Bekleyiş

125 10 0
                                    

Jong In:

Rana ellerimde başı düşmüş şekilde, Tao ise yerde baygın bir şekilde duruyorlardı. Bense hala Rana’nın ellerimde kendinden geçmiş olmasına şok olmuş bir şekilde bakıyordum. Bir Tao’ya bir Rana’ya bakıyodum. Sonra kendimi toparladım ve Sehun’a “Sehun, Tao’yu kontrol et! Galiba bayıldı.” Kimse Rana’nın bayıldığını fark etmemiş olacak ki, Sehun Tao’ya bakarken bize baktığında Rana’nında bayıldığını yeni anlamış bir şekilde korkuyla bana baktı. Sanırım sadece başının düşmüş olması pek fark ettirmiyordu. Hemen diğerlerine baktım. “Ambulans nerde kaldı, niye hala gelmedi?!” diye bağırdım. Kris “Trafik olduğunu söylediler. Bekle birazdan gelir. Sakin ol.” dedi. Dedi demesine ama ben sakin olamıyordum. Rana’nın kanı gitgide daha da koyulaşıyordu.(Kanın koyulaşması vücudtaki fazlalık kanın bittiği ve artık vucudun kendi kanının boşalmaa başladığına işarettir. Yani binevi hayati tehlike başlar.) Ben Rana’yı uyandırmmaya çalışaraktan sarstım. Bir süre sonra gözlerini hafiften açar gibi oldu. Ama çok boştu gözlerinin içi. Bana baktı ve gülümsedi. Benim o anda gözlerimden 2 damla yaş süzülüp döküldü. Onu koluma doğru yatırdım. “Hey! Niye aglıyorsun. Tao’ya bir şey mi oldu yoksa?” dedi. Hala aklı Tao’daydı. Kendisinin kanından haberi yoktu. Güçsüzleştiği sesinden belliydi. Çünkü çok sesli konuşamıyordu. Nerdeyse fısıldama derecesindeydi. Birden Tao uyandı. Onun gözleri daha normaldi. Rana’nınki gibi boş bakmıyordu en azından. Ben birden Tao’ya dönüp “Tao-ya, iyi misin?” diye sordum. O da bana bakıp “Sadece başım dönüyor. Az önce de o yüzden bayıldım sanırım. Ama herhangi bir yerim acımıyor. Peki Rana, Rana nasıl?” diye sordu. Ben o anda Tao’yla konuşurken fark edemediğim bir şeyi fark ettim. Rana kafasını kaldırmış olarak durmuyordu artık kucağımda. Ona bakmaya korkuyordum. Çünkü ne ile yüzleşeceğimi biliyordum. Yüzüne doğru korkulu gözlerle baktım. Yüzünde bir gülücükle, boş boş bakmaya devam ediyordu. Son kez gücünü toplayıp “Tao-ya! İyi olduğuna sevindim. Teşekkür ederim beni kurtardığın için,” dedi. Ve gözleri kapandı. Artık onu gerçekten tutan tek şey bendim. Tao korkuyla Rana’nın kapanan gözlerine baktı ve “Rana! Rana!” diye bağırdı. O gücünü toplamaya başlamıştı ama hala ayağa kalkacak gücü yoktu sanırım. Ben Rana’ya korkulu gözlerle bakarken iki damla yaş daha süzüldü yanaklarımdan ve Rana’nın yanaklarına düştü. Ambulans sonunda gelmişti. İlk önce Tao’yu aldılar. O ünlü diyeymiş. Hepimiz ilk Rana’yı almalarını söylememize rağmen. Neyseki hemen ardından diğer ambulansta geldi. Rana’yı aldılar. Ben de o ambulansla gittim. Bizim arkamızdan EXO üyelerinden sadece bir kaçının gelmesine izin verilmişti. Onlardan birisi Kyung Soo biriside Luhan Hyung oldu. Diğerleri otele gitmek zorunda kaldılar. Ben ambulansın içinde Rana’ya bakıyordum. Elini tutaraktan elimi onun nabzında bastırıyordum. Onun nabzı duracak endişesi beni o kadar korkutuyordu ki, ara sıra hissedemezsem korkuyordum. Ambulansta bacağını sargı bezi bağlayıp kanın akmasını durdurmaya çalışıyorlardı. Benim kulağım kalp atışlarını ölçen alette elim onun bileğinde gözlerim onun gözlerine odaklanmış bir şekilde bekliyordum. Yanımdaki adam birden bana bir şeyler söylemeye başladı. Çarpık çurpuk çincemle ne dediğini anlamaya çalıştım. Benim elimi tuttu ve Rana’nın bacağına götürdü ve bastırdı. Benden bastırmamı istediğini o zaman anladım. Bastırıp neden bastırmam gerektiğini sordum. Bana kanın akmasını durduramadıklarını söylediler. Ben korkuyla Rana’ya baktım. Kanın rengi hala aşırı derecede koyuydu e gitgide koyulaşıyordu. Birden kulağımda duyduğum seste bir gariplik olduğunu hissettim. Hemen cihaza baktım. Rana’nın kalp atışları git gide düzensizleşiyordu. Yavaşlanıp hızlanıyordu. Birden tek bir çizgi belirdi ekranda. Tek bir çizgi… Aklımı oynatmak üzereydim. Ambulanstaki kişi beni geri ittirdi ve Rana’ya kalp masajı yapmaya başladı. Hala sadece bir çizgi vardı. Kadın hala devam ediyordu masaja. Ben… ben… ben ne yapacağımı bilmiyordum… ağlıyordum delicesine sadece. Ama o anda bana ağlama dercesine bir ses duydum. Bu Rana’nın kalp atışlarının sesiydi. Tekrar kalbi atmaya başlamıştı. Ben derin bir nefes alıp hastaneye gelmeden hemen önce Rana’nın kulağına eğildim ve “Ben burdayım ve ağlamıyorum. Sakın beni bırakmayı aklından dahi geçirme. Seninle daha fotoğraf bile çekmedik.” dedim. Ve hastahaneye vardık. Hızla Rana’yı ameliyata aldılar. Bacağındaki camları çıkarığ dikmeleri gerekiyordu ki camın bacağının içinde kırılmış olması bacagını daha derin bir şekilde kesmelerine neden olacakmış. Biz vardıktan hemen arkamızdan KyungSoo hyung ve Luhan Hyung’ta geldi. Ben delirmişçesine dönüp dolaşıyordum. KyungSoo Hyung yanıma gelip beni sakinleştirmeye çalışsada pek etkili olmuyordu. Ben gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Kyung Soo Hyung’sa beni tutmaya çalışıyordu. Luhan Hyung doktoru bekliyordu ameliyathanenin hemen dışında. Doktor gelip Luhan Hyung’a bir şeyler dedi. Ve Luhan Hyung endişeli gözlerle bana doğru baktı. Hemen yanına gittim. “Sorun ne?” diye sordum ona. Bana bakıp “Kan lazımmış. B RH+ kan lazımmış. Ama bizden sadece Min Seok(Xıumın) ve Jong Dae(Chen)’in kanları B. Onlarda burada değil.” dedi. Ben hemen arayalım onları gelsinler dedim. Ve hemen aradık onları. Ve yola çıktılar. Luhan Hyung aynı kana sahip kişilerin yola çıktığını ve kısa bir süre sonra burada olacaklarını söyledi. Doktor ona birkaç şey dedi. Luhan Hyung korkmuş gözlerle bakıyordu bana. Ben hemen ne dediğini sordum. Bana “5 dakika içerisinde burada olmazlarsa Ranayı kurtarmanın çok zor olduğunu söyledi,” dedi. Ben olduğum yerde çakıldım kaldım. Rana… Rana 5 dakika içerisinde ölebilir mi yani. “Hemen birinin kan vermesi gerek olduğunu söyledi,” dedi ek olarak. Sonra birden heyecanlanıp doktora bir şeyler dedi ve doktor ona hemen çabuk tarzında bir şeyler dedi. Luhan Hyung koşmaya başladı. Ben de ne olduğunu öğrenmek için yanlarına gittim. Ama hala Rana’nın 5 dakika hatta şu an itibariyle 4 dakika içerisinde öleceğini düşünüyordum. Bu arada Kyung Soo gidip Tao’yu kontrol etmiş. Onun sağlığının yerinde olduğunu öğrendim. Onun için sevinmiştim ama… Luhan Hyung’tan birden kan alınmaya başlandı. Ben şaşırmış gözlerle ona bakıyordum. “Neden senden kan alıyorlar? Senin kanın B değil ki?!” dedim. O da bana gülen bir yüzle “B değil ama 0. Yani ben her kan grubuna verebilirim. Acil durumlarda başka bir kan grubu olan hastanın yanında kendi kan grubundan yoksa ama 0 kan grubu varsa ondan kan alınabiliyor. Bu yüzden benden alınıyor.” dedi. Ben rahatlamanın etkisiyle tuttuğum göz yaşlarını bıraktım. Luhan Hyung’un kanını aldılar ve ona bir süre hareket etmemesını çünkü başının dönebileceğini söylediler. Luhan Hyung sevinçli gözlerle bana bakıyordu. Kanı Ranaya götürdüler. Ben rahatlayıp oturdum. Bir derin nefes çektim. Ama birden doktor endişe ile çıktı. Luhan Hyung’a döndü ve ona bir şeyler demeye başladı. Luhan Hyung’un gözleri tekrar endişe ile dolmuştu. Bana bakmaya çekiniyordu. Kyung Soo Hyung’a dönüp Min Seok ve Jong dae Hyungların nerede kaldığını sordu. KyungSoo Hyung gelmek üzere olduklarını söyledi. Luhan Hyung birden KyungSoo hyung’u yanına çağırdı ve bana beklememi söyledi. Ben endişeyle ne konuştuklarını duymaya çalışıyordum. Kyung Soo Hyung’un gözleri endişe ve korkuyla açıldı birden. Ben ne olduğunu öğrenmek için yakınaştığımda konuşmayı bıraktılar. “Ne oldu? Yoksa Rana’ya bir şey mi oldu? Ya bir şeyler desenize!” Bana bakmaktan kaçınıyorlardı. Kafayı yiyecektim. Yoksa… yoksa… yoksa Rana’ya kan zamanında yetişmemiş miydi?

Hayallerinin Peşinde / #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin