Umut

67 6 0
                                    

2. SEZON

Hayallerinin Peşinde 18. Bölüm

Jong In;

Menejer Hyung kapıya çıkıp içeri çağırmasıyla arkamızı döndük. İçeriye doğru geçerken aklım gine Rana’daydı. Kapıdan içeri girmeden hemen önce umutla yola doğru gine baktım. Umudum boşa çıkmamıştı. Rana’nın silüetini yolda yürürken görmüştüm.  Zaten o başındaki şeyle –neydi onun ismi… heh- başörtüsüyle hemen tanınıyordu. Geçirdiğim endişeli dakikaların boşuna gittiğini görmek hem sevindirici hem de kızdırıcıydı. Çünkü ajanstaydık ve bu Rana’yı tehlikeye atıyordum. Çalışma odamıza doğru yöneldim. İçeriye girip kendimi koltuğa attım. Başımı geriye doğru attım ve rahatça nefes almaya başladım. O gergin bekleyişte bütün kaslarım kasılmaktan ağrılar girmişti. Elimi boynuma götürüp kendime masaj yapmaya başladım. Kaslarımı rahatlatmaya başladım. gece de düzgün uyuyamamıştım zaten.

Bir süre sonra Tao yanıma doğru geldi. Bana doğru baktı ve “Rana…” dedi. Dediğinin devamını getirmesi için bekledim. Birkaç saniye sonra devam etti. “Rana geldi mi? Görebildin mi?” diye sordu. Bunu sorarken garip bir şekilde zorlanmıştı. Şaşırdım. Ama belli ki merak etmişti gayet normal bir şekilde. Ben de onu rahatlatmak ve sorusunu cevaplamak için “Rana iyi. Sokakta gelirken gördüm. İstersen gel beraber odasına gidelim birazdan,” dedim. Tek başıma gidemezdim. Zaten Çin’den beri herkesin gözü üzerimizdeydi ve ben onunla Çin’den döndüğümüzden beri konuşmamıştım. Onu… özledim… Tao bir süre düşündükten sonra cevap verdi. “Olur. Zaten MV çekimleri hakkında konuşmamız lazım,” dedi. MV’nin konusu geçince beni yüzüm tekrar asıldı. Aslında nedensizdi ama sanırım Tao’yla oynayacağı için kıskanıyordum. Ama artık bunu kafaya takmamaya karar aldım. Taonun üzüldüğümü anlamaması için gülümsedim. Zaten çok alıngan bir de bunu duyarsa iyice üzülür ve alınır.

Bu sırada Menejer Hyung birden içeri girdi. “Rana-shi’nin nerede olduğunu biliyor musunuz? Hemen ulaşabilirseniz ulaşın, hala işe gelmedi,” dedi. O anda resmen başımdan aşağı kaynar sular döküldü. “Nasıl olur Hyung?! Ben içeri girerken onu yolda yürüken görmüştüm!” dedim korkuyla. Hyung “Hayır Rana-shi bugün işe gelmedi,” dedi. Ben hızla yukarıya, Rana’nın odasına doğru çıktım. Kapıyı açtığımda o güzel ve şaşırmış gözleriyle bana bakmasını o kadar çok istiyordum ki… Oda kapısının kulpunu tuttum. Hızlı nefes alıp veriyordum. İçimde korku ve umut birbirine girmişti. Sonunda cesaretimi topladım ve kapıyı açtım.

Yoktu… Odada bugün geldiğine dair hiçbir iz yoktu. İşe geç kalmış olsa bile kahvaltı yapmaz hemen gelirdi. Ama yoktu… Odasının camı onun geldiği yola doğru bakıyordu. Bu yüzden hemen cama yöneldim. Dışarı baktım. Onu en son gördüğüm yerin biraz uzağında birkaç şey gördüm. Hemen bir şapka bulup kafama geçirdim ve hırkamın fermuarınıda yüzüme kadar kapattım ve hızla merdivenlere koştum. Menejer Hyung’ta bana yetişmek için arkamdan koştu. Fanlarla uğraşmamak için ön kapı yerine başka bir kapıdan çıktım. Hızla yerde gördüğüm şeyin yanına gittim. Bacak kaslarım yanıyordu. Kalbim korkuyla atıyordu, bütün vücudumun titrediğini hissedebiliyordum. Yerde gördüğüm şeyin yanına geldiğimde onun bir çanta olduğunu farkettim. Bu çanta çok tanıdıktı. Bu çanta Rana’nın çantasıydı… kalbim korkuyla daha da hızlı atmaya başladı. Artık bütün vücudumda hissedebiliyordum kalbimin atışlarını. Rana’nın çantası olduğu kesindi. Çanta Rana’yı en son gördüğüm yerden 2 metre soldaydı. Ve o yöne giden taraf karanlık küçük bir sokaktı ve Rana’nın karanlıktan korkardı. Bu yüzden ışıkları kapatmadan önce gözlerini kapardı. Karanlık ortama girmez ışık açardı. Ve şimdi bunların hiçbirini dikkate almayanların eline düşmüştü. Bu gerçek kalbimin ağrımasına neden olmuştu.

Karanlık sokağa doğru ilerlemeye başladım. ama birden bir el -Menejer Hyung’un eli- omzumu tuttu. Beni kendisine çevirdi. “Nereye gidiyorsun?! O çanta kimin? Rana-shi’yle ne alakası var? Yoksa onun mu?” diye beni soru yağmuruna tuttu. Ben korkuyla gözlerinin içine bakıyordum. Elimdeki çantaya baktım ve öfkeyle çantayı ellerimin arasında sıkmaya başladım. Dişlerimi sıkmaya başladım. Menejer Hyung’a bakıp evet anlamında kafamı salladım. Hyung’un gözleri şaşkınlıkla açıldı. İçinde korku da olduğu belliydi. “Tamam Jong In. Bu sokağa şu an girmi-“ sözünü kestim “Hyung ! Şu an izini hala olay tazeyken bulabiliriz. Şu an! Her şey ortadayken! Geciktiremeyiz!” dedim. Israrcıydım. Hyung’tan bir cevap gelmedi. “Hyung?” dedim sesimdeki titremeyle. Bana bakıp “Rana-shi’yi bulmamız için polisi aramamız lazım. Tek başımıza bu imkansız…” dedi. “Hyung! İsterseniz her şeyi yapabilirsiniz!  Ama tercümanınız için elininiz kolunuz bağlı mı kalıyor?!” dedim. Ama sesimi çok fazla yükseltmiştim. Hiç beklemediğim bir anda Hyung karnıma birden yumuşak ama etkili bir yumruk geçirdi. Etrafta kimse yoktu, bu yüzden bu kadar rahattı. Acıyla öne doğru eğildim. Bir süre nefes almakta zorlandıktan sonra nefesimi düzene sokmaya çalıştım. “Kendine gel Jong In! Tercümanı polis bulacak! Ya şimdi polisi ararsın yada hiçbir şey yapmam!” diyerek bana ısrarcı gözlerle baktı. Fikri değişmeyecekti. Hemen telefonuma sarıldım ama ellerim titrediği için tuşlara bile basmakta zorlanıyordum. Telefon açıldığında korkuyla ve yüksek sesle olayı anlattım. Olay yerine geleceklerini söylediklerinde telefonu kapattım. Hyung’a baktım. O da bana bakıp “Sen binaya geri dön ve bekle. Ben burada beklerim,” dedi. Ben hayal kırıklığına uğramış bir şekilde gözlerinin içine baktım. Ben de burada bekleyip polisin ne diyeceğini merak ediyordum. Ama el mahkum mecbur geri dönmek için Hyung’un yanından geçtim. Rana… umarım iyisindir…

Rana;

Korkuyorum… Çok… Karanlık…

18. bölüm 2. sezon 1. Bölüm sonu

Rnkkl (umarım beğenirsiniz! YORUMLARINIZI VE BEĞENİLERİNİZİ EKSİK ETMEYİN! GEÇ YAZDIĞIM İÇİN SORRY AMA YGS ÖĞRENCİSİYİM :D )

Hayallerinin Peşinde / #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin