Ayların, yılların geçtiği bir hayatta, neler geçmezki?Elimdeki fotoğrafları gözümü kırpmadan izlemeye devam ediyorum. Neden çıkmıyor karşıma!? Neden gelmiyor diye düşünmeden edemiyorum.
Bir hafta önce****
"Ne kadar gerizekalısın!!"
Ciddi bir şekilde ona bakmaya devam ediyorum. "Birincisi ismim Hera değil ve ikincisi beni tanımadan bir daha asla yargılama!!" Arkasını dönüp uzaklaşıyor ve ben şok içerisinde olduğum yerde saatlerce kalıyorum.Şimdi****
Bardağı kafama dikip sert bir şekilde masaya bırakıyorum. O kızın Hera olmamasının beni rahatlatması gerekirken daha da bunalıma sokuyor.. Neden bilmiyorum ama öyle oluyor.. Şişeyi alıp bardağı tekrar dolduruyorum ve kafama dikiyorum.
Ne yapacaktım şimdi? Onu bulacaktım bundan emindim. Ama Nasıl?!****
Beni araştırmayı Nasıl düşünürdü!? Gerizekalı!! "Salak!!" Sinirle odada turlamaya devam ediyorum. Beni araştırmıştı!! Peki neden!? Ne yapmıştım da bu kadar dikkatini çekmiştim!!? Tabi ya! Ben onların düşmanlarıyla çalışıyordum. Şaşırmıyorum... Bana böyle birşey yapmasına şaşırmıyorum. Ali'nin zaten bir psikopatlığı vardı. O sinirlerine bazen de kendine hakim olamıyordu. Peki ya Ali? O Ali ise!? Benim alim ise? "İmkansız. O Ö-öldü." Gözlerim doluyor ve koltuğa oturuyorum. Öldüğünü gözlerimle görmüştüm.
17 yıl önce****
"Ali.."
"Gitti.. Beni bıraktı." Sayıklıyordu. "Hera." Yanına yaklaşıyorum. "Burdayım maviş. Henüz gitmedim." Yattığı yerin yanına oturuyorum. "Hera. Şimdiden özledim ben seni." Ağlamaya başlıyorum. Ama aniden alnındaki ter damlaları dikkatimi çekiyor. Elimi alnına değdiriyorum. "Neden bu kadar yanıyorsun?" Hızla çalışanların birine sesleniyorum. "Yardım edin!!!!" Ona ne oluyordu!? Hızla titriyor. Bağırmaya başlıyorum. "Ali!!! Anne!!!" Herkes bir anda içeri dalıyor. Ve beni kapı dışına çıkarıyorlar. Duyduğum son şey ise şu oluyor.
"Havale geçirmiş, çok üzgünüz."
****
Kalbime bir ağrı oturuyor. Can'ım yanıyor. Hızla dolaptan iğne alıyorum ve koluma batırıyorum. Bu beni sakinleştiriyor. Yatağa uzanıyorum ve dinlenmeye koyuluyorum. "Özledim.. Mavişim seni çok özledim."
****
"Seni çok özledim."
Gözlerimdeki yaşları silip aşağı iniyorum. "Cemil?" Cemil koşarak yanıma geliyor. "Efendim Ali?" Geçip koltuğa oturup televizyon açıyorum. "Mustafa hala orda mı?" Cemil duraksıyor. Merakla ona bakıyorum. "Abi Mustafa..." Hızla ayağa kalkıyorum.
"Kaçırmadın değil mi elinden?"
Kafasını aşağı eğiyor. Sakin kalmaya çalışıyorum. "Tamam, o bölgedeki tüm güvenlik kameralarına girmenizi istiyorum. Savaş'a haber ver o yardımcı olur. Tek başına gitmiş olamaz, en azından kiminle gittiğini hangi yöne gittiğini öğrenelim." Kafasını sallıyor ve koşarak uzaklaşıyor. Bende koltuğa geri oturup televizyonu açıyorum. "Gerizekalı!! Elimden kaçamayacağını bilmen gerekiyor." Kapı çalıyor gidip kapıya bakıyorum. "Sen?! Ne işin var burda?" Hızla içeri giriyor. "Birkaç birşey getirdim. Belki ihtiyacın olur diye." Tek Kaşımı kaldırıyorum. "Ne alaka?" Gözlerini deviriyor. "Bak.." Derin bir nefes alıyor. "Sadece o fotoğraf meselesini unutalım istiyorum. Hadi Barış." Elini uzatıyor yanından geçiyorum. "Ben kimseyle barış yapmam bu bir.. İki sen Nasıl bu kadar korkusuzca geliyorsun buraya? Seni öldürmeyeceğimden Nasıl eminsin?" Omuz silkiyor. "Değilim. Ama neden bilmiyorum sana güveniyorum." Merakla ona bakıyorum. "Bakma öyle bende bilmiyorum. Hadi al bunları. Sadece arkadaş olalım istiyorum." "İyi de sen--"
![](https://img.wattpad.com/cover/87949050-288-k386173.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
FanfictionKaybolmak keşke acı vermeseydi. Keşke nefret koymasaydı kalbe. Ama bir aşk.. Öyle bir aşk ki bu nefreti bile yanında hiç kalır. Yıllardır sevdiğini arayan bir Adam. Onu bulur fakat fark edemezse?