Baş Belaları

95 6 2
                                    

(ilk defa söyleyeceğim ama müzk dinlerken birden EXO Heart attack şarkısı geldi. Ve dedimki bölümün şarkısı bu. Yani rana’nın anlattığı kısımda Jong In’den hemen önceki yerde dinlemeye başlayın. Yani Rananın odasından çıktığı kısımdan itibaren. EXO Heart attack.  )

Rana:

Birkaç dakika daha yanlarında kaldıktan sonra kendi çalışma masama geri döndüm. Akşama kadar bu klibin çekimlerini düşünüp durdum. Düşündükçe heyecanlandım, heyecanlandıkça hareketlendim. Arasıra kendi kendime gülümsüyordum, ara sıra da kendi kendime kısık çığlıklar atıyordum. Dışarıdan geçen birisi olursa bana bir şeyler olduğunu düşünebilirdi. Aslında bir bakıma haklıydıda. Bana bir şey olmuştu. Güzel bir şey olmuştu hemde. Akşamı nasıl ettim bilmiyorum ama bir şekilde paydos zamanı geldi ve ben çantamı alıp kapıya yöneldim. Tam kapıyı açacaktım ki kapı üstüme açıldı.bugün bu kapılar neden sürekli üstüme açılıyor? Bu sefer giren gene menejerdi. Gene o yüzüme çarpıyordu. Ne olduğunu sorduğumda bana yarın çekimlere uygun olup olmadığıma bakmak için birkaç çekim olacağını söyledi. Ben tekrar heyecanlandım tabii. Menejer de benim bu heyecanlı halimi görüp gülümsedi ve çıktı. Ben birkaç dakika kendi kendime delirdikten (!) sonra dışarı çıktım. Ajansın çıkış kapısına yöneldim her zaman ki gibi. Allah’ım! Burda hep fanlar olmak zorunda mı? Üşenmeden buraya gelip orda beklemeye nasıl dayanıyorlar? Ben hızla dışarı çıktım. O kadar hızlıymışım ki geçen arabayı görmedim. Son anda geri çeken birisi olmasaydı çarpacaktı bana. Birisi çekmişti beni ama sadece çekmekle kalmamıştı. Beni kendisine çekip sarılmıştı. (hani şu korumak amaçlı başını göğüslerine falan kapatırlar ya kızların, o yöntem). Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım. Huh? Bu da kim? Fanlardan birisi beni tutmuştu. Ellerini açtı. Bana “İyi misiniz Rana-shi? Kendinize dikkat edin,” dedi. Ben eğilip teşekkür ettikten sonra iyi olduğumu söyledim ve hızla yürümeye başladım. Arkama baktım giderken. Çocuk pür dikkat bana bakıyordu. O sırada SM binasının önünde bir figür dikkatimi çekti. Ah hayır! Bana niye o kadar korkmuş ve üzülmüş şekilde bakıyorsun? Daha fazla dayanamadım ve önüme baktım. Hızlı adımlarla metro’ya ulaştım. Eve giderken sürekli o bakışlardaydı aklım. Ah… ne yaptım sana? Geldiğimizden beri benimle konuşmadın adam gibi! Jong İn! Beni deli ediyorsun. Bir anlamadım neden böyle olduğunu!

Jong İn:

