Yine, yeni, yeniden.

113 10 55
                                    

Bu bölüm amaçladığımdan çok daha uzun oldu, kusura bakmayın :D Başlık da çok şekil dimi, evet biliyorum.

---------------------------------------------------------

Jesse

''100 tavuk boyutunda zombi ile mi, yoksa 10 zombi büyüklüğüde tavuk ile mi dövüşmek isterdin?'' Kılıcımın ucunda dikilen cansız düşmana acımasız(?) ataklar yaparken Olivia'nın sorduğu ikilem sorularından birine daha maruz kaldım. Öncüllü sorulardan bile daha zor oluyordu bazen bu sorular. Elimi tahta kılıcımın üstünde dinlendirip düşünmeye başladım. Ufak çaplı bir beyin fırtınasının ardından kararımı verdim ve geçen bunca yıla rağmen hala saçını iki yandan toplamakta ısrarlı kızıltaş dahisine döndüm.

''100 tavuk boyutunda zombi.'' Olivia nedenini sorguları, cevabım ise basitti. Saçımı hafifçe karıştırarak neden belirttim.

''Savaşması oldukça kolay olurdu, bir kılıca bile gerek yok.''

Olivia başı ile cevabımı onaylayarak yaptığı işe geri döndü. Kukla ile alıştırma yaparken yorulmuş olacağım ki alnımdan süzülen ufak bir damla teri fark ettim. Olivia eve döşediği projesi hakkında bir şeyler söylenirken kolumun tersi ile terimi silmekle meşguldüm. Ardından Olivia'nın sözleri ile fiziksel hayata geri döndüm, bugün yapı kapışmalarının 6. yılıydı! Planımız Axel'ın liseden beri takıntılı olduğu havai fişekler ile Olivia'nın hayat amacı kızıltaşı birleştirerek havai fişek makinesi yapmaktı. Ve o an Olivia'nın sözleri kulağıma geldi. Reuben yalnız kaldığında mı? Cidden Reuben'ın gelmeyeceğini mi sanıyordu?

''O bizimle geliyor.''

''Nasıl ya? Jesse, Reuben'ı ben de çok seviyorum falan ama onu gittiğin her yere götürmen biraz garip değil mi?''

''O benim en iyi arkadaşım!''

''Ama--'Ama falan yok 'Liv, insanların bizi eziklemesini Reuben'ın üzerine atamazsın.'--iyi.''

Tartışmamız Axel'ın birden tuzak kapılarından kafasında creeper maskesi ile fırlaması ile kesildi. Evi kısa bir zamanlığına çığlıklar doldurdu, kalbimin uzun zamandır bu kadar hızlı attığını duymamıştım. Tabi dün Axel yine bizi trollemişti, ama neyse. Tüm bunları düşünürken Reuben'ın yandan bir yerlerden fırlayıp Axel'ın tam münasip yerine kafa atması üzerine kahkahalara boğuldum. Axel ise karşımda 'ha, ha.' şeklinde sinrini dışarı vurmak ile meşguldü. Biraz yapı kapışmaları hakkında plan yaptık, ardından ihtiyaçlarımızı alıp yarışma alanına gitmek üzere yola koyulduk. O sırada lise yollarına nasıl koyulduğumuzu hatırladım, o günlerin ne kadar değerli olduğunu. Şimdi ise hiçbir şeyim, ne bir sevdiğim, ne de ailem var. Axel, Olivia ve Reuben bu hayattaki tek desteğim artık. Diğerlerine ne mi oldu? Ah..

*7 YIL ÖNCE*

''JESSİCA!!'' Çığlıklar içinde yerde nefes almak için çabalayan kardeşimin yanına koştum. Her şey çok hızlı gelişmişti, hiçbir şeyi aklım almıyordu. Jess'in dudaklarından süzülen kanlar ile yanaklarımdan süzülen yaşlar bitmeksizin akıyordu, düzgün düşünemedim. Önce yara izine baktım, sonra ise yüzüne. Bu gece çok güzel görünüyordu, şu an başında gökyüzü mavisi gözleri su ile dolmuş ve şok içinde ona bakan yüzünü kan izleri süslemiş sarışın bir çocuğa parlak gözleriyle bakıyordu daha bu sabah. Şimdi ise kanlar içinde yatıyor. İkinci bir duyuru sesi duyana kadar ağlamaya devam ettim.

''BOMBA VAR!'' ve kocaman bir patlama sesi ardından her şey sessizliğe dönüştü. Karanlıkta kaybolmuş bir ben vardım sadece.

***

Göz kapaklarımı kaldırmak için büyük bir güç harcadım. Beyaz ve yeşil boyalı duvarları olan bir odada olduğumu seçebiliyordum. Etrafıma daha dikkatli bakmak amacıyla dikilmeye çalıştım ancak omuzlarımdan uygulanan bir güç ile yatağa geri itilmiştim.

MOON LIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin