Jesse
"HADİ BE ORADAN!" Ağzı bir karış açılmış halde heyecanla yerinden sıçrayarak bağırdı Axel. Ona Petra ile aramızda geçen şeyleri söylemiştim.
"Ne yani çıkıyor musunuz şimdi?"
"Yok ya.." sesimde bir parça hayal kırıklığıyla belirttim. Aramızda bir şeylerin olmasını öylesine arzuluyordum ki. Şu an dünyanın durumuna odaklanmalıydık tabi. Axel iki saniyede bir kolu ile sertçe beni dürtüklüyor, ardından odanın diğer ucundaki Petra'ya bakıp tekrar bana dönüyor, beceriksiz bir şekilde göz kırpıp kendi kendine kıkırdıyordu.
"Hayırdır Axel?" Olivia'nın Axel'ı fark etmesiyle ortam değişti. Ben boynumun arkasını kaşıyarak gözlerimi yere dikerken Axel garip bir tavırla "hiiiiiç.." gibisinden kelimeler ile kızıltaş dahisi kız arkadaşını geçiştiriyordu.
Tekrardan bana bakıp sinir bozucu bir şekilde tekrar dürterek konuştu Axel. "Birileri adına mutluyum sadece hehehe."
"Şu erkek arkadaşını yanımdan alır mısın 'Liv?"
Olivia gülümseyerek iç çekti. "Sen gelsene bir buraya." Axel'ı kolundan çekip dudaklarına bir öpücük kondurarak uzaklaştırdı. Uzaklaşırken Lukas arkadan "Hey hey, aile var!" diyerek ortamda küçük çaplı bir kahkahanın kopmasına neden oldu. Etrafta saçmalamayı bitirdikten sonra kum tapınağından diğerlerinin aşırdığı zırh ve silahları kuşandık. Söylediklerine göre biz tuzağa düştükten sonra bu eşyaları almaları hiç zorlu olmamış. Olivia sayesinde tuzak sandıklardan birini açmaktan son anda kurtulmuşlar ve başarıyla işlerini tamamlamışlardı. Şimdi sıra, dünyayı yiyip bitiren canavarı bulmaya gelmişti.
Yola koyulduğumuzda gökyüzünün ne kadar karanlık bir tonda olduğunu bir kez daha fark ettim. Eskiden pamuk görünümlü bulutların süslediği masmavi gökyüzü şimdi kara, kızgın bulutlar ile tamamlanmış, mor ve lacivert karışımı bir renge bulanmıştı. Bu karamsarlığın ruhuma işlediğini sezebiliyordum, tam kalbimin derinliklerine. Kendime güvenen bir insan olmasaydım, belki de başaramayacaktım. Şimdiye kadar vazgeçmiş ve witherstormun midesine inmiş yemlerden sadece biri olacaktım. Neyse ki arkadaşlarım yanımda ve bana destek olmak için varlar. Axel olmasa, sığınağımızı bu denli sağlam yapamaz ve en umutsuz anımızda bizi neşelendirecek bir koca adam bulamazdık. Petra'nın dövüş yetenekleri olmasa hiçbirimiz hayatta kalamazdık. Olivia aramızda en zeki ve yaratıcı insan ve bunlar hayatta kalmanın en önemli unsurlarından ikisi. Lukas ilk yardım ve mimarlık alanında oldukça iyi, bir toplulukta doktor ve mimar olmazsa yaşanamayacağı gibi bizde onsuz başaramazdık. Lukas'tan bahsetmişken, yolumuza devam ederken onun bizden geri düştüğünü fark ettim. Altın sarısı saçları eskiden olduğu gibi parıldamıyor, çok uzun bir mesafe yürümememize rağmen alnından terler süzülüyordu. Gözlerinde belli bir yorgunluk, beli yürürken kamburdu. Ağır ağır nefes alıp veriyordu. Bir süre sonra sarışın ona baktığımı fark edip sessizce yanıma çekildi. "Bir sorun mu var Jesse?"
"Solgun göründün gözüme." Dürüst bir cevap verdim.
"Endişelenme, son zamanlarda olanlar yorulmama sebep oldu sadece, başka bir şey değil."
Bir süre onu süzdüm ve tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Tabi bu sözler karşısında tatmin olmamıştım. O da bunu fark etmiş olmalı ki sessizce iç çekti.
"Bak Jesse." sesini diğerlerinin duyamayacağı kadar alçaltmıştı. Nedenini bilmiyordum ama anlaşılan yakında öğrenecektim.
"Ben.. Yorgun olmamın bir nedeni var ve saklamayı gereksiz buluyorum. Yani söylemek pek kolay değil ancak, size güveniyorum." Endişelenmeye başlamıştım.
"Sorun nedir Luke?"
"Sen de mi Jesse?" yorgun bir tavırla çıkıştı Lukas.
"Tamam tamam. Sorun ne Lukas? Bana güvenebilirsin, bunu biliyorsun."
"Tabi ki biliyorum, hepinize güveniyorum.. Sadece.." bir süre duraksadı cümlesine devam etmeden. Derin bir nefes alıp devam etti. "Ben pursychologya hastalığı taşıyorum Jesse."
Ney ney taşıyormuş?
"Türkçe konuş Lukas."
"Teknik olarak bu mümkün değil."
"İngilizce konuş o zaman, yazar ve okuyucular türk ama."
"Konuyu dağıtmazsan hani.."
"Aa pardon."
-TECHNICAL DIFFICULTIES PLEASE STAND BY-
"Yani.. Wither hastalığı da deniyor. Kolumda büyükçe bir iz var ancak göstermemem daha iyi. Oldukça kötüleşti ve, başaramayabilirim."
Duyduklarım karşısında çok şaşırmıştım. Lukas, ilkyardımda kusursuz olmasına rağmen kendi hastalığına bir çare bulamıyor muydu? Böyle bir hastalık mı vardı? Aklımda oldukça fazla soru dolanıyordu. Endişeli bakışlarım yüzümden kolayca okunabilirdi.
"İyi olacaksın. Olmak zorundasın. Çok az kaldı, şimdi bitiriyoruz. Yaratık öldüğünde, senin hastalığında geçebilir."
"Haklısın." başında dinlendirdiği elini tekrar yere indirdi ve yürümeye devam etti. Yaratığı bulana kadar sessizce yolumuza devam ediyorduk. Gece saatlerine doğru küçük bir kamp kurup yaratıklardan korunmaya karar verdik. Lukas'ın söylediklerinden sonra ona daha fazla dikkat ediyordum. Kamp ateşinin etrafında oturmuş Axel bize korku hikayeleri anlatırken çikolatalı kurabiyelerimi onunla paylaşıyor, sıkça nasıl hissettiğini soruyordum. Diğerleri şüphelenmeye başlayabilirdi. Ancak bunun saklanmasının doğru olduğunu da düşünmüyorum, ne var ki onun kararına saygı duymalıyım.
***
Herkes bir yerlere kıvrılıp uyuduktan sonra ellerimle masada tempo tutmayı bıraktım. Başımı ellerimin arasına geçirip düşünceli halde derin bir nefes verdim. Adımı duyduğumda başımı kaldırdım ve önümde duran kahveden tatlı, ateş saçlı kızı gördüm. Ona bakarak gülümsedim ve başımı yumruğumun üzerinde dinlendirdim.
"Stresli misin yoksa?"
Sakince başım ile onayladım.
"Sana güveniyorum."
Petra karnını bacaklarına çekmiş oturuyor, sönmüş ateşin küllerini gözlüyordu. Bir süre sonra sessizliği bozmaya karar verdim.
"Şey, tapınakta olanlar hakkında.."
Petra sessizce gülerek sözümü kesti. Acaba komik mi bulmuştu, kendimi küçük mü düşürmüştüm?
"Açıklamana gerek yok Jesse." oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve kulağıma eğilip fısıldadı "Bence çok tatlı bir anıydı." Ardından yanağıma narin bir öpücük kondurup yere uzandı.
"Ee, gelmiyor musun?"
Zümrüt gözlerimi zeytin gözlerine dikip gülümsedim. Yanına uzandım, başını göğsüme dayadı. Ellerimi turuncu saçlarından geçirip uykunun yavaşça kontrolü eline alışını izledim.
Uzun zamandır bu kadar rahat bir uyku çekmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON LIGHT
Fanfiction(Cover by Tessie0713) [TAMAMLANDI] ''Zeytin siyahı gözleri, kusursuz uygulanmış farıyla tamamlanmıştı. Deniz mavisi bandanası yüzüne düşen dümdüz, portakal turuncusu saçlarıyla bir bütün oluşturuyordu. Mavi, mor ve siyahın görebileceğim en güzel hal...