Araba… Az daha Rana’ya?! Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Onu kurtaramazdım. Onu başkası kurtardı. O an yanında değildim. Onu kurtaranlar niye her zaman başkası oluyor. Onu bırak, niye bu kızın başına sürekli bir şeyler geliyor? O arabayı gördüğümanda koştum, ona elimi uzattım ama biliyordum ki yetişemmeyecektim. O anda fanlardan biri, 'erkek' olanlardan biri, kalktı ve onu çekip kendisine sardı. Tamam kurtarıldı ama niye sarıldı? Ona sarılan ben de olabilirdim. Ben bunları düşünürken Rana çoktan ilerlemişti. Ben de onu izliyordum. Birden arkasına baktı. İlk önce kendisini kurtaran adama baktı. Sonra tam önüne dönecekken beni gördü. Baktı… baktı. Hızla önüne dönüp daha süratli bir şekilde yürümeye başladı. Ben ona bakarken fanların ismimi çağırdığını duydum. Bazıları fotoğrafta çekiyordu. Az önce biri ölümden döndü ama hiç takmıyorlardı bile. Ben de hızla arkamı döndüm ve arabaya yöneldim. Arabada sağ taraftaki , kapı tarafındaki koltuğa oturdum. En son giren bendim çünkü. Araba çıkarken bende sağıma bakıyordum. İlerde az önce hızla gelip az daha Rana’ya çarpacak olan arab duruyordu. Yanında da iki tane kız… huh? Yüzleri neden bu kadar tanıdık?...... AH! Bunlar O KIZLARDI! O RANA’YI HASTAHANELİK EDEN! Nasıl olmuştu da kurtulmuşlardı polislerden? Yoksa ceza almamışlarmıydı? Aldılarsa çok mu kısaydı. Şaşkınlıkla cama yapışmıştım. Chanyeol kolumu dürttü. İrkildim birden. Chanyeol bana ne olduğunu sordu. “Az önce bi araba az daha Rana'ya çarpacaktı hyung, onu görmüşmüydün?” diye sordum. Bana hayır anlamında kafasını salladı. “ Neyse işte az daha bir araba çarpacaktı ve o arabayı sürenlerin az önce kim olduklarını gördüm. İlerde arabadan çıkmış bu tarafa doğru bakıyorlardı. Yoksa Rana orda mı?” dedim. Hızla öne doğru baktım Rana metronun olduğu köşeyi dönüyordu. Anladım ki onlar Rana’ya bakıyordu. Chanyeol hyung ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ki yüzünün aldığı şekil öyle olduğunu söylüyordu. Ona baktım. “O kızlardı hyung! Hani Rana ilk geldiğinde saldıran kızlar! Sasaengler! Hala bi garezleri var! Kore’ye geri döndüğünü duyar duymaz damlamışlar gine buraya. Ya bir şey yaparlarsa? Yarın sabah ajansa Rana’dan önce gelmeliyiz.” Chanyeol hyung beni sakinleştirmeye çalışsada pek işe yaramadı. Menejer hyung’u aramasını istedim ondan. Ben sorarsam işler ters gidebilirdi. Chanyeol hyung menejeri arayıp Rana’nın işe yarın saat kaçta geleceğini sordu. Bize her zamanki gibi sekizde geleceğini söyledi. Bizim yedi buçukta ajansta olmamız gerekiyordu bu durumda. Erken kalkmam gerekecek. Çok zor değil. Eskidende kalkardım. Hemde okul için. Bu sefer Rana için. Yurda giderken, yurtta, yemek yerken sürekli Rana’yı düşünüyordum, daha doğrusu onun için korkuyordum. Kyungsoo hyung yanıma geldi. “hey! Ne oldu sana? Arabaya bindiğinden beri, hayır, kore’ye geri döndüğümüzden beri sürekli yüzün asık. Rana ile mi alakalı yoksa başka bir şey mi var?” diye sordu. Haklıydı geldiğimden beri hep kötü moddaydım. Hatta çinden beri kötüydüm. Hep menejer yüzünden bu durumdaydım. Eğer Rana’nın elini tutarken beni yakalamamış olsaydı, ve bunun sonucu olarak, Rana menejere sadece arkadaşız dememiş olsaydı iyi olurdum. Ama hayır şu an üzgün olduğum durum bu değildi. Kyngsoo hyung’a “ O iki taraf tamamen ayrı nedenlerle, ve aynı nedenlerle alakalı. Ayrı çünkü biri üzüntü biri endişe, aynı çünkü ikisininde kaynağı Rana. Bugün Rana’ya az daha araba çarpıcaktı. Kurtuldu, daha doğrusu onu biri kurtardı ama sonradan gördüm ki o arabayı sürenler şu Rana’yı hastahanelik eden canavarlarmış. Bu yüzden Rana’nın başına bir şey gelmesinden korkuyorum. Ve bu yüzden yarın şirkete yedi buçukta gidicem,” dedim. Ben bunları anlatırken o beni dikkatlice dinliyordu. Söylediklerim bitince yarın benimle birlikte geleceğini ve korkmamam gerektiğini söyledi. Söylesede bu benim korkmamı engellemiyordu. Sonuç olarak o da pes etti ve lavaboya gitti. Gece olmuştu.bende yatmaya hazırlandım. Yatağa yatınca Rana’ya mesaj atmaya karar verdim. Eve sağ sağlim gidip gitmediğini öğrenmek için. Mesaj attım; iyi geceler. Evdesin değil mi? Ama cevabı bekleyemeden uyuyakaldım. Çünkü çok yorgundum.

Sabah erkenden kalkmayı başardım. Daha doğrusu kyungsoo benim başarmamı sağladı. O benden önce kalkmıştı. Benim için miydi yoksa o da Rana için endişelenmişti bilmiyorum ama kalkmıştı. Hızla giyinip ajansa doğru gitmeye başladık. Ajansa gittiğimizde saat yediyi 40 geçiyordu. Ajansa baktık gelmemişti bu yüzden kapının önünde beklemeye başladık. Daha fanlarda gelmemişti. Şansa gece burda kalan da yoktu bu sefer. Bekledik… bekledik. Bekledikçe ben daha da korkmaya başladım. saat sekizde iş başı yapıyorsa o zaman elli yada elli beş geçe burda olmalıydı. Telefonunu aradığımda onuda açmıyordu. Elli dört geçiyordu saat. Gine açmadı. 

Saat sekiz. Gelmedi. Hala yok. Telefonunu da açmıyor. Dakikalar saatler gibi geçiyordu bana.

5 dakika daha geçti. İşine geç kalmıştı. Geç kalksa bile kahvaltı etmeden gelirdi ama şu an yok. Hala gelmedi! Kyungsoo Hyung’a döndüm. O da endişelenmeye başlamış gibiydi. Zaten kocaman olan gözleri iyice açılmıştı. Bana baktı. “Sakin ol gelir birazdan,” dedi. 

Saat sekiz buçuk! Nerde bu kız?!

rnkkl ( YORUMLARA DAHA FAZLA ÖNEM VERİYORUM BU YÜZDEN BEĞENDİKTEN SONRA YORUMDA YAPIN.  UMARIM BU BÖLÜMÜ DE BEĞENİRSİNİZ.  KISA OLUP OLMADIĞINI SÖYLEYİN.  )

Hayallerinin Peşinde / #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin