Sabrın Son Noktası

56 4 30
                                    

Sehun:

Hala şaşkınlık içerisindeydim. Telefon hala attığım yerde öylece duruyordu. İçimden keşke o mesajı hiç açmasaydım diye milyonlarca geçirdim ama açmıştım. Gördüğüm şey ise kan donduracak cinstendi. Birisi yerde kan revan içinde yatıyordu. Yüzünü görmemiş olsam da kim olduğunu biliyordum. Rana-shi'nin fotoğrafıydı o. Biraz sakinleşmeye başlayınca telefonu elime geri aldım. Fotoğrafa daha dikkatli bakma için telefonun kilidini açtım. Normalde saçını kapatması gereken o örtüsü yırtık pırtık olmuş, ellerli arkada, üstünden kıymık parçaları çıkan ahşap bir sandalyede oturuyordu. Ah tabi buna oturmak denmiyor, sandalyeyle birlikte düşmüş olduğu anlaşılıyor. Peki bu resmi o kişi bize nasıl atabildi? Numaralarımızı nereden buldu? Bizden ne istiyor da bu mesajı bize attı. Ben kafamda milyonlarca soru ile ekranı kapanmış olan telefonuma bakakalmışken Min Seok Hyung konuşmaya başladı. "Bu mesajı bize atması için bir ip adresine ihtiyaç duymuş olmalı. Bilinmeyen bir numara olsa da iyi bir şekilde takip edilirse bulunabilir belki. Bu mesajı gidip polise göstermemiz lazım!" birkaç kişi onaylar şekilde kafa salladı. Diğerleri ise ne düşüneceklerini bilmez şekilde etrafa bakıyorlardı. Sessizliği tekrar bozan ben oldum. "E o zaman neyi bekliyoruz? Hemen şimdi gidelim karakola?" "biz gidemeyiz Sehun olmaz, fazla dikkat çeker. Menajer Hyung geldiği gibi durumu ona da-" Kyung Soo Hyung sözünü bitiremeden Menajer Hyung içeri girdi. İçerideki kasvetli havayı hissettiği anda meraklı gözlerle etrafa bakmaya başladı. "Ne oldu? Bu kasvetli hava niye yine?" Kyung Soo durumu açıklamaya başladı Menajer Hyung'a ve en sonunda "Anlayacağın Hyung polise gitmen gerekiyor tekrardan. Bu kanıtlarla bulabilirler diye düşünüyoruz." Menajer Hyung çok düşünmeden gideceğini söyledi ancak ilk önce bugün ki programımızı bitirmemiz gerektiğini de ekledi. Hiç kimse bugün iş yapacak gücü kendine görmese de yapılacak iş belliydi ve programı kaçırmamamız lazımdı. Yavaş yavaş hepimiz oturduğumuz yerlerden kalkmaya başladık ve günün ilk işinin yolunu tutmaya başladık.

Jong In:

Bugün benden iş yapmamı bekliyorlar. Beklerler tabi, acaba Rana-shi hiçbirisinin umurunda mı gerçekten? İşlerinden daha önemli olmadığını düşünüyorlar muhtemelen. Ama burada bir insanın canı söz konusu. Nasıl bu kadar rahat oluyorlar? Tabi, ben bu kadar itirazı ederken dans çalışması için dans odasına gelmiştik bile. Ağzımdaki ve elimdeki kan durmuştu ve akan kanlar sinir edici bir rahatsızlık bırakmıştı tenimin üstünde. Bu yüzden birilerine lavaboya gideceğimi söyleyip odadan çıktım. Kafamda o kadar çok düşünce vardı ki lavabonun olduğu kapıyı kaçıracaktım az kalsın. İçeri girince suyu sonuna kadar açtım. Suyun akma sesi beni rahatlatıyordu. İşte bu durumda ne kadar rahatlatırsa o kadar. İlk önce elimi sabunlayıp üstündeki kanları sildim. Yara olan yerler biraz acısa da ilk baştaki gibi yanmıyorlardı. Daha sonra dudaklarımı yıkamaya başladım. Orası daha hassas olduğu için daha fazla acıdı. Aynada dudaklarıma bakmak için başımı kaldırdığımda yüzümün solgunluğunu görünce bir an şaşırdım. Esmerliğim ölü esmeri halini almıştı resmen. Yani çok solgundu. Renkli olan tek kısım dudaklarımın kanayan yerleriydi. Bir an duraksadıktan sonra elimi musluğun altına koydum ve suyla doldurup suyu hızla yüzüme çarptım. Serin serin şu an en iyi bu gelmişti bana. Su akıp giderken stresimi ve üzüntümü de alıp gidiyordu sanki ama o üzüntü ve sinirin yerini hemen düşüncelerim tekrar dolduruyordu. Bir iki kez daha su vurduktan sonra yüzüme, musluğu kapatıp bir peçeteyle ıslak olan yerlerimi silmeye başladım. Ardından dans odasına geri döndüm.

(Yazarın ağzından),

Dans odasında o resimden sonra kimse aklını dans çalışmasına veremiyordu. Belki o resimden önce bu kadar takmayanlar vardıysa da artık hepsi endişe duyuyordu. Durumun ciddiyetiyle yüzleşmişlerdi artık çünkü. Farkına varmışlardı gerçeğin. O resimden önce durumun ciddiyetini zaten anlayan insanlar daha da üzülmekten başka bir şey yapamamıştı. O gün ne yaptıkları danstan, ne söyledikleri şarkılardan ne de yaptıkları diğer işlerden bir şey anlamışlardı. Zaten o günün programı bittiği gibi menajerlerini polise göndermişlerdi fotoğrafın geldiği kişilerden birinin telefonunu da vererek. Menajerlerini gönderdikten sonra kendileri de yurda geri döndüler. Hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiren bir ölüm sessizliği vardı yurtlarında. Artık ne Chan Yeol insanları güldürmeye çalışıyordu, ne de Kyung Soo tatmin edici şeyler anlatıyordu gruba. Jong In ise aklını bir an olsun Rana'dan ayıramıyor, ara sıra gözleri doluyor ara sıra sinirden yerinde duramıyor bazen de üstüne bir şey oturmuş gibi öylece oturuyordu. Birkaç saat geçtikten sonra Kyung Soo karakolda neler döndüğünü öğrenmek için Menajerlerini aradı.

Kyung Soo:

Menajer Hyung'tan bir haber alamayınca ben onu aramaya karar verdim ve hemen numarasını çevirdim. Telefonu çok çalmadan açtı. Telefondan siren sesleri geliyordu. Yanımda duran kişiler de sesi fark etmiş olacak ki hemen hepsi benim konuşmama dikkat kesildi. "Hyung, ne oldu neden siren sesleri geliyor bu kadar yakından?" "Kyung Soo diğerlerine istersen söyle-" sirenin sesini bastırmak için bağırarak konuşuyordu bu yüzden herkse rahatça duyuyordu. "Rana-Shi'nin nerede tutulduğunu bulduk onu almaya gidiyoruz!" Duyduklarımla şaşkınlıktan hareketsiz kalmıştım. İçimi duyduğum haberle birlikte bir sevinç sarmıştı. Herkes meraklı gözlerle bana bakıyordu. O an anladım ki o kadar da net duyamıyorlarmış. Kendimi toparladıktan sonra çoktan kapanmış olan telefonu kulağımdan çekip konuşmaya başladım. "Rana'nın nerede tutulduğunu bulmuşlar!"

Jong In:

Kyung Soo ne dedi az önce?! "Kyung Soo! Dediğini tekrarla!" diye bağırdım duyduklarıma inanamayarak. O da bana döndü ve yakamdan tutarak beni hızla sarsarken "Rana'yı bulmuşlar Jong In! IP adresi işe yaramış!" daha sonrada bir şeyler diyordu ama kulaklarımda ki o çınlama ne dediğini duymama izin vermiyordu. Bedenim beynimden önce hareket edip kapıya yöneldi. Bu haber duyduğum için zaten artık olduğum yerde duramazdım. RANA'YI BULMUŞLAR!

UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR ARKADAŞLAR. BİLİYORUM BİLİYORUM BU SEFER İYİCE ABARTTIM YAZMAMA SÜRESİNİ! AMA AFFEDİN BENİ! BOMBA Bİ ŞEKİLDE GERİ DÖNÜYOR OLDUĞUMU DÜŞÜNÜYORUM! LÜTFEN VOTE VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN VE HİKAYEMİ LÜTFEN PAYLAŞIN. HAYDİ SİZE İYİ OKUMALAAARR :D :D

Hayallerinin Peşinde / #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin