Bölüm İki| Vurur

315 28 4
                                    


Gözlerimi kirpiklerimin arasından giren Güneşle açıyorum. Yavaşça yattığım yataktan doğruluyorum ve dün geceyi hatırlamaya çalışıyorum.

Hızla yatakta doğruluyorum. "Neden durdun?" Gözlerimi kırpıştırıyorum. "Hera?" Karşımdaki Hera'ya benzeyen -ama aslında alakası olmayan- kız yataktan kalkıyor. "İnanmıyorum ya! Bana hala hera diyorsun!! Gerçek adımı bilmediğine eminim!!" Sarhoşluğun etkisiyle gülüyorum. "Bilmiyorum." Kız sinirle üzerini giyiniyor ve kapıdan çıkıp gidiyor. Neden böyle davrandığımı anlayamıyorum. Normal olsam -ki değilim- çoktan vurmuştum o kızı ama neyse. Yarı çıplak kendimi yatağa bırakıyorum ve sızıp kalıyorum.

Başımı ovuşturuyorum ve yataktan kalkıyorum. Yüzüme su vurduktan sonra üzerimi değiştirip aşağıya iniyorum. Aşağı inerken gelen sesler dikkatimi çekiyor.

"Cemil ne doyumsuzsun kardeşim yaa!!"

Kendi kendime fısıldıyorum ve aşağı iniyorum. Telefon çalıyor. "Alo Ali?" Elimle telefonu kavrıyorum. "Efendim Mustafa bey?" Mustafa gülüyor. "Bizim şu iş yarın akşam uygun mu sizin için?" Gözlerimi deviriyorum. Bu Adamı hiç sevmediğim tekrar yüzüme vuruluyor. Ve bana ihanet edecek olmasına gülümsüyorum. "Uygun." Kısa cevaplar veriyorumki bir an önce telefonu kapatsın. "Tamam o zaman ben yarın birkaç Adam yollarım." Kafamı sallıyorum. "Tamam."

Telefonu kapatıyorum ve kendimi koltuğa atıyorum. Bizim hep beraber olduğumuz evde kaldığım yeni yeni kafama oturuyor. Ben kendi evine gitmemişim onu idrak ediyorum. "Fatih!!" Fatih koşarak yanıma geliyor. "Efendim abi?" Elimle dışarıyı işaret ediyorum. "Havuz dolu mu kardeşim?" Kafasını sallıyor. "Dolu abi." Hızla kafamı sallıyorum. "Hayırdır abi?" Yüzümü ona çeviriyorum ve ciddiyetle ona bakıyorum. "Bize yamuk yapanları bundan sonra şurda boğmayı düşünüyorum ha ne dersin?" Yavaşça gülümsüyor. "İyi fikir abi ama.. Kim var aklında?" Sinsice gülüyorum.

****

"Saat dokuz gibi çıkalım ancak varırız."

Emrim üzerine herkes kafa sallıyor ve hazırlanmaya başlıyorlar. Bende oturduğum yerde silahımı çevirmeye devam ediyorum. Aniden aklıma fikir geliyor. Ayağa kalkıp silahımı ilerideki hedef tahtasına doğrultuyorum. "O kadar uzaktan vurabilecek misin?" Ciddiyetle cemil'e bakıyorum. "İzle ve gör." Merakla bana bakıyor.

18 yıl önce

"Ali!!"

Koşarak Heranın yanına gidiyorum. "N'oldu Hera!? Neden ağlıyorsun? Ağlama lütfen!" Dolu gözlerle bana bakıyor. "Gidiyorum." Merakla ona bakıyorum. "Nereye?" Gözlerinden yaşlar akıyor. Benimde gözlerim doluyor. Anlıyorumki temelli gidiyor. "Hayır.. Hayır, hayır, hayır gidemezsin... Lütfen hera gitme!! Sen gidersen ben kimle oynarım?" Elleri ellerimi buluyor. "Korkma maviş ben senin yanına uğrarım. Beraber yine oynarız.. Hem bu sefer yeni bir oyun bulup gelirim yanına!!" Ellerimi ellerinden çekiyorum ve koşarak uzaklaşıyorum.

Şimdi****

Sinirle silahımı sıkıyorum ve tetiğe basıyorum. Direk kırmızı noktaya giriyor mermi. Kafamı Cemil'e çeviriyorum. Şok içerisinde bana bakıyor. "Ne düşündün de bu kadar sinirlendin sen?" Gülüyorum. "Olay bilekte bitiyor." Konuyu değiştirmeme şaşırmıyor. Oda anlıyor ne düşünüp sinirlendiğimi. "Herneyse Ali ben adamlara bakıyım belki eksik birşey vardır." Kafamı sallıyorum ve oturduğum koltuğa geri dönüyorum.

****

Arabadan iniyorum ve adamlarıma işaret veriyorum. Ne dediğimi hemen anlıyorlar ve koşarak gidiyorlar. Bende silahımı belimden çıkarıyorum. Bizden olmayan birileri geliyor anlıyorum.

Silahımı sıkıca kavrıyorum ve yavaşça malları arabalara yerleştiriyoruz. "Hadi hadi!!" Cemil yanıma geliyor. "Abi polis işi yine savaş mı?" Gülümsüyorum. "Aynen. O halledecek orayı." Gülümsüyor ve malları yüklemeye devam ediyoruz. "Abi!! Abi!! Mallara yanaşıyorlar!!" Elimdeki silahı hızlıca belime koyuyorum ve koşarak diğer arabaların yanına gidiyorum. Ve aniden arabaya yapışmam bir oluyor. "Çok üzgünüm ama mallarınızı ödünç çalmak zorundayım." Bu ses tanıdık geliyor.

Ya dikkat etseniz biraz..

Hiçbir şey sadece...

Bunu yapıyorum.

Sinsice gülümsüyorum. Karanlıkta yüzlerimiz belli olmadığı için beni tanımıyor. Ama ben kendimi tekrar hatırlatıyorum. "A-a-a güzel bayan size ne öğretmiştim ben?" O günkü gibi tekrar yer değiştiriyoruz. Şok içerisinde bana baktığını hissediyorum. "Sen?" Küçük bir kahkaha atıyorum.

"Yaaa ben.."

Yüzüne yavaşça yaklaşıyorum ve dudaklarına fısıldıyorum. "Sana bana bulaşmaman gerektiğini söylediğimi hatırlıyorum. Yanılıyor muyum? Bence hayır." Gülümsüyor ve bacağını belime doluyor. Bu sefer o numarayı yutmuyorum. "Ah, hayır o numarayı bir daha yutmam." Bacağını hızla indiriyor ve karnıma tekmeyi savuruyor. Hafifçe geri gidiyorum. Aniden o kızı üzerimde buluyorum. Beraber yere düşüyoruz. "Ah, evet yutarsın." Kısa bir lanet çekiyorum. Çünkü numarayı yutmam derken bile etkisi altına giriyorum. Gülümseyerek beline sarılıyorum ve onu altıma alıyorum. "Biliyor musun? Düşman olmasan belki senin çok güzel vakit geçirebilirdik ama sen ve küçük sevgilin benim işlerime fazla burnunuzu sokuyorsunuz." Kulağına yaklaşıp fısıldıyorum. "Ve ben bundan hiç haz etmiyorum."

"Hmm."

Ellerini boynuma doluyor. "Ama sen haz etmiyorsan gözlerin neden koyulaşıyor maviş?" Bir an aklına birşey gelmiş gibi duraksıyor, umursamıyorum.

Gözlerimi kapatıyorum.

18 yıl önce

"Alişş!! N'apıyorsun?"

Kafamı sallıyorum ve gülümseyerek Heranın beline arkadan sarılmaya devam ediyorum. "Belki çocuğuz ama ben seni çok seviyorum Hera." Dönüp bana sarılıyor. "Bende seni çok seviyorum maviş!!" Geri çekilince duraksıyor. "Ali.." Gözlerimi kapatıyorum ve kafamı omzuna koyuyorum. "Hmm?"
Kafamı omzundan kaldırıyor. "Bak bana bir." Ona bakıyorum. "Ali gözlerin kop koyu şuan!! Baya bildiğin lacivert oldu bunlar." Gülümsüyorum ve sarılmaya devam ediyorum. "Sen bilmiyorsun dimi?! Onlar duygularıma göre değişiyorlar. Ve bunu ikinci fark edensin. İlk ise benim." Gülüyorum. "Ya salak!! Niye daha önce söylemedin!? Çok güzel görünüyorlar!!" Kahkaha atıyorum. "Hadi oyun oynayalım!!"

Şimdi****

Yavaşça gözlerimi açıp belimden silahı çıkarıyorum. Korkuyla bana bakıyor. Gülümsüyorum... Hızla üzerinden kalkıp bir süre yerde yatmasını izliyorum. "Sen benden kork çünkü ben kimseye acımam. Hem Bak bunda susturucu da var." Silahımın ucuna parmaklarımla hafifçe yol çiziyorum. Yavaşça ona doğrultuyorum ve Fısıldıyorum... "Seni burda vursam kimsenin ruhu duymaz.." Göz kırpıp uzaklaşıyorum.

"Malları yüklediniz mi?"

Cemil kafasını sallıyor. "Yükledik kardeşim. Adamları da hallettik." Kafamı sallıyorum. "Güzel, savaş daha fazla tutamaz polisleri, hemen gidelim." Kafa sallıyor ve adamların toparlanması için yanlarına gidiyor. Bende aklıma gelen şeyle gülümsüyorum.. Aniden ciddileşip arabaya gidiyorum. Telefonu açıyorum. "Alo abi buldun mu?" Telefondaki başta ses çıkarmıyor. "Ali sakin ol tamam mı?" Sinirle telefonu sıkıyorum. Biliyorumki yine kötü bir haber verecekler bana. Ve ben yeni bir kötü haberi kaldıracakmış gibi hissetmiyorum. "Abi söylesene!!" Karşımdaki derin bir nefes alıyor. "Sürekli yer değiştiren Hera'ya ulaşamıyorum. Birkaç gün önce kaza geçirdiği biliniyor kardeşim. Kendini kötü hissetme iyi olduğunda yeri belki tespit edilir. Hem öbür mafyayla çalışan Herayı'da bulmaya çalışıyoruz." Tepkisizce telefondaki kişiyi dinliyorum. "Tamam abi sağol." Telefonu kapatıyorum ve kafamı direksiyona yaslayıp derin derin nefesler alıyorum. Kafamı kaldırıp öfkeyle uzun bir süre direksiyona vuruyorum. "Aaaaa!!!!!!!"

Sakinleşmek için nefeslerimi kontrol altına almaya çalışıyorum. Biraz bekleyip oradan uzaklaşıyorum. Ben ordan çıktıktan sonra siren sesleri gelmeye başlıyor. Gaza daha fazla yükleniyorum. Amacım kesinlikle kaçmak değil. Amacım uzaklaşmak.. Yok olmak istiyorum. Duygusuzca insanları yok etmek sonra da yok olmak istiyorum. Telefon çalıyor. Hızla açıyorum. "Ne var?!"

"Alo Ali!! Mustafa bizi sattı!! Malları teslim ettirip adamları polise verdi!!"

Sinirle gülüyorum.

"Bana Mustafa'yı bulun!! Ama sağlam getirin."

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin