Tehlike sular

102 7 0
                                    

Rana:

Hastahaneden gidiyorlar. Luhan, Jong In gelmeden önce benimle konuştu. Gruptakilerin her şeyden haberdar olduğunu söyledi. Ben ne kadar aramızda hiçbir şey yok demiş olmama rağmen ginede inandıramadım. Ama ben ginede Kyung Soo geldiğinde başka bir yöne baktım. Ginede saklamaya devam etmek istiyordum. Jong In pencerenin ardından uzaklaşırken göz yaşlarıma engel olamadım. Kyung Soo görmüş olacakki son anda baktığında bana üzülmüş bir şekilde baktı. Jong In’e umarım söylemez. Akşama kadar hemşireler veya doktorlar kontrole gelip gittiler. Yarın dikişlerim alınacağını söylediler. Yani hastahaneden çıkabilecektim! Çok sevindim. Gece uyku tutmadı aldım hırkamı çıktım dolaşmaya. Gece… Dışarısı biraz soğuktu ama üşütmüyordu. Bir banka oturdum. Yıldızlara doğru baltım ama fazla yıldız görünmüyordu. Çok fazla ışık vardı etrafta çünkü. Sıkılınca içeriye gittim yatağıma uzandım gine ve uykunun kollarına bıraktım kendimi.

Jong In:.

Sabah erkenden kaldırıldık. Menejer başımızın ucunda bağırıyo uyanalım diye. KyungSoo Hyung uyandı elini yüzünü yıkadı geldi benim başıma. “Jong In hadi kalk! … Kalkmıyor musun? … İyi tamam, Rana’ya da uyanmadı o yüzden sadece biz geldik deriz. Hadi annyong!” ben yerimden fırladığım gibi lavaboya girdim. 2 dakkaya çıkıp üstümü giyindim ama sonra fark ettimki Kyung Soo Hyung bana dalga geçer şekilde gülüyordu ve beni izliyordu. Onu görünce utanıp yavaşladım. Etrafımda koşuşturmayı bıraktım. Yalancıktan öksürüp “şey… yani programa yetişelim diye kalkmıştım.” Diyip lavaboya girdim. Aynaya baktım ve “Jong In, daha geçen gün yabancı kızı hayatta sevmem derken ne bu? Sakin ol! Zaten ipin ucunda duruyorsun!” dedim kendi kendime.

Kyung Soo:

Kulağına yaklaşıp o “sihirli” kelimeleri söylediğimde Jong In’ın o jet hazırlanmasını izlemek çok heyecanlıydı. Aynada kendine çeki düzen verip duruyordu. Birden bana bakıp ona gülen bir yüzle baktığımı fark edince yavaşladı bir şeyler mırıldanıp hızla lavaboya geçti. Ah! Bu çocuk beni deli ediyor! Bir kız için kapıldığı telaş… Tehlikeli sularda yüzüyor, ve bunun farkında ama hala yüzüyor. Umarım bu işin sonu kötü bitmez.

Rana:

Dikişlerim sabah erkenden çıktı. Birkaç kontrolden sonra taburcu olacağım. Acaba programa yetişebilecek miyim diye kendimi yiyordum. Menejer sabah ilk hastaneye uğrayıp beni alıp alamayacaklarını sorucaklarını söylemişti yanıma geldiği bir zamanda. Birkaç saat sonra program başlayacak ah şu kontroller!

Jong In:

Hazırlanıp kahvaltıya indik. Kahvaltı bittikten sonra kuaföre geçtik.hepimizin saçlarının yapılması bir buçuk saat aldı. Ve yola çıktık. İlk hastaneye uğrayacaktık Rana’yı almak için. Bunu çıkarken söylemişti menejer bize. O zaman hastaneye gitmek için ayrı bir şekilde uğraşmayacağıma sevinmiştim. Hastaneye ancak yarım saatte ulaşabildik.

Rana:

Kontroller tamamlandı. Kan düzeyimin normale geldiğini ve ayağımın artık sorun olmayacağını söylediler. Bir buçuk saate hepssi tamamlanmıştı. Bana özel olarak hızlı yapmışlardı çünkü özel istek vardı. Yani SM şirketinin özel isteği. Kapıya yöneldim ve beklemeye başladım yaklaşık 25-30 dakka geçtiki menejeri gördüm. Arabaya doğru gitmeye başladım beni görünce hızlı olmamı söyleyerek arabaya yöneldi. Ben de peşinden koştum ve arabaya bindik. Ayağım acıyordu evet ama çok az bu yüzden rahatça yürüyebiliyordum. Arabaya bindim ve yola çıktık. Benim olduğum arabada kimler var diye bakınmaya başladım. Luhan, MinSeok, Sehun, Kris(WuYifan), Tao bizim arabadaydı. Tao’nun arabada olduğunu fark ettiğim gibi ona döndüm. “ya! İnsan gitmeden önce bir görünür iyiyim der değil mi?! Yanıma gelenler senden haber vermese hala meraktan çatlıyor olacaktım belkide!” Bana baktı ve “Ah özür dilerim. Çıkarken hızlı davranmaya çalışıyorduk o yüzden gelemedim yanına. Ama bak iyiyim!” dedi gülerekten. “Neyse tamam.” deyip gülümsedim. Önüme döndüm. Programın olacağı yere geldik. Yukarı çıktık. Son kontroller de tamamlandıktan sonra hazırız! Program başladı. Herkesi dikkatlice dinleyip çevirmeye uğraşıyordum. İki kişiydik çevirmen olarak. Normalde ben olmasaydım benim yerime çevirecek kişi ve ben. 4 kişi için ben 4 kişi içinde o çeviri yapıyordu. Programda çok güldük ben çeviri yaparken genelde gülüyordum. Onların o hallerini görmek. Yıllar önce Joon Myeon’a (Suho) yaptıklarını tekrar yaptılar. En korkakları Joon Myeon olduğu için yaklaşık 7 yıl önceki bir programda onu yüksekten exo üyelerinin ellerine bırakmışlardı. ve aynısını bu seferde yapacaklardı. Çıktığı yer gerçekten yüksekti. Ben bile o çıkarken korkmuştum. Ellerini düşerken üyelere çarpmaması için bağladılar. Ve arkasını döndü. 7 yıl önce yaptığı gibi tekrar “EXO SARANGHAJA (exo birbirimizi sevelim gibi bir şey ama hani arkadaş bağları bozulmasın falan işte ne biliyim anladınız siz :D)” diye bağırdı ve bıraktı kendini. Aşağıdakiler onu tutup indirdiğinde yüzüne baktım. Gine ağlamıştı. Ama her seferinde korkudan değil “EXO SARANGHAJA” diye bağırdığında olan duygusallıktan dolayı ağladığını söylüyordu. Progaram bitti. Otele doğru yol aldık. Fanlar! Gine arabaya giderken fanlar sorun açtı tabiki ama “her zaman ki gibi” atlattık onlarıda! Otele gittiğimizde herkesin pestili çıkmıştı. Hepsi yorgunluktan menejere artık bizi bırak dercesine bakıyordu. Yarın erkenden kalkacağımızı gezi olayının çoğunu halledip ondan sonraki gün de gezip uçağa gideceğimizi söyledi. Herkes odalarına dağıldı. Ben kapalı olduğum için ayrı odalarda kalıyorduk menejerle. Daha doğrusu aynı odanın içinde farklı odalarda. Bu beni rahatsız etsede yapacak bir şey yoktu. Akşam yemeğine indik. Yemekleri yerken bile fanlar rahat vermiyorlardı. Hepimiz aynı masada oturyorduk. Exo-görevliler-menejer-çevirmen(ben). Ben kenara oturmuştum. Menejer karşıma oturdu. Yanıma kim oturduğuna bakmadan yemeğimi yemeye başladı. “Afiyet olsun” bu sesin görevli olamayacağını anlayacak kadar iyi tanıyordum! Soluma doğru döndüm. Önümüzde menejer olmasına rağmen yanıma Jong In oturmuştu. Ah! Olayların o da farkında neden böyle yapıyor ki?!

Hayallerinin Peşinde / #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin