:) iyi okumalar (:
Jesse
Çölün kavurucu sıcaklığı alnımdan durmaksızın ter akmasına neden oluyordu. Koca biomda duyulan tek şey derin kumlara batıp çıkan ayaklarımızın sesiydi. Dün tapınağa karşı yapılan ufak çaplı maceramız ardından daha fazla zaman kaybetmeden bulduğumuz koordinatlara ilerledik. Umduğumuzu bulacak mıydık? Bu kadar çabaya değer miydi? Bilmiyorduk. Hiçbirimiz de bunun hakkında konuşmak istemiyorduk.
Hiç bitmeyecek gibi görünen çöl yürüyüşümüz ardından aradığımız tapınağı gördük. Tapınapa vardığımızda matarada kalan suyun son damlasını da mideme indirip nefeslendim. Ağır ve temkinli adımlarla tapınağa girişte önderlik ediyordum. Her yerde tuzaklar olabilir.
"Jesse?" Lukas'ın adımı söyleyişini duydum. "Okuduğum kitaplardan tapınakları iyi bilirim. Tapınağın ortası hariç herhangi bir tuzak olduğunu sanmıyorum."
Lukas'ın bilgeliğini sorgulamadım, rahat adımlar ile tapınağın geri kalanını yürüdüm, bir yandan etraftaki kum taşlarından döşemelere göz gezdiriyordum. İşlemeler arasında o kadar kendimi kaybetmiş olmalıyım ki Lukas'ın adımı 3 kere seslenişini fark etmemişim.
"İşte tam oraya--" sarı saçlı oğlanın cümlesi attığım son adım ile garip bir tıklama sesi duyulduğunda kesildi, bununla berbaber tamamen hareketsizdim. "--basma." tamamladı cümlesini Lukas. Gözümü açıp kapayana kadar ayağımın altında boşluk hissediyordum. Düşmeye başladığımı anlamam fazla zamanımı almadı. Ufak bir çığlık atarak kenarlara tutunmaya çalışsam da başarısızdım. Son hissettiğim şey Petra'nın elimi kavrayışı, o sırada birlikte aşağı düşüşümüz ve adımın diğerleri tarafından bağırılmasıydı.
***
Gözümü açtığımda daracık bir odadaydık. Oda demek için fazla küçüktü, metalden bir kutuyu andırıyordu. Görüşüm tam olarak temizlendiğinde karşımda duran Petra'yı fark ettim. Alnından boncuk boncuk terler akıyor, okka burnundan süzülerek yere damlıyordu. Göğüs kafesi olması gerektiğinden daha da hızlı bir ritimde kendini aşağı ve yukarı bırakmaktaydı. Gözleri kapalı ve başı kutunun duvarına yaslıydı. Yavaşça doğrulmaya çalıştım, ancak alanın darlığından dolayı mümkünatı yoktu.
Petra kendime geldiğimi fark etti ancak konuşmuyordu. Endişelenmeye başladım ve merakıma yenilip aklımda olan soruyu sordum. "Klostrofobi?"
Zoraki gülümsedi Petra. "Lanet olsun."
İçinde bulunduğumuz durumu tam da bu anlatırdı zaten.
Lanet olsun.
Tuzağın inaktive edilmesi muhtemelen sadece dışarıdan mümkündü. Umarım diğerleri bizi bırakıp gitmemiş, bir yol arıyorlardır diye düşünmeden edemedim.
Metalden kutu o kadar dardı ki iki büklüm oturuyorduk. Oldukça rahatsız olmuş, sırt kaslarımın kasılmaktan ağrıdığını hissetmiştim. "Bu çok rahatsız edici." sesli düşündüm kendime düzgün bir oturma pozisyonu bulmaya çalışırken. Göz ucuyla Petra'ya baktım, titriyordu. Uzun zamandır onu bu şekilde görmemiştim. Ona odaklanmışken sinir bozucu bir ses ile metal duvarların birbirine daha da yaklaştığını hissettim. Odacık küçülüyordu. Bunun ile birlikte Petra ile aramızda en fazla 6 santim vardı. Gözlerimiz buluştuğunda garipliği azaltmak için sessizliği bozmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOON LIGHT
Fanfiction(Cover by Tessie0713) [TAMAMLANDI] ''Zeytin siyahı gözleri, kusursuz uygulanmış farıyla tamamlanmıştı. Deniz mavisi bandanası yüzüne düşen dümdüz, portakal turuncusu saçlarıyla bir bütün oluşturuyordu. Mavi, mor ve siyahın görebileceğim en güzel hal...