bakıp,
- Sevdiğim için ceza evine girdiğim de yirmi yaşındaydım oğlum. Acıyla dolan yüreğimden taşan öfkemin, dört duvar arasında hem bedenimi hem de benliğimi ezmeye başlayıp beni çaresizlikle tanışmak zorunda bıraktığında henüz yirmi yaşındaydım. Senin dediğin gibi kolay olanı arzulayıp göz yaşlarımı silerek kuyunun yanı başında ayağa kalktığım da ise yirmi üç yaşındaydım. Serhat'ı kucağıma aldığım an yok saymaya başladım ben her şeyi oğlum. Serhat için avuç açtığımda başladım çaresizliğe kafa tutmaya. Zeynep'e yok demeyerek, yalanla çaresizliği boğmayı öğrendim ben. Ben var ya oğlum bir tek Serhat için değil hepiniz için beş çocuğum için erkek olmaktan, evin direği olmaktan hatta insan olmaktan vazgeçip susup kabullenmeyi, yer kalmayan yüreğimi görmezden gelip yaşadığım her acıyı sineme çekmeyi öğrendim yıllarca. Az önce Serhat'ı vurdum ben. Kendi öz oğlumu öldürdüm. Yok say deme oğlum. Artık ne yüreğimde, nede sinemde acıya yer kalmadı. Çaresizliğe kafa tutacak ne dilimde yalan nede bedenimde derman, yok sayacak halim kalmadı oğlum.Yaşlı bedenim de hiç bir şey kalmadı. Diyerek elinde ki bardağı öfkeyle duvara fırlattı ve Emin'in gözlerinde büyüyen utanca bakıp, büyük bir nefretle,
-Sakın bana bir daha yok say baba deme. Ben yaşadığım her şeyi yok sayıp size sarıldığım için ailemiz param parça olmuş değil mi oğlum?
''Baba üzgünüm'' diyerek göz yaşlarıyla, ellerine kapanmak isteyen Emin'i itekleyerek,
-Duydun değil mi Serhat'ın tepede söylediklerini? Okudun değil mi? Aylin'in yazdıklarını. Şimdi bir de benim yaşadıklarımı dinle. Diyerek, göz yaşlarıyla dizlerinin üzerine abanan oğlunun kafasını kaldırıp,
Bana demiştin ya baba sen kolayı seçmişsin biz aileydik, zorunluluk olmamalıydı hayatımızda. Evet oğlum haklısın olmamalıydı zorunluluklarımız ama ne olur bir düşün yalvarırım sana... Bu söylediklerimi çok sevdiğin rahmetli anneni en az senin kadar çok seven kocasının sözleriymiş gibi beyninde yorumlama. Duygularını katma demiyorum sakın yanlış anlama duyguların olmadan söyleyeceklerimi anlayamazsın asla sen yaşamış gibi düşün, yaşamış gibi hisset de demiyorum oğlum sana. Allah yaşadıklarımı düşmanıma bile yaşatmasın. Sadece baban yaşamış gibi görme gazetede bir haber yada bir romanda acıklı bir hikayeymiş gibi oku ve sözlerimi vicdanınla yorumla. Sadece düşün oğlum, bir başına körpecik narin bir kadın düşün henüz hayatın en başında, bu kadının deli dolu sevdiğini düşün ve sevdiğinin sevgisiyle lanetlenen kaderini sana anlattıklarımla hatırla. İzin ver Emin'im izin ver oğlum o zavallı kadının çaresizliğinin zihninde canlanmasına. Canlanan çaresizliğinin soldurmak, unutturmak için zorladığı duygularını hisset ve o duyguları yaşamasına sebep olan aşkının bedenine dokunmasıyla karnında filizlenip can bulan küçücük bir beden düşün. Sevdiği adamın kendisine emanet ettiği duygularının, abilerinin tekmeleriyle silindiği bedenini hiçe sayıp sevgisinin yaşaması için daha küçük bir bedene canından vazgeçip can veren Seher'i düşün oğlum. Avluda gördüğüm Seher'imin mavi zorunluluklarını düşün. Nasıl almazdım hayatıma Seher'imin canına hiçe sayıp dünyaya getirdiği Serhat'ı nasıl bırakabilirdim orada. Yalvarırım sana oğlum adaletli yargıla beni. Kucağımda Serhat'la bana gitme diyen Zeynep'e nasıl yok diyebilirdim. Hala bana sen kolayı seçtin baba diyebilir misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN TEPE (#JustWriteIt)
Bí ẩn / Giật gânSabırlı ol yazılan senin kaderin... Kapınıza geldiğim o günü hatırladınız değil mi? Birbirinden habersiz gelişi güzel yaşanılan onca hayata, canından bezdi deyiminin tohumlarını bir an olsun durup düşünmeden hoyratça serptiğimiz o gün. Canland...