Planda Olmayan Öpücük

108 12 72
                                    

Petra

''3..2..1 ŞOK!- 250! 3..2..1 ŞOK!''

''Ölüm saati, 17:44''

'Petra' huh? sen..

'Peetraa..' GİT!

''PETRA!''

''AĞH!!'' Çığlıklar ve gözyaşları içinde uyandım. Sadece bir rüya, sakin ol. Öyle bir şey olmadı. Ben-- çok korkmuştum...

*İKİ HAFTA ÖNCE*

BAM!

Jesse'nin omzundan fışkıran kanlar yüzüme sıçramıştı. Ne olduğunu anlamak için bir saniyemiz bile yoktu. Herkes'in gözündeki korkmuş ifade eşliğinde Jesse acıdan haykırıyordu. Ve tekrar aynı ses..

''BAM!''

Jesse

Oyunumuzun son turunu tamamlamak üzereydik. Petra yerinden kalktı, korkmuş bir ifadeyle bana baktı ve yakınlaştık. Yakınlaştık ve BAM! Bir ses duyuldu ki omzuma gelen inanılmaz acının hissiyatı ile bunun bir el silah sesi olduğunu anlamıştım. Acıyla kıvranıyordum ancak iki el daha ateş sesi duyunca refleks olarak Petra'yı da kapıp eğildim. Daha çok düştüm demeliyim. Dudaklarımda bir acı hissettim ve gözümü açtığımda acının nedenini anlamıştım. Petra'nın üzerine düşmüştüm ve dudaklarımız buluşmuştu. Bir şekilde şişe çevirmecenin son iddasını tamamlamıştık ve isteyebileceğim son şekilde tamamlamıştık. Acı kendini hatırlatıncaya dek Petra ile birbirimize gözlerimiz fırlayacakmışcasına açık bir şekilde baktık.

''AĞH!'' Kurşun yarasının olduğu omzumu tutarak kendimi Petra'nın üzerinden atmayı başardım. Herkes çığlıklar ile bana bakıyordu. Bilincimi kaybetmeden önce başımı döndürüp sağıma bakabildim. Petra, hiç kımıldamadan, zeytin gözlerinden akan iki damla yaş ile hala aynı noktaya bakıyordu. İşte o zaman, ilk defa onun için birşeyler hissetmeye başladım. Ancak daha ne olduğunu tam olarak adlandıramıyordum. Ve sonra bilincimi kaybettim.

Petra (yine ;-;)

O...o..vuruldu.

'Kalk ve bilincini açık tutması gerektiğini söyle!'

O ve ben.. sonra o..

'KALK!'

Sonunda kendimi toparlayıp iç sesimle dövüşümden sıyrıldım. Yerimden doğruldum, Jesse'nin gözlerinin bana doğru baktığını ve yavaşça kapandıklarını gördüm. Ne yapacağımı bilemiyordum ve titreyerek yanına gittim.

''AÇ GÖZLERİNİ, JESSE?!'' Benimle birlikte Olivia da bağırıyordu. Lukas polisi, Axel hastaneyi arıyordu. Masanın örtüsünü çıkarıp kanamayı engellemeye çalıştık ancak yeterli değildi. Acil yardım hakkında pek bir bilgim yoktu, olması gerekti! Belki de benim lanet bir şeyi öğrenmemem yüzünden o ölecekti! Bir süre sonra ambulans geldi ve Jesse'yi götürdü. Ameliyata alındı ve durumunun iyi olduğunu öğrendik. Göğsümdeki yük kalktıktan sonra orada olanları düşünebilecek kıvama geldim. Dudaklarımızın nasıl buluştuğu, birbirimize nasıl baktığımız, bana nasıl baktığı. Neden..baktığı. Neden herkes oradayken beni korumaya çalıştı bilmiyorum. Bana çok fazla değer vermediğinin zaten farkındaydım, sadece basit bir arkadaştım onun gözünde. Tüm bunları düşünmekten bedenim de ruhum gibi yorgun düşmüştü. Bilinçaltımda o an yaşadığım korkunun varlığını bilmeyerek uykuya daldım. Tam iki hafta boyunca, o uyanana kadar aynı kabusu görmeye devam ettim. Hayatımın en kötü 14 günüydü...

*GÜNÜMÜZ*

''Bu kabuslar çok fazla olmaya başladı! Her gün onun öleceğini düşünerek yaşamaktan bıktım, ziyarete gideceğim!''

MOON LIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